Paylaş
KOCA imparatorluk 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru yorgun düşmüştü.
Osmanlı; o çok milletli, çok dinli, çok kültürlü yapı, bu denli bir çeşitliliği taşıyamıyordu.
Tüm dünyada, özellikle de Osmanlı coğrafyasında milliyetçilik akımlarının önü kesilemiyordu.
Ülkeyi yönetenler, ister istemez, çağın eğilimine uygun bir payda, bir nüve oluşturmak çabası içindeydi.
Tamam, Türkçe konuşuyorlardı.
HERKES ÖYLE DEĞİLDİ
Tamam Müslümandılar, tamam başat mezhep Sünnilikti.
Ama ne çare, herkes böyle değildi.
Yahudiler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar, Aleviler, Çerkezler, Pomaklar, Boşnaklar, Tatarlar, Kürtler ve daha pek çok etnisite ve dini kimlik.
Vatan diye bellenen toprakların sakinleriydi.
Bunlar bir biçimde sindirilecek, gerekirse “halledilecek”, kalanlar Türk kimliği üzerinden konsolide edilecekti.
Proje İttihatçı’larındı.
BİNLERCE YIL BURADA
Cumhuriyet aynen benimsenerek devam ettirildi.
Büyük lokma Ermeniler ve Rumlardı.
Hem Hristiyanlardı, hem de binlerce yıldır yaşıyorlardı bu topraklarda.
1914, 1915, 1923, 1942, 1955, 1963…
Çok sürmedi.
Bugün kalsalardı Misakı Milli sınırlarında, en az 20 milyon nüfusları olacaktı.
Şimdi... Yoklar, rızaları hilafına. Diğerlerine gelince, Araplar suspus, Aleviler, daha Dersim şokunu atlatmakla meşgul, Kürtler malum 50 bin candan sonra yeni yeni kaale alınır oldu. Çerkez’i, Boşnak’ı zaten saymayın, onların asimilasyona zaten dirençleri olamazdı.
SORUNLAR AĞIRLAŞIYOR
Bugün bile hala bu konuların açıkça konuşulması çok zor.
Kendini evrensel insan modeline kapatan katı yaklaşımlar, biliyoruz ki “tabuların” devamından yanadır.
Fakat yüzleşmeye yanaşmadıkça, kafamızı kuma gömdükçe, bu sorunlar her yıl daha da ağırlaşıyor, büyüyor, yutulması imkansız hale geliyor.
Bir cinnet ideolojinin gölgesi bu yönüyle hala üzerimizde.
Kediye, kedi bile diyemiyoruz milletçe.
Geçenlerde yazdı gazeteler.
HESABINI VERMELİYİZ
Atatürk’ümüzün Çankaya Köşkü 1915’de Ankara’yı terk eden (!) bir Ermeni ailesininmiş.
Biz neyi biliyoruz ki, bu denli karşı çıkıyoruz.
Biz 21. yüzyıl Türkiye’sinin insanlarıyız.
Çocuklarımız bu dünyanın evlatları.
Onlara, tüm insanlara, varsa verilecek bir hesabımız, üstlenilecek vebalimiz.
Verebilmeliyiz, kendimizi kilitlemeden. Onuru korumak, sadece kendimizi inandırdığımız gerekçelerle, mümkün olmuyor, bizi giderek yalnızlandırıyor zira.
***
DANDİK LİG
YANİ daha birkaç yıl öncesi futbol liginde böyle bir çekişme olacak, üç büyük takım nefes nefese mücadeleye girişecek, her hafta liderler değişecek...
İnanın, hepimiz, Tüm Türkiye dumur olurduk, yemeden içmeden kesilir, başkaca bir şey konuşmazdık.
Ama, heyhat.
Tamam yine laflamıyoruz değil, takip de ediyoruz, ancak o saf heyecan maalesef yok.
Dikkat ederseniz statlar bu aşamada bile zor doluyor, hatta boş kalıyor.
Peki “düğünün tadı” neden kaçtı?
İTALYA’DAKİ GİBİ
Cevabı, hiç şüphesiz şike tartışmaları.
Bir zamanlar tüm dünyanın gözdesi İtalyan ligi, Juventus’un şike skandalı ile nasıl bir anda gözden düşmüş, prestij kaybetmişse, benzer durum bizim de başımıza geldi.
Yani, pek çok konuda “kral çıplak” fotoğrafının şokunu yaşıyoruz. Mesele asla sadece Fenerbahçe değil.
Belki de futbol ligimiz hiçbir zaman bizlerin o naif sevgi ve saygısını hak etmiyordu.
Bu ülkede, demokrasiyi, hukuku, insana ve emeğe saygıyı ne ölçüde beceriyorsak, galiba futbolun yarışmacı ruhuna güven bu kalitelere paralellik arz ediyor, bağlı olarak ilgiyi diri tutuyor.
Paylaş