Paylaş
Depremin hüznü tüm kongre sürecine egemendi.
Kongre, Hollanda’da yaşayan Antakyalı sanatçı Karsu’nun “ağıt”ı ile açıldı. Neşet Ertaş’a ait “Neredesin Sen” şarkısının finalinde Karsu’nun haykırarak tamamladığı yakarış, 1500 kişilik salonun tamamına gözyaşları ile insan olduğunu hissettirdi. Bu demokrasi şöleninde konuşmacılar “netameli” konular dahil tam bir özgür tutumla görüşlerini paylaştılar.
Takribi 8 aylık uzun ve yorucu bir süreçte olgunlaştırılan “Sonuç Bildirgesi” gelecek on yıllar boyunca karar vericilere muhteşem bir yol haritası olacaktır. Tunç Soyer her yıl ilerleme raporlarıyla takip toplantılarına devam edileceğini açıkladı. Belki de Cumhuriyet tarihinin, tıpkı ilk kongre gibi, en verimli sonuç doğuran organizasyonunu yaşadık diyebiliriz. Soyer ve ekibine, yanısıra emeği geçen tüm katılımcılara teşekkür ediyoruz.
------------
DANS FİGÜRÜ
İLK defa oy kullanacak çok genç bir kitlemiz var. Şüphesiz bu gençlerin içinde duyarlı ve kendilerini yetiştirmeye çalışanların sayısı çok fazladır. Ancak önemli bir kısmı da maalesef bırakın kitabı, gazete okumayan, haberleri izlemeyen, sosyal, politik sorunsallara ilgi duymayan kişilik yapısındalar. Bunların dünyası “cep telefonları” üzerinden iletişimleri ve izledikleri ile sınırlı. Sosyologlar bunları “Tik-Tok gençleri” diye tanımlıyor. Bu insanlar hayatlarını kendi değerleri üzerinden şekillendiriyorlar. Mesela bir politikacının otobüsün üzerinde yaptığı bir “dans figürü” bir anda ilgilerini çekiyor ve o kişiye yönelik siyasi tercihe dönüşmeye kifayet ediyor. Bir ara sanatçı Nuri Alço, benzer kitlenin fenomeni olmuş, ismi duvarlara yazılarak mesnetsiz bir mitos oluşturmuştu. Geçmişte Cem Uzan’ın Genç Partisi de “popülist” bir söylemle kısa sürede yüzde 7’ler civarında oy potansiyeline ulaşmıştı.
Bu anlaşılması güç olgu toplumumuza özgü değil. Demokrasinin zaten rasyonelliği tartışılırken bu boyutun da denkleme girmesiyle “çarşı” biraz daha renkleniyor. Kural net, yapacak bir şey yok... Onları yetiştiren de bizleriz zira.
Paylaş