Paylaş
Her dernek özünde bir dayanışma organizasyonudur. Ancak sivil toplum dayanışmasını, sadece ekonomik menfaatlerini koruma ve kollama esasından ziyade, öncelikli olarak “insan” paydasında, tüm toplumun iyiliğini hedefleyen, referansını evrensel demokratik ilkelerden alan bir anlayışı hayata geçirme çabası olarak anlamak gerekiyor. Kaderleri İzmir’le kesişmiş Balkanlar, Adalar, Anadolu’nun dört bir yanından insanlarımız, Akdeniz güneşi altında kıvamlanarak çok kültürlü kent dokusunu karşılıklı daha da zenginleştiriyorlar.
Demokratik toplumun alameti farikası çok renk, çok ses, çok çeşitliliktir. Değerli yazar Çetin Altan’nın dediği gibi; “Her türden ideoloji, din ve felsefenin nihai kertede, final tahlilde tek bir amacı vardır, o da tek tek her bir bireyin mutlu olacağı ortamların sayısını bir hayat çoğunluğu haline getirmek.”
Bu durumu temin eden süreçlerin belki de birincisi toplumu tektipleştirme fikriyatına itirazdan geçer. İnsan olmanın onur ve bilincini kısıtsız duyumsamak demokratik toplumlarda şarttır ve hiç şüphesiz temel insan hakkıdır. 21. yüzyılda demokrasilerin değerleme notu alt kültürleriyle beslenmiş özgür bireylerin varlığı ile doğrudan ilişkilidir. Özgür birey olabilme yolunda en önemli yol arkadaşlarından biri de sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla yürütülen örgütlü çabalardır. İnsan üst kimliğinin paylaşımcı, barışçı ve tabii ki bilinçli ve yaratıcı niteliklerine ulaşabilmek, bizi biz yapan, değerlerimizin temelini atan kültürel alt kimliklerimizi rezervsizce, doyasıya, yaşamamızdan geçer.
Bu anlamıyla, bu kadim coğrafyada, her biri genetik kodlarımıza yerleşmiş çok sayıda etnisik ve ruhani kültürlerden beslenen farklılıklarımız tüm kurum ve kurallarıyla kurulması hedeflenen demokrasimiz adına en kıymetli zenginliğimizdir. İzmir kozmopolit yapısıyla bu konuda çok şanslıdır. Bu muhteşem bileşimimiz, bu harika serüven, aynı zamanda herkese; şehrimiz, ülkemiz ve demokratik toplum adına önemli görevler, misyonlar yüklüyor.
Gerçek bir sivil toplum kuruluşu olarak; sosyal, siyasal, ekonomik... Hemen her konuda ve evrensel demokratik ilkelerinden beslenerek, doğrularını her ölçekte savunan, hayata geçirilmesi için mücadele eden kurumsal duruş her zaman çok değerlidir.
Uygarlık tarihi gelişmişliğin sosyolojik gereklerini adeta bir hap haline getirmiştir.
Bu çerçevede; temel insan hakları, hukukun üstünlüğü ve evrensel demokratik ilkelerin tüm Türkiye’nin vazgeçilmez değerleri olması için her sivil toplum kuruluşu üzerine düşeni yerine getirmek zorundadır. Bu coğrafyanın her bir bireyi demokrasinin o şifalı, iyileştirici ikliminde, beraberce yaşamayı sonuna kadar hak ediyor. Devletimizden beklentimiz; barışın, huzurun, adaletin, hâkim olduğu bir toplum düzeni için katkısını esirgememesidir.
Paylaş