Paylaş
Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde bir “solcu” genç, “kompozisyon” sınavından son hakkına girer.
Dersin hocası da “nursuz, uğursuz” bir yaşlı kadın profesördür.
Üstelik ideolojik olarak da karşı kampa yakın biridir.
Derken sınav günü gelir.
Tek bir soru sorar profesör kadın.
“Sizce cesaret nedir?”
Solcu genç, “bence cesaret” der. “Sizin gibi mendebur faşist bir hocanın dersinde yıllarca süründükten sonra son hakkında bu garip soruya işte bu cevabı verebilmektir”.
Rivayet odur ki, sadece o öğrenci geçer not alır.
Yürekli insanlar istisnasız herkesi etkiler.
Ahmet Şık’tan bahsediyoruz.
O ne bir çılgın, ne de kendinden vazgeçmiş bir insan.
Doğru bildiğini, gördüğünü, bükülmeden, kıvırmadan, açık olarak ifade eden biri.
Hepimizin tedbirlenmekten helak olduğumuz zamanların, sert gibi gelen “yumuşak”, soğuk gibi gelen “ılık”, hegemonya kurmuş “anormallik” yüzünden baskılanan “normal”lerimizin sesi olmayı becerdi.
Kalbimiz seninledir Ahmet Şık.
Hepimize çok iyi geliyorsun...
-----
Renklerimizi solduruyorlar
MEMLEKETİN diğer bir “dik” evladı da Sevan Nişanyan.
Kültür, zeka, birikim, çalışkanlık... Tüm bu özellikler bu marjinal adamda “mebzul” miktarda.
Sevan Nişanyan, hep bildiğimiz gibi aykırı ve provokatör yapısından kendini şarj ederek her daim yüksek enerjili olmayı becerebilen bir kişidir.
Böylesi insanlar çok enderdir ve ülkelerinin “kıymetlisi” addedilerek, “mazur ve mezun” statüsünde sarmalanır, tolere edilirler.
Nişanyan, kanunları zorlama pahasına Şirince’ye yepyeni bir ivme ve vizyon kazandırmıştır.
Onunla birlikte, aynı yörede, bir başka muhalif kimlik, “Ali Nesin”, Matematik Köyü ile çok özel bir kulvarı ışıklandırmaktadır.
Eğitim köyü, tiyatro medresesi ve benzer etkinliklerle aydınlık dünyanın göz bebeği olmayı hak etmiştir.
Ancak ne çare ki, bu insanlar “müesses nizam”ın sevmediği, sevemeyeceği muzır vatandaşlarımızdır.
Müesses nizam, AK Parti’nin de ötesinde derin bir hafızadır.
Bağlı olarak cezalandırılmaları maalesef sürpriz teşkil etmiyor.
Sevan zaten bedel ödedi.
Ancak faturalar birilerine yetmeyecek.
Geçen hafta medyada Sevan’la ilişkilendirilerek Şirince’de belediye tarafından yıkım işlerine başlanacağı haberleri çıktı.
Bereket meselenin bir başka üçüncü şahıs şikayetiyle ilgili olduğu anlaşıldı.
Fakat “Demokles kılıcı” sürekli sallandırılıyor.
Şimdi olmasa bile, bir gün Şirince’de yıkım tehlikesi yaşanabilir.
Kanunilik zırhına bürünmüş, hesaplı, soğuk, katı ve acımasız bir intikam menüsünü hiçbir zaman hissetmek istemeyiz.
Zira kamu vicdanı denen bir başka kriter daha var.
Ve o kamu vicdanının karşılığı bu neviden bir kanuniliği kabullenmekte hep zorlanıyor.
Bir beldenin makus talihini değiştirenler, kimliklerinin, geçmişlerinin ve duruşlarının vebalini Şirince’ye ödettirme durumuna düşürülmemelidir.
Mamafih, birileri yönünden amaç hasıl olmuştur. Nişanyan artık yurt dışındadır. Diğer deyişle, problem, teli ve duvağıyla ihraç edilmiştir.
-----
Bir çuval incir
İTİBARI yönetmek önce “donanım” sonra “özveri” ister.
Fatih Terim’den söz ediyoruz.
Aldığı ücret de alacağı tazminat da kamu vicdanına sığmadı, sığmıyor.
Oysa bu toplum ona çok değer verdi.
Adını spor tesislerine verecek kadar yüceltti.
Ama o hep cebini kollamayı marifet addetti.
Nasıl derler, bu konularda bir türlü “tenezzülü sınıf atlayamadı”.
En son 3,5 milyon euro tazminatı almaya çalışınca, 7’den 70’e tüm toplum isyan etti.
Esasında “şövalye” davransa orta vadede bunun maddi karşılığı çok daha fazla olurdu.
Onu bile hesaplayamadı, sıkıntılı bir izlenim doğurarak kendisine yazık etti.
Paylaş