Paylaş
Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı’nın profesyonel bileşenleri ile organize ettiği “Ege Ekonomi Forumu’nun” dördüncüsünün zamanı yine geldi.
Giderek gelenekselleşen, bir nevi “Ulusal güz Davos”u niteliğine bürünen bu etkinlik 2-6 Kasım tarihlerinde, bu defa “online” gerçekleştirilecek.
EGEV Başkanı Mehmet Ali Susam’ın özverili çabalarıyla ülke çapında ses getiren bu forum Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın açılış konuşması ile start alacak ve günler boyu muhtelif konularda çok değerli yönetici ve katılımcılarla paneller şeklinde devam edecek.
Konu başlıkları kısaca şöyle;
* Dünyayı yeniden tasarlamak
* Yüksek teknoloji temelli üretim ekosistemi
* Dijitalleşme ile bütünsel dönüşüm
* Küresel pazarlardaki payın arttırılması: İnovatif hamle
* Tarım ve gıda sistemlerinin yeniden tasarlanması
* Değişim için geri dönüşüm
* Finansal teknoloji endüstrisinin geleceği
* Küresel güç olmanın anahtarı: e-ticaret
* Ekonominin lokomotifi: Kobiler ve esnaf
Türkiye’nin dört bir tarafından akademik kaliteleri tartışmasız uzman ve iş insanlarının konuşmacı olduğu bu ekonomik şöleni kaçırmayın lütfen.
-----
Gönüllerde tescillenmek
ŞİMDİLERDE eski heyecanı duymuyor olsak da biz sıradan insanların dünyasında “futbol” önemli bir yer tutar.
Bir şekilde bir takıma gönlümüzü kaptırmışızdır, abartılı sevgimiz ömür boyu devam eder.
Yöre takımlarından öte “üç büyüklerden” söz ediyoruz.
Onlar İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin takımıdır.
Bizler tuttuğumuz bu takımlarla yaşar, mutlu-mutsuz olur, rakip takımı tutanlarla eğleşir, kızmış gibi yapar, bazen de kızarız.
Hele karşı takımların yöneticileri ya da sporcuları polemikçi bir tutum alırlarsa hepten kaynar, saatler, günler boyu konuşur da konuşuruz.
Futbol muhabbetlerinde keyif veren kendi takımımızı yüceltip, rakip takımı yerin dibine batırmaktır.
Takdir oluşsa da paylaşılmaz, bir türlü dudaklardan kelime olarak dökülmez.
Bu ritüelin bu şekliyle cereyan etmesi esasında hem hoş hem iyi bir şeydir.
Hayatın yüksek temposunda bu neviden meşgaleler hafifletici rol oynar.
Durum böyle olmakla beraber kimi fanatikler taraftarlığın ölçüsünü kaçırır ve bu hobiyi bir kişilik meselesi haline getirirler.
Konumuz bu tutumdaki “marazi haller” değil.
Sporun “pasif katılımcıları” en tansiyonu yükselttikleri anlarda bile esasında “gibi” yaparlar.
Ama öyle sporcular vardır ki, onlar söz konusu olduğunda bu “tiyatro”muz son bulur.
Örneğin bir Metin Oktay ya da Lefter’in adları geçtiğinde her takımın taraftarı sessizce gıyaben önünü ilikler.
Düzgün sporcunun itibarı tüm hınzır duygularımızı bastırır, yine örneklenirse Alex veya Hagi’ye yönelik firesiz sevgi ve hayranlığa döner.
Esasında, konu ne olursa olsun “bir ülkenin kıymetlisi” olmak bir faninin ömür boyu taşıyacağı bir onurdur.
Yeri gelir heykelleri dikilir, efsaneleştirilir, her kuşağın istisnasız rol modelleri olurlar.
Diyeceğimiz; başarılı insanlar özelliklerini düzgün kişilikleri ile tamamladıklarında sembolleşiyor.
Bu kural hayatın her alanında, sporun yanı sıra siyasette, sanatta, gazetecilikte kendini hep gösteriyor.
Bu vesile ile sevgi ve saygı raflarımızın en üstlerine yerleştirdiğimiz gazeteci sevgili Bekir Coşkun’u da rahmetle anıyoruz.
Paylaş