Koroya katılmasınlar

HUKUK, insani heyecanlarımızı soğukkanlılığa davet eden, hatta mecbur kılan bir “soğuk akıl”dır.

Haberin Devamı


Mevzu; çocuk istismarı...
Tepkimizin çok sert olması, idam istememiz, kimyasal hadımı gündeme getirmemiz anlaşılmaz değil...
Zira bizler sıradan vatandaşlarız.
Ama devleti yönetenler ya da sivil toplum kuruluşu yöneticileri daha sorumlu davranmak durumunda.
Bu ülke idam cezasını çoktan geride bıraktı.
Aynı şekilde insan vücuduna doğrudan zarar veren bir infazın medeni dünyada yeri yok.
Bu sebeple büyüklerimizin “yatıştırıcı” olması onlardan beklenendir.

 
Arenada dövüş var

TEKNOLOJİ baş döndürücü hızla ilerliyor.
Yakın bir gelecekte de farklı bir dünyada yaşıyor olacağız.
Mevzuyla ilgili öngörülere adeta boğulmuş durumdayız.
Bildiğimiz; verilere hakim “büyük ağabey”lerin insanlığı istedikleri gibi biçimlendirebilecekleri.
Sıradan insanların önemsizleştiği ve “yapay zeka”nın hemen her konuda çözümleyici olarak devreye girdiği bir dünya düzeni muhtemel senaryo olarak duruyor.
Böylesi bir gelişme insanlığın sonu anlamına geliyor.
Bu sebeple, bir gladyatör dövüşü yaşanacağı kesin gözüküyor.
Bir yanda veriye dayalı algoritmalar, diğer yanda duygusu, düşüncesi ve önsezileri ile insani zihinsel kapasite.
Bu mücadeleyi insanoğlu kazanmak zorundadır.
Aksi halde “lüzumsuz eleman” haline dönüşecektir.
Bu anlamıyla geleceğin dünyasında “organik zekamızı” zenginleştiren ve besleyecek olan “felsefe” ve “sanat” her şeyden önemli hale gelecektir.
İnsani derinliğin artması bu evrende kalıcılığımızın gerekçesi olacaktır.
Donanımlı insan, bu sayede her daim “yapay zeka”nın bir adım önünde, ona kendisi için kendi doğrultusunda yön veren ve yöneten olabilecektir.

Haberin Devamı

 
Bir kaygan zemin

SURİYE’de, Merkezi Yönetim (Esad), Rusya ve İran’la bir Şii-Ortodoks dayanışması göstererek birlikte hareket ediyor.
Onların karşısında Kürtler, ABD ve İsrail bir blok oluşturmuş durumda.
Türkiye ise bölgenin tarihsel sahibi olarak gelişmelerin dışında kalmak istemiyor.
Süreç, bağımsız ya da özerk bir Kürt oluşumu ihtimalini giderek güçlendiriyor.
Türkiye bahse konu coğrafyada etnisite (Türk) üzerinden bir ağırlık oluşturamıyor.
Bu durumda “din” kartını çıkartarak Sünni kitlelerle üçüncü blok oluşturmaya çalışıyoruz.
Devletimizin realitesi “Sünnilik”tir.
Bu hep böyleydi...
Aksine fikirler olsa da Cumhuriyeti kuranlar dahil, bu hususta bir sapma yoktur.
Bölgede sıfırdan yeni bir paylaşım söz konusu.
Türkiye mezhep birlikteliği üzerinden bir payda oluşturmaya çalışıyor.
Şayet birden fazla federatif oluşum söz konusu olacaksa, Şii ve Kürt yapıların yanında Sünnilere de hayat alanı açmak ve bu yolla bölgede etkin bir figür olma amacında.
Bu yolla, bir ucu Kuzey Afrika’ya uzanan Müslüman Kardeşler çizgisi ile bir köprü blok oluşturulurken, diğer yandan Şafi’de olsa Sünni şemsiyesi altındaki dindar Kürtlerin seküler PKK’ya karşı alternatif adresi oluşturuluyor.
Türkiye’nin bu aşamada elindeki en güçlü koz 3.5 milyon “Misafir Suriyeli”.
Batı’ya göç etmek isteyen bu insanlara halen Türkiye müsaade etmiyor.
Böylesi bir “kabus senaryosu” Avrupa Birliği’ni sus-pus ettirmiş vaziyette.
Açık söylemek gerekirse, Sünni blok Suriye topraklarında, tabii ki Afrin’le yetinmeyip daha geniş toprak istiyor.
Türkiye bu talebin takipçisi bir devlet olarak, 17. yüzyıldan beri ilk olarak tekrar nüfuz alanını genişletmek istiyor.
Bu arada, Türk toplumunu Osmanlılık heyecanı sarmış durumda.
İnsanlar yoğun hamasetin de etkisiyle Sünni ve Milli kimliklerini giderek iç içe geçiriyor.
Bağlı olarak, muhafazakar, asker, ulusalcı, milliyetçi kesimler, beraberce ortak bir payda da buluşuyorlar.
Ancak, unutmayalım Ortadoğu coğrafyasında yaşıyoruz. Buralar kaygan zeminlerdir. Ani değişen ittifaklar uzun vadeli hesap yapılmasını asla mümkün kılmamıştır.

Yazarın Tüm Yazıları