Paylaş
Kamu vicdanı aksini makul görse de terörden pedofiliye linç ya da ölüm cezası uygar ülkelerde kabul edilemez. Tüm bunların gerekçesi, değilmi ki dünyaya “insan” olarak geldiniz, bu vasfınızdan dolayı tartışılamaz haklara sahip oluşunuzdur. İnsana “insan kimliği” nedeniyle saygı göstermek, onu bir “nefret objesi” yapmamak, aşağılamamak, tek tek ya da toplu olarak yaşam koşullarını kısıtlamamak, yok etmeye çalışmamak, hukukun üstünlüğünü esas almış toplumların “günün sonunda” geldiği bir mertebedir.
Denilebilir ki en uygar bilinen ülkelerde bile bu kurallara ne ölçüde uyuluyor? Doğrudur, ama bahsi diğerdir. Bu noktada kıymetli olan, sözünü ettiğimiz ilkeleri insan kimliğimizle samimi olarak içselleştirebilmektir. Bu anlamıyla kişisel gelişiminde mesafe almış, empati ve vicdan kalitesini oluşturmuş her “insan evladı”, muhatabı yine bir “insan”sa, ona karşı tutumlarında saygılı olma durumundadır.
Konuyu Afgan ve Suriyeli göçmenlere getirmek istiyoruz. Şüphesiz bu konuya ilişkin her türlü görüş, değerlendirme, eleştiri yapılabilir. Ama bir kritik husus var ki, o da bu kişilerin “insan” olduğudur. Bu duruma yol açanlara tepki göstermek yerine, muhtelif gerekçelerle buralara savrulmuş insanlar hedefe konularak, bir “çevre felaketi” muamelesi yapılmamalıdır.
Türkiye bir göçmen diyarıdır. Tarihsel olarak bu böyledir. Son yüzyılda artan ölçüde kalabalıklaşan nüfus nedeniyle, sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada genel eğilim “doğudan batıya” göçtür.
Demografi bilimiyle ilgilenenler birkaç yüzyıla kalmadan önce Anadolu’nun, sonra Avrupa’nın Arap, Afgan, Hint, Pakistanlı nüfusun çoğunlukta olduğu yerler haline geleceğini belirtirler. Bizim ülkemizde de Batı’ya ve büyük şehirlere göç yoğun yaşanan bir gerçekliğimizdir. Ekonomik, sosyal, siyasi, iklimsel gerekçelerle binlerce yıldır oluşmuş bu trend güncel tartışmaların ötesinde “büyük resimde” ayrıca not edilmesi gereken bir husustur. Avrupa ve ABD bu anlamıyla bir çekim merkezidir.
Avrupa ve ABD’ye güney sınırlarından ve eski sömürgelerinden yoğun bir akım uzun zamandır söz konusudur. Bu durum öyle anlaşılıyor ki orta vadede engellenemeyecektir. Memleketimizde bile, en refah içinde olan kesimler dahil, yapılan anketlerde çok insanın gözü ve gönlü bahse konu batı ülkelerindedir.
Başa dönersek; Göçle gelenler “insan evladıdır.” Bu insanlar, hele birkaç yıl ülkenizde kalmışlarsa Anadolu’nun kadim kaderine dahil olmuşlar, demektir. Gönüllüler dışında geri döndürmeniz çok zordur.
Diğer yandan bu insanların nihai emeli imkân buldukları anda Avrupa’ya gitmektir. Kalanlar büyük şehirlerimizde Anadolu şehrinden gelmiş mevcut “hemşeri” mozaiğine, büyük ölçüde ekleneceklerdir.
Paylaş