Paylaş
Gelinen noktada “demokrasi”nin en az sakıncalı yönetim biçimi olduğu konusunda genel bir mutabakat sağlanmıştır.
Ancak, demokrasinin de esasında bir “illüzyon” olduğu, insanların üst iradenin çizdiği çerçeve içinde seçim yapan figüranlardan ibaret bulunduğu giderek anlaşılıyor.
Son 15-20 yıl içinde bu “sözde demokrasinin” samimiyetsizliğini idrak eden halk yığınları, oy hakları sayesinde materyal refahı kontrol altında tutan egemenlere karşı güç gösterisine girmeye başlamışlardır.
Sisteme meşruiyet versin diye bahşedilmiş yönetim belirleme hakkı kontrolden çıkmış ve bu defa toplumun hep kaybetmiş kanadında olanların iktidarları hayata geçmeye başlamıştır.
Ancak değişen bir şey yoktur...
Gelmiş geçmiş tüm süreçlerde yönetimde kim olursa olsun toplumun tüm kesimlerini sarmalayan bir düzen oluşturmak mümkün olamamıştır.
Daha da vahimi, her dönemin hâkim güçleri varlığımızı açık bir şekilde tehdit eden çevresel sorunlara duyarlı davranmamışlardır.
İNSANIN KODLARI ÇÖZÜMLENDİ
Son 30-40 yıldır da arsız bir küresel iştahla, yığın üretim ve bağlı olarak yığın tüketim, rejim farkı gözetmeksizin pompalanırken insanoğlu ve yerküre her yönüyle fiziki sınırlarına gelmiştir.
Bu doludizgin ve başıboş gidişi tetikleyen en önemli unsur teknolojinin getirdiği olanaklardır.
Sadece, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerden neşet edenleri kastetmiyoruz.
Daha ürkütücü bir olgu “insan türünün tüm davranış kodlarının çözümlenmeye başlanmasıdır.”
Kendini özgün ve özgür zanneden bireylerin esasında “sürprizi sıfıra yakın manipülatif edilgenler” olduğu gerçeği giderek su yüzüne çıkmaktadır.
Ünlü fütürist Y. Hariri, geleceğin dünyasını her neviden bilgiyi üreterek birikim ve ‘veri’ye sahip olanların yöneteceklerini ifade ediyor.
Hakikaten teknolojinin kendi isterleri doğrultusunda bir disiplin oluşturarak, bir anlamda kendi ahlakını oluşturduğu bir toplum yapısının emareleri yoğun bir şekilde hayatımıza girmeye başlamıştır.
İşte tam bu noktada “demokrasi” nerede olacaktır, bir anlamı kalacak mıdır, hasbelkader insan olarak dünyaya gelmişlerin kimi ülkelerde verilmiş seçmen kimlikleri dürüstçe sıfırlanacak mıdır?
DEMOKRASİ ALDATMACASI
Dijital düzenin bu konularda kitleleri gerçeklerle tanıştırma dönemleri gelmeye başlamıştır.
Bugün insanlık, olmadığı ölçüde nüfusunu artırmış ve dünyayı istismar etmiştir.
Bu olguya “küreselleşme” gibi isimler takılmış ve bu vakaların kuralsız şekilde yaşandığı hoyrat zamanların sürdürülemezliği idrak edildikçe basiretli zihinlerin arayışları hızlanmıştır.
Karl Marx bilindik kalıbıyla, “oluşan yeni üretim ilişkileri toplumsal normları biraz gecikmeyle de olsa belirleyecektir” der.
Görülen odur ki, 21. yüzyıl “demokrasi aldatmacasına” artık prim vermeyecektir.
Dünya, dönmüş dolaşmış eski Yunan’ın en sistematik düşünürü Platon’un (Eflatun) tespitlerine gelmiştir.
Platon, devlet ve politika üzerine yapıtlarında ideal yöneticilerin “filozof krallar” olması gereğini ifade eder.
Onun “otokrat filozofları” her türden dünyevi hırstan sıyrılmış, toplumun mutluluğunu, adil ve rasyonel bir yönetim anlayışını hedef belirlemiş kişi ve gruplardır.
“Gelecek” bu gerçekliği sistemleştirecek ve “büyük ağabey”in talimatları ile “demokrasi” en az sakıncalı “yönetim modeli” tahtını “erdemli diktatörlere” bırakacaktır.
Paylaş