Paylaş
Öyle anlaşılıyor ki, herhangi bir siyasi parti kendisini iktidara daha yakın hissediyorsa, bu sistemin değişmesine soğuk bakacaktır. Başkanlık rejimini AK Parti getirmişti. Tayyip Erdoğan'ın halk nezdinde karşılığı yüksekti. Nitekim uzun zamandır tek yetkili olarak ülkeyi yönetiyor. Bu süreçte muhalefet “parlamenter sistemi” ısrarla savunuyordu. Şimdi siyasi dengeler değişme emareleri göstermeye ve bu tutumlarını esnetmeye başladılar. Gerek Ekrem İmamoğlu, gerekse Mansur Yavaş’ın anketlerde karşılıklarının oluşu, otoritenin tartışılmadığı bu sistemi, onlara cazip kılıyor. Neticede Başkan’ın bir padişah yetkilerine sahip olduğu bir sistemden söz ediyoruz. Dolayısıyla o makama gelen, partisinin Genel Başkanı dahil, hiyerarşinin en üstüne geliyor. Bu yüzden Özgür Özel cumhurbaşkanı adayı olamaz ise, parlamenter sistemi istemesi, kendi siyasi kariyeri açısından daha anlamlıdır. Zira parlamenter düzende, bilindiği üzere kuvvetli pozisyon başbakanlıktır ve genelde bu görev parti genel başkanlarına verilir.
Pek tabii siyasette köprünün altından daha çok sular akacaktır. Özgür Bey de cumhurbaşkanı adayı olabilir. Bu takdirde o da başkanlık sisteminin devamını ister. Ekrem İmamoğlu, an itibariyle partisinden aday gösterilme garantisini almak istiyor.
Özgür Özel’den alamadığı net işareti temin için arayış içinde. Bu sebeple eylül kurultayı adeta bir satranca dönüştü. Seçimsiz kurultay sonrasında, siyasetin doğası gereği Özgür Özel daha bir “karar verici” ağırlığa kavuşacaktır. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu kritik bir karar eşiğinde. Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmeler yapıldığı medyaya yansıdı. Partinin trendi yükselirken yeni birlikteliklerin kamuoyuna nasıl yansıyacağının da iyi tartılması gerekiyor. Ancak görünen gerçeklik, Ekrem Bey için bu kurultay belki de “köprüden önceki son çıkış.”
Benzer “zamanlama” hesabı yapan bir kişi de Mansur Yavaş. Mansur Bey ülkücü gelenekten gelen birisi. Siyasette duruşu “konuşmama esası üzerinden primlenme” olarak şekilleniyor. Bu tarzıyla da umulmadık bir halk teveccühü oluşturmuş durumda. Anketlerde hep birinci çıkıyor. Özellikle Orta Anadolu seçmeni nezdinde yüksek bir itibarı var. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, kentin demografik yapısı yönünden Mansur Bey gibi bir profili gerektiriyordu. Ama mevzu cumhurbaşkanlığı olunca, CHP ona bu imkânı vermeyebilir. Mansur Yavaş da bu gerçeği biliyor ve hesabını ona göre yapıyordur. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, galip ihtimal bir “yol ayrımı” yaşanabilir. Kendisi de bu makamı istediğini açıkça ifade ediyor. Muhtemelen ilerleyen zamanlarda merkez sağ veya bambaşka bir oluşumun adayı olarak vitrine çıkacaktır. Mansur Yavaş’ın bu yarışta kazanma şansı, bir bakış açısıyla herkesten yüksektir. Zira; Tayyip Erdoğan ve CHP adayının (Özgür Özel veya Ekrem İmamoğlu) yanında bir üçlü mücadele yaşanır ve seçim ikinci tura kalırsa, ki bu durum çok muhtemeldir; bu takdirde ikinci turda Tayyip Erdoğan'la yarıştığında CHP'liler, CHP'li adayla yarıştığında Ak Parti’liler ona oy vereceklerdir. Böylesi bir durumda ipi göğüslemesi zor olmaz.
Son olarak; İmamoğlu-Özel ikilisi tarafından el konulan “politik mirasına” tepkisini dindirmeyen Kılıçdaroğlu cephesinde yeni bir oluşum söz konusu olabilir. Adaylık sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından “dışlanmış” bir Mansur Yavaş’la yakınlaşması kimseyi şaşırtmaz. Esasında CHP'nin Türkiye sosyolojisi göz önüne alındığında ulaşabileceği “oy sınırı” bellidir. Bu anlamıyla onların parlamenter sistemi savunmaları gerekir. Demokratik tutarlılık adına da bu beklenen ve saygı uyandıran bir duruş olur.
Paylaş