Pandemi halleri

CUMA günü başlayan ve 17 gün sürecek “tam kapanma”, pandeminin yaşam biçimimize etkisini bu defa tüm ağırlığıyla hissettirecek.“Tam kapanma” deniliyorsa da özellikle “mavi yakalılar” yönünden üretimin devam etmesi sebebiyle risk sürüyor.Bu durum maalesef anlaşılmaz değil...

Haberin Devamı


Hele ihracata yönelik tedarik zincirinde yer alıyorsanız, üretiminizin aksaması zincirleme etki yaratacağından, kapanma kararı kolay alınamıyor.
Bu arada, herkes bir parça pandemi uzmanı haline geldi. Hani, uzun süre kapansak da neticede “aşı”lama geniş kitlelerde realize edilmemişse salgına ne ölçüde çare olur, hepimiz bu tereddütü yaşıyoruz.
Çin aşısında, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre bir aksama söz konusu, Alman aşısının yeterli temin edilmediğini biliyoruz, Rus aşısını bekliyoruz...
Diğer yandan, kapanma sürecinde özellikle havaların ısınması gençleri ne ölçüde baştan çıkaracak, bu husus da bir soru işareti.

EKONOMİK BOYUTU DA VAR
İdari tedbirlerin sıkı uygulanması halinde, tepki olarak kapalı ortamlarda kalabalıkların oluşması bir diğer sosyal gerçekliğimiz.
Bunların yanı sıra bir de salgının ekonomik boyutu söz konusu.
Devletin bütçe olanakları ne yazık ki, sınırlı.
Bu yüzden özellikle hizmetler sektöründe faaliyet gösteren esnaf ve ücretliler neredeyse kaderlerine terk edilmiş durumda.
Tamam, bu ülke “geniş aile” dayanışmasının geçerli olduğu bir sosyal dokuya sahip, ama bu durum her işsiz kalan için geçerli değil.
Kaldı ki, hayat pahalılığı sınırlı aile bütçelerinde mütevazi tencerelerin bile kaynamasına yetmeyebilir.
Anayasamızda “sosyal devlet” olduğumuz yazılı.
Pandeminin yarattığı “gelir dağılımı eşitsizliğinin” giderilme yöntemlerini aramak yöneticilerimizin birinci önceliği olmalı.
Tabii ki, en başta Devlet’in kendisi örnek tutum almalı, arkasından gerekirse, “servet vergilerine” kadar gidecek tedbirlere başvurulmalı.
Bahse konu “salgın belası”nın ne zaman biteceğini öngörmek şu aşamada mümkün gözükmüyor.

Haberin Devamı

AŞI İÇİN YAPTIRIM OLMALI
Hep sözü edilen “sürü bağışıklığı” efsanesi ne zaman oluşur, aşılama hangi vakitte gerekli sayılara ulaşır, en önemli husus bu...
Bu arada, aslı astarı olmayan gerekçelerle aşılamayı reddetmek, bir “insan hakkı” falan olmamalı.
Bu doğrudan toplum sağlığını ilgilendirdiği için kesinlikle sert yaptırımlı bir mecburiyet haline getirilmeli.
Buraya kadar kapama kararının negatiflerinden söz ettik.
Tüm bu sıkıntıların en pozitif yönü yakınlarımızla daha bir iç içe olma imkanını sağlamasıydı.
Ancak, biraz tadının kaçmaya başladığını itiraf etmek icap ediyor.
Tabii ki, beraber olmanın koşulları çok çok önemli.
Hani küçük bir evde, aile büyükleri ve çocuklarla bir arada yaşama durumunda kalanlara “Allah kolaylık versin” demek gerekiyor.
Gün gelecek, bu günler de bitecek...
Hakikaten hayatımızda hiçbir şekilde unutamayacağım özel bir kesit yaşıyoruz.
Umarız, bu yılın sonuna kadar “pandemi günleri”, “hatıralarımız” kategorisine terfi eder, normal yaşantımıza döneriz.

Yazarın Tüm Yazıları