Necip ve musavat başkanlar

Haberin Devamı

PARTİLERİMİZ siyasi hayatta daha etkin rol olmak isteyen iki İzmirli’ye haksızlık ediyor. Birincisi Necip Kalkan. İzmirliler Necip Bey’i Ticaret Odası Meclisi Başkanlığı dönemlerinde tanıdı, sevdi, saygı duydu. Allah vergisi sempatikliği, heyecanlı halleri, parlamentoda bulunma hevesi hep gündem oldu. Esasında onun hizmet aşkı partiler üstüydü. Yani, hangi parti olursa olsun “değerlendirilmek” istiyordu. Son olarak, AK Parti yerel seçimlerde Karabağlar’dan aday gösterdi. Olması zordu, olamadı. Milletvekilliğini ise ona çok gördüler, tıpkı geçmişte diğer partiler gibi. Neyse, kader utansın. İzmir seni seviyor Necip Başkan. Diğer İzmirli Musavat Dervişoğlu. Hep iyi bir MHP’li oldu. Siyasetle uğraşanların ortalamasının çok üstünde bir kültürü ve onu süsleyen zengin belagatıyla fark yaratıyordu. Siyasi ikbaline zarar vereceğini bile bile parti içinde ilkesel çıkışlar yapmaktan kaçınmıyordu. Elinde güç olduğu il başkanlığı süreçlerinde, isteseydi milletvekili olabilme imkanı sağlayabilirdi. Ama o şövalye gibi davranmayı tercih etti. Umdu ki, zamanı gelince zaten kesin takdir görecektir. Ama maalesef siyasetin doğasında, o anlamıyla “vefa” yok, hiç olmadı. Üzülme Başkan, seni bilen biliyor. Böyle zamanlarda günler uzun, yıllar hızlı geçer. Devran döner haklar teslim edilir.

Haberin Devamı

ATİLLA SERTEL

YUKARIDA iki siyasetçiden söz ettikten sonra Atilla Sertel’le ilgili bir şeyler söylemeden olmaz. Atilla Bey’le yerel TV’lerde birlikte açık oturumlara çıktığımız dönemlerde tanıştık. Açıkça, bizim gibi liberal biri için fazla ulusalcı geliyordu. Ancak savunduğunun arkasındaydı, kararlılığını gösterirken nezaketi elden bırakmıyor, saygı uyandırıyordu. Daha sonra, Aziz Başkan’ın Osman Baydemir’i davet ettiği “Kürtçe Hamlet” oyununun sergilenmesinde, İzmir’in kurnaz STK temsilcilerinin toz olduğu bir günde, cemiyet başkanı sıfatıyla oyunu izlemeye gelmesini hayranlık ve takdirle izledim. Zaten Silivri seferlerini hep biliyoruz. Yani diyeceğimiz, Atilla Sertel “adamlıktan” sınavı geçmiş bir düzgün kişidir. Siyasette toplum vicdanına sığmayan mağduriyetlerin muhatabı olanlar, o an için kaybetmiş gözükseler de çokta uzun olmayan bir zamanda, müthiş geri dönüşler yaşarlar. Başkan, sabır, sen de üzülme.

Haberin Devamı

BOL KEPÇE STRATEJİSİ

CHP uzun yıllardır iktidarda değil, olacağına kendisi de inanmadı. Şimdi, sanki rüzgar arkadan esmeye, bir ihtimal, koalisyonla da olsa hükümet şansı konuşulmaya başlandı. Kim akıl verdiyse seçim stratejilerini ekonomik vaatler üzerinden kurguladıkları anlaşılıyor. Anlaşılan, özgürlükler, demokrasi falan, necip halkımız nezdinde pek oy getirmez, diye düşünmüşler. Ancak AK Parti’nin de aksadığı yerler maalesef, tam işte buralar. Ekonominin iyi ya da kötü olması iktidarın ideolojik tercihleri ile şekillenmiyor. Kim ne derse desin, ekonomi 13 yıldır rasyonel ve soğuk bir tutumla, teknisyen bir kimlikle, ipin ucu kaçırılmadan, akıllıca yönetiliyor. Ali Babacan’dan Mehmet Şimşek’e bu “dizginleri bırakmama” kararlılığını hissediyorsunuz. Ha, orta gelir tuzağına düşmüşüz, inşaata dayalı büyüme modelini tercih etmişiz… Bunlar doğrudur, ama öncelik kişi başı geliri 3 bin dolardan 10 bin dolarlara getirmekti. Yani kim olsa farklı yol izlemezdi. Şimdi ilave sıçrama için, yine teknisyen bir kaliteyle, devletin ekonomiyle ilgili tüm birimleri her türlü senaryoyu oluşturmuş durumda. Diyeceğimiz bu işin AK Parti’si, CHP’si, MHP’si yok. Kaynağı kıt, tasarrufu düşük bir ülkede attığınız her adım, açıkladığınız her vaat son derece dikkatli olmak zorunda. Özetle CHP bize göre seçim stratejisinin omurgasına ekonomiyi oturtmakla risk alıyor. Zira AK Parti’nin en kuvvetli olduğu, seçmenin de bu durumun farkında bulunduğu, bu noktadan “bol kepçe” stratejisiyle iktidar şansı aramanın popülist damgasını yemeden kolay olmayacağını görmesi gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları