Paylaş
Bu tabloyu net olarak görmeye başladık.
Toplumsal dokumuz; maalesef, hesap soran, sorgulayan, hakkını arayan, itiraz eden değil...
Biat eden, inanan, adalet bekleyen, büyüklerin işine karışmayan, fırsat bulduğunda tıpkı büyükleri gibi olmayı hayal eden bir kumaş.
Yani “eldeki malzeme” bu... 1919’da da şimdilerde de...
Buna rağmen, tepeden verilen, bahşedilen bir “batılı rüya”nın temellerini atmak istedi Cumhuriyet.
Bir nevi Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıldı.
O, “Türkiye laiktir, laik kalacak” diyen lümpen kitlelere pek güvenmeyin.
Her yıl 200 milyar dolarlık bir bütçeyi yönetenlerin, bahse konu olan insancıkları ikna etmesi fazla zaman almaz.
Hani “Batılı” gibi olmaktan pek bir hoşnut “Beyaz Türkler”, yani “kıyı seçmenleri”ne gelince...
Bedel ödeme niyeti, bağlı olarak “gücü” hiç olmadı, bundan sonra da olmaz, çok zaman geçmeden “esner” ve uyum sağlarlar.
-----
Haddini bil
KÖRFEZE zarif bir çıkıntı yapan iki yapı var.
Pasaport İskelesi ve Konak Pier.
Tarihi ve karakterli binalar bunlar.
Bağlı olarak İzmir’in simgeleri konumunda.
Hal böyle olunca çok iyi korunup, gözlerden sakınılmalı...
Son dönemlerde Konak Pier’de heyecanlı bir tadilat sürüyordu.
Neticede tamamlandı.
Ortaya, hakikaten estetik bir sonuç çıktı.
Ancak bir husus çok kişinin gözünü tırmalıyor.
Birbirine uyumlu sıralanan binaların tam ortasında, dış yüzeyde kocaman puntolarla bir markanın ismi yazılmış.
Yani, tarihi bir yapıya kimin bu denli ağırlık koymaya hakkı var.
Umarız karar vericiler duruma müdahale eder...
------
Meleklerin cinsiyeti
ORTADOĞU kültüründe “demokrasi” anlamına gelen bir kelime yok.
Onun yerine yüceltilen kavram “Adalet”.
Ulu’l-Emr, Hakan ya da Başkan’dan niyazınız, en fazla size karşı adil olmasıdır.
Onlar da gerek görürlerse, hani en fazla “istişare” ederek herkes için en doğru kararı verir ve uygularlar.
Yani, bireysel bir tavır geliştirme, özgür aklını ileri sürme, senin gibi düşünenlerle organize olma, sana dayatılan kuralları sorgulama... Bu toprakların hamurunda çok nadir bulunur...
Bu sebepten, laiklik, vicdan ve benzeri sivil kavramlar, yeşermeleri için gerekli zeminden yoksundurlar.
Genç Türkiye Cumhuriyeti bahis konusu zemini oluşturmak için çok çabaladı.
Gün geldi, “güç” “Kışla”dan “Cami”ye geçince, “kazanımların” hiç de zannedildiği kadar köklü olmadığı maalesef ortaya çıktı.
Belki de meseleye çok karamsar yaklaşıyoruz.
Ancak gelişmeler “freni patlamış kamyon” gibi artarak hızlanıyorken, laik ve naif insanlar kaderlerine razı bir şekilde olacakları bekliyor.
Ha eskisi kadar “konuşup kaynatmadıkları”nı da söyleyebiliriz.
Sanki bu muhterem zevata “meleklerin cinsiyetini” tartışmak daha ilginç geliyor.
-----
Meryem Ana Evi
İZMİR turizminde Meryem Ana ve Efes sürükleyici kolonlardır.
Hatta gemiyle gelenlerin şehirde hiç kalmadan bu iki yeri görüp dönmelerinden yakınırız.
İzmir’in cazibesi arttırılmaya çalışılırken, eldeki en kıymetli değerlerimize gözümüz gibi bakmamız gerekir. Ancak duyuyoruz ki, Meryem Ana’nın bulunduğu Bülbül Dağı’na Selçuk Belediyesi teleferik ve piknik alanı yapacakmış.
Hani, mistik havayı yok edecek ufuksuzluk ve aymazlığın bu denlisine ironik ötesi “bravo”. Amaç nedir anlayamıyoruz. Mangaldan seken ateşle o ormanlık alan imara ehil hale getirilmeye çalışılmıyordur umarız...
Paylaş