Paylaş
Hele bir 2022 yılını idrak edelim, “sandık heyecanı” hepten ülkeyi saracak. Bu hallerimiz, hani kalitesini çok tartışsak da, demokrasimiz açısından çok iyi bir şey. “Halkın gözüne girmenin” en temel kriter olduğunu hissettiriyor. Bu ülke bir biçimde seçim sandığını korumayı hep bildi. Hani, manipülasyonlar yapılıyor, rekabet koşulları eşit olmuyor, bazen oyun başladıktan sonra kurallar değiştiriliyor, oy güvenliği konusunda sesler yükseliyor... Ama neticede kabul edilebilir bir seçim, öyle ya da böyle yapılabiliyor.
Bu seçimler öncekilerden daha farklı olacak. 20 yıllık bir iktidar, hele “Başkanlık” sistemi geldikten sonra bir kere daha kazanmayı hedefleyecek. Buna mukabil, muhalefet değişim zamanının geldiği kanaatiyle seçime yüksek motivasyonla asılacak. Çok partili dönemde aynı siyasi partinin hiç bu kadar kesintisiz iktidar süreci olmamıştı. Bu yönü itibariyle demokrasimiz özel bir sınava hazırlanıyor. Sınav derken, şayet iktidar değişirse sancısız bir devir teslimi kastediyoruz. Bu konuda bir sıkıntı olabileceğini düşünmek bile son derece yanlıştır. Demokrasinin en önemli unsuru “değişim” dinamiğini canlı tutabilmesindedir.
AK Parti’nin 2002 yılında iktidara gelmesi Türkiye açısından yepyeni bir sürecin başlamasıydı.
Muhafazakarlar cumhuriyet dönemi boyunca tek başlarına ilk defa iktidar fırsatını elde etmişlerdi.
Bu sebeple zor ve çalkantılı zamanlar yaşanacağı bekleniyordu. Aradan geçen 19 yıl boyunca Cumhuriyet’in ortodoks değerlerinden askeri vesayete hakikaten “köprülerin altından çok sular aktı.”
Hani bir ekstremden diğerine savrulduğumuzu söyleyenlerimiz çoktur. Belki de “toplumsal mutabakata” varabilmek, diğer değişle “denizlerin durulması”nı temin için “dalgalanması” mukadderdi.
Neticede bu ülkede herhangi bir kesimin diğerlerine baskıcı bir üstünlük sağlamasının mümkün olamayacağı anlaşılmıştır. Diyeceğimiz; “demokrasi” bu coğrafyada zor bir zanaat. Bu ülke 71 yıldır bu çabayı gösteriyor ve yanlışları yaşayarak, bedeller ödeyerek demokrasisini korumayı biliyor.
Paylaş