Paylaş
GÜVENİLİR kabul edilen anket kuruluşlarına göre, yerel seçimlerde iktidar partisinin oylarında ciddi düşüş yaşanmayacağı ifade ediliyor.
Bu durum çoğumuza şaşırtıcı gelebilir.
Bakınız, bu ülkede bir “sağ” partiye oy atma geleneği var.
Geçmişte, ilk demokratik seçimlerde halk Demokrat Parti’yi iktidar yapmıştı. Darbeyle devrildiler, ilk seçimde Adalet Partisi iktidara geldi. Halk CHP’ye oy vermemişti.
CHP’ye şans vermedi
Arada Ecevit’in CHP’si bir çalım millete değmeyi becerdiyse de ibre yeniden Adalet Partisi’ne döndüğünde darbe oldu. 80 ihtilalinden sonra yapılan ilk seçimlerde iktidara, bir merkez sağ parti olan ANAP geldi. Merkez ve merkez sol yine hüsrana uğramıştı.
ANAP eskiyince bu defa Doğru Yol ve Refah partileri öne çıktı. Derken 2001 kriziyle tüm siyasi partiler irtifa kaybetti ve iktidara yine bir sağ parti olan AK Parti geldi.
Özetle 65-70 yıllık demokrasi tarihimizde seçmen CHP’ye iktidar şansı vermedi, vermiyor.
Hatta bu konuda öylesine kararlı ki, otoriterleşme, yolsuzluk, ekonomik kriz gibi bir iktidarı yıpratacak ne kadar gerekçe oluşursa oluşsun, alternatif belirlenirken CHP’ye yönelmiyor.
Dolayısıyla, cari anketlerde AK Parti’nin oyları neden azalmıyor, CHP niçin yüzde 30’larda tıkanıyor sorusunun cevabını bu katılaşmış seçmen eğiliminlerinde aramak lazım.
Diyeceksiniz, tamam CHP tek başına iktidar olamıyor. Bu durumda AK Parti’nin yıpranmasına paralel, mesela MHP’nin oylarının artması gerekmez mi?
Anketler bunu da göstermiyor. Herhalde MHP’nin militanlaşmaya müsait ruhu, seçmen nezdinde tedirginlik oluşturuyor.
O halde, ne olacak da bu ülkede AK Parti’nin sandıkta değişme ihtimali belirecek?
Sıfırdan oluşum zor
Bu tablodan çıkan sonuç, yeni bir merkez sağ partidir.
Halihazırda merkez sağın intifa hakkı AK Parti’de olduğuna göre, yeni, sıfırdan bir oluşumun işi hayli zor ve gerçekçi gözükmüyor.
Geriye AK Parti’nin bölünmesi kalıyor.
Bölünme derken Cemaat’ten ayrılmaları kastetmiyoruz. Zaten aldığımız intiba Cemaat’e yakın milletvekili sayısının çok da fazla olmadığıdır.
Buna mukabil AK Parti içinde eski merkez sağ gelenekten gelen pek çok vekil var.
Bunların en bilineni Cemil Çiçek.
Şayet iktidar üzerindeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili baskılar artarsa, acaba daha yumuşak üsluba sahip bir tepki hareketi oluşabilir mi?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanması muhtemel kırılmalar bu eğilimi tetikleyebilir mi?
Türkiye siyaset tarihine baktığımızda bu sorulara, rahatlıkla “neden olmasın” diyebiliriz.
Siyasi tansiyon
Bu ülkede, hatta kentimizde, seçim tarihinden önceki 15 günlük sürenin atmosferi oy oranlarını büyük ölçüde belirler.
Konuştuğumuz İzmirliler, bir yandan AK Parti’nin otoriterleşme eğilimlerinden rahatsız, diğer yandan Binali Yıldırım’ın icraatçı karakteriyle iktidar gücünün birleşmesinin bir fırsat oluşturup oluşturmayacağını tartışıyor.
Öte yandan Aziz Başkan’ın yeni dönemde neyin nasıl yapılması gerektiği hususunda müthiş bir birikim oluşturduğunun farkındalar.
Dediğimiz gibi, mesele sadece hizmet yarışı olsa, kıran kırana bir seçim süreci yaşanacak.
Ama, işin içine makro siyaset girince, zaten muhalif duruşu tescillenmiş İzmir, iktidar karşıtlığını katılaştırıyor ve bu ruh hali seçmene egemen olunca projeler, hizmetler önemini kaybediyor.
Bu sebeple seçimlerin son düzlüğündeki ortam her parti yönünden önem taşıyor.
Emareler, sanki belge ve iddiaların uçuşacağı bir süreç vaat ediyor ve yüksek siyasi tansiyon Binali Bey’in şansını daha da zora sokacak gibi gözüküyor.
Paylaş