Paylaş
Hıristiyan kesimden Müslüman ve Türk eşrafa intikal eden işyerleri de bahse konu sahipleri tarafından devam ettirilmemiştir. Esasında kalıcı olmama hali bugün de bir gelenek gibi devam etmekte, sermaye sürekli el değiştirmektedir. 1950’li yıllardan itibaren Marshall yardımıyla başlayan süreçte oluşmuş sanayi tesislerin kurucu ailelerinin çoğu yine hisselerini devrederek iş hayatından çekilmişlerdir. Anlaşılan, İzmir iş insanları kuşaklar boyu tüccar ve sanayici kalmayı hayal etmiyorlar. İstisnaları olsa da kişiler bir şekilde oluşturdukları iş düzenlerini belirli bir seviyede elden çıkartarak varlıklarını nakde dönüştürmeyi istiyorlar.
Bu neden böyledir? Neden insanlar iş yerlerini çocuklarına, torunlarına bırakmayı hedeflemezler?
Hani, “aldığım para bana yeter, ölümlü dünya, risk, stres nereye kadar, ya iş bozulursa, bu memlekette ne siyasi ne ekonomik istikrar yok zaten, ortaklar hiç anlaşamıyoruz” gibi gerekçelerle niçin kendilerini ikna edip erken emekliliğe hevesle geçiyorlar? Pek tabii beşeri sebepler dışında sosyolojik geri planın biçimlendirdiği zihin yapısı da bu kararlarda rol oynuyor. Böyle olunca iş-insan ilişkisi uzun soluklu olamıyor, oluşturulmuş değerlerden “acele vazgeçişler” yaşanıyor.
İşin sıkıntılı süreci çok kişide hisseler devredildikten sonra başlıyor. İşini “satan”lar kısa bir mutluluk evresinden sonra başka bir alana yönelmemişlerse bir boşluğa düşüyorlar. Aynı zamanda toplum içinde sahip oldukları “iş insanı prestijinin” giderek kaybolduğunu ve sosyal kimliklerinin yara aldığını, yaşamaya başlıyorlar. Bir süre sonra, biraz da kendilerini avutma adına genelde, küçük çaplı ticarete veya risksiz gördükleri gayrimenkul gibi işlerine yöneliyorlar. Kimi durumlarda da “hazıra dağ dayanmaz” deyiminin pratikleri yaşanıyor.
Neticede denilebilir ki; hayata karşı bu denli temkinli pozisyon almanın ekonomik ve sosyal anlamı tartışılmaya muhtaçtır. Esasında işi devretmek gibi radikal kararlar sadece hissedarların hakkı olmamalıdır. O iş yeri ki, beyaz ve mavi yaka çalışanları, tedarikçileri, müşterileri ile birlikte herkesi ilgilendirir. Patron, sadece o bütünün bir parçasıdır ve bütünü etkileyen bir kararı çok boyutlu düşünerek alması icap eder. Neyse, mülkiyet hakkına tabii ki kimse karışamaz. Ancak bu tercihte bulunanların İzmir ticaret kültürüne de olumsuz anlamda dokunduklarının farkında olmaları gerekiyor.
Paylaş