Paylaş
Uğur Yüce böylesi bir kişi.
Geçenlerde “Ege’de son söz” adlı internet gazetesinde Gönül Soyoğul’la gerçekleştirdiği röportajda İzmir’e yönelik “açık şehir” projesini dillendirmişti.
Açık şehirler ticaretin olabildiğince liberalleştirildiği ve birtakım kamusal teşviklerle desteklendiği özel bölgelerdir.
Özellikle Uzak Asya’da pek çok başarılı örnekleri yaşanmıştır.
Pek tabii bir yerin serbest şehir olabilmesi uluslararası ticari kurallar yönünden bazı zorluklar içerir.
Bu neviden yerler, deyim yerindeyse “torpilli” bölgelerdir.
Bu anlamıyla haksız rekabet şimşeğini üzerine çekerler.
Şüphesiz ülke ölçeğinde bir yerin bu tip bir imtiyaza kavuşturulması, tercih edilen yer yönünden bir “piyango”dur.
Dolayısıyla, bu iyiliği talep edenlerin karar vericiler nezdinde ikna edici oluyor olmaları gerekir.
Soru şudur;
İzmir bu iyiliği haketmekte midir?
İktidar partisine verdiğimiz oy yüzdelerini meseleye karıştırmazsak, inanın bu konuda herkes, hepimiz sahifeler dolusu gerekçeler sıralayabiliriz.
Ama demokrasi tuhaf bir mekanizmadır.
Ne kadar aksini iddia etsek de “sev beni, seveyim seni” mantığında çalışır.
Hoş, “iyilik yap, denize at” gibi bir stratejik yaklaşımdan söz edilse de, bazen işler o kadar “uzun boylu” olmaz.
Hani, hükümetlerin bu konuda bir niyeti teşekkül etse, Türkiye’nin her bölgesi ayağa kalkar ve “neden ben değil” diye karar vericileri bunaltır, perişan eder.
Zaten bürokrasi de muhtemel kamu kayıplarını öyle bir abartır ki, sonunda “vazgeçtik” anonsu gecikmez.
Bence, daha mütevazı projelerle ileriye doğru açılım potansiyeli taşıyan başlangıçlar oluşturmak daha gerçekçidir.
Maksat ticari hareketliliği artırmak olduğuna göre, örneğin tüm yarımadayı kapsayan “şans oyunları” projesi hayal edilemez mi?
Hadi kibar söylemden vazgeçelim, dediğimiz “kumarhaneler” projesidir.
Refleks tepkiyle karşı çıkanlara Las Vegas ve Macau örneklerini incelemelerini tavsiye ederim.
Kumarhane, cazibe merkezi oluşturmanın başlangıç vuruşudur.
İlla, mafya, fuhuş ezberleriyle birlikte düşünülmesi gerekmez.
Las Vegas, bugün kültürün, eğlencenin, sanatsal olayların, kongre turizminin cenneti konumundadır.
Çölün ortasında, tamamen devlet kontrolünde, müthiş vergi üreten, milyar dolarlık yatırımları çeken, kumarın aktivite ağırlığını giderek diğer sektörlerle paylaştığı bir endüstri oluşturulmuştur.
Bakınız Çeşme’den Karaburun’a kadar ulaşan yarımada, alt yapısı ile bu projeye en hazır yerdir.
Türk tabiyetinde olanları kısıtladığınız, devlet denetimiyle organize ettiğiniz bu tetikleyici başlangıç, süreç içerisinde Disneyland’lardan, dev aquaparklara, yüzlerce otelden dev marinalara olağanüstü bir çekim merkezine dönüştürülebilir.
Bu tip projeler önermek, gardları indirip ringe çıkmaya benzer. Tüm saygıdeğer karşı çıkışları tahmin etmek güç değil. Olsun, biz yine de öneriyoruz.
Paylaş