Paylaş
Artık imaj ve itibar yönetimi her biri için önemli.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu nispeten genç politikacılar.
Rakiplerine göre yaş avantajlarını daha da belirgin kılma yarışı içindeler.
Özgür Bey botoks imkanlarına mesafeli kalmıyor, Ekrem Bey ise kızıla çalan ve seyrekliği giderilen saçlara sahip oldu.
Esasında ne gerek var?
Zaten ellili yaşlardalar.
Ne olurdu sanki yaşlarına uygun yüz çizgileri ve hafif dökülmüş ve kırlaşmış saçlar.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş benzer dokunuşlara tenezzül etmiyor.
Ama onun da stratejik kurguları fazla göze batmaya başladı.
Son Esenyurt Belediyesi'ndeki gelişmeler üzerine takındığı tavır sanki siyasi fırsatçılık kokuyordu.
Anlaşılıyor ki milliyetçi ve DEM Parti’ye mesafeli bir yol haritası var.
Oysa ülkede bambaşka durumlar gelişiyor.
İktidar, kendi bildiği gerekçelerle Kürt politikasında kapalı bir politika izliyor.
Mansur Bey’den, bu konularda nerelerde durduğunu açıklaması beklenirdi.
O ise partinin resmi söylemi dışında milliyetçi bir açıklamayla yetindi.
Neyse, konumuza dönersek; bu üç partilinin gönlünden Cumhurbaşkanı olma arzusu geçtiği görülüyor.
Laflar, sözler aksini söylese de kimseye inandırıcı gelmiyor.
Siyasetin doğası gereği, ihtimal varken kimse ikince adamlığa razı olmaz.
En yukarıya yönelik varsa bir şans sonuna kadar zorlanır.
An itibariyle bahse konu güç odakları taktiksel tutumlar geliştiriyor.
Her biri hem birbirine hem de parti örgütüne ve kuşkusuz kamuoyu desteğine muhtaç.
Özgür Özel'in en kuvvetli “kası” Genel Başkan makamında oturması.
Parti tüzüğü her zaman ‘genel başkana’ güç sağlar ve bu koltuğun imkanları zaman geçtikçe daha da artar.
Genel başkan partinin vitrinidir.
Doğru tutumlarda en büyük pay ona yazılır.
Ekrem İmamoğlu’na gelince; arka arkaya İstanbul Büyükşehir seçimlerini kazanmış “namağlup” bir siyaset adamı.
Moda deyimle “winner”.
Belediyenin imkanları ona güç veriyor.
Partili CHP'liler onunla aynı karede bir fotoğrafları olsun diye çırpınıyor.
Süregelen yargı davası ister istemez soru işaretlerine sebep oluyor.
Henüz tek başına partiye hâkim değil.
An itibarıyla Kılıçdaroğlu ile yakınlaşma içinde.
Mansur Yavaş’a gelince; ülkücü olduğunu övünç duyarak ifade eden bir politikacı.
Spekülasyona dayalı cümleler kurmuyor, zaten az ve temkinli konuşuyor.
Diğer iki adaya göre yaşlı olsa da milliyetçi, Atatürkçü duruşu ve parlamenter sistemi ısrarla savunması halk nezdinde karşılığını arttırıyor.
Ancak CHP Mansur Bey’i Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterir mi, pek ihtimal verilmiyor.
Kendisi de bunu biliyor.
O sebeple siyasi ikbalini CHP dışında arama emareleri artmaya başladı.
Kemal Kılıçdaroğlu cephesine gelince; parti içinde söylem kargaşası onun her geçen gün daha fazla anılmasına vesile oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu tecrübeli bir politikacı.
Muhtemelen Ekrem İmamoğlu ile bir işbirliği söz konusu olacak.
Esasında yerel seçim başarısının altında, onun ilmek ilmek ördüğü stratejinin yattığı biliniyor.
Beklenmedik şekilde kaybettiği genel başkanlığı ve itibarını geri istiyor.
Böyle bir gelişme bir kısım CHP’li seçmen nezdinde tepkiyle karşılanabilir.
Ancak, Ekrem Bey’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı hemen açıklanırsa, Kılıçdaroğlu’nun ağırlığı ile ideal bileşim olarak değerlendirilebilir.
Onun iktidara karşı katı duruşu partililerin nezdinde prim yapmaya başladı.
Tüm belirttiğimiz bu hususlar bir muhalefet partisi içindeki demokratik mücadele.
Ama Türkiye siyaseti başka bir frekansta ve giderek ısınıyor.
Siyasi iktidar hiç iktidardan gitmeyecekmiş gibi kalıcılığından emin bir özgüvenle icraatlarını sürdürüyor.
Dolayısıyla parti içi iktidar çekişmesi yıpratıcı hale dönüştürülmemeli.
Muhalefet partileri demokrasimizin sigorta poliçesidir.
Bu sebeple yönetim hiyerarşilerinin netleştirilmesinde açık yarar vardır.
Paylaş