Paylaş
Çok seslilik örgütlenme ile başlar.
Çağdaş toplumlarda bireyler herhangi bir konuda kendilerini ifade edecekleri zaman bir ortak paydada buluşurlar.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) örgütlü demokratik toplumların dışa yansıyan yüzü ve aynı zamanda organize bireyin gücüdür.
Bu sözlere neden ihtiyaç duyduk...
Hayata ‘merhaba’ diyen yepyeni dernek oluşumunun haberini aldık.
“Ege Bölgesi Makam Şoförleri Derneği.”
Şirket yöneticilerine ve kişilere şoförlük hizmeti veren emekçiler bir araya gelerek, ilk etapta 80 kişi dernek kurarak sivil toplum dünyasına ‘merhaba’ demişler.
İzmir 8 bin 500 yıllık bir medeniyettir.
Tarih boyunca bir liman kenti olan İzmir, genç Türkiye’de de hep ilklerin kentidir.
İlk Kurşun, ilk İktisat Kongresi, ilk Fuar gibi sayısız örnekler verilebilir.
Şimdi de Ege Bölgesi Makam Şoförleri Derneği’ni kurarak yine bir ilkin öncüsü olmuştur.
Kamu, STK, kurum, kişisel ve yabancı misyon şoförlerinin kurduğu bu dernek, İzmirli’nin bir araya gelme sanatındaki başarısını göstermektedir.
İletişim çağındaki bu başarı her türlü takdirin üstündedir.
Üyelerin her türlü ihtiyacını birleşerek destekleyecek olan bu derneğin tüm Türkiye’ye örnek olması dileğimizdir.
Kurucularını ve yöneticilerini, ortak aklın başarısını kanıtlamaları sebebiyle tebrik ediyoruz.
Çok takdiri gerektiren bir girişim niteliğindeki dernek; mesleğin saygınlığını korumak amacıyla prensipler oluşturmaya çalışırken, aynı zamanda ihtiyaç halinde “doğru adres” olmayı da hedefliyor.
Özellikle, iş dünyasının derneğin telefonlarını not etmesinde fayda görüyoruz.
Başkan Nurettin AZLAL (0534) 333 35 35
Başkan Yrd. Erdoğan AK (0533) 344 76 25
Başkan Yrd. Birol SAVRAN (0536) 678 40 78
-----
Ayasofya’da yeni normal
TÜRKÇEDE bir deyim vardır.
“Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” denir.
İfade edilen bu deyimi bütünleyen ikinci bir deyim de “Ağlamayan çocuğa meme vermezler”dir.
Bir hak arayışı ya da bir kazanım peşindeyseniz, işi kırma dökme aşamasına getirmeden muhtelif davranış modellerinden birini seçersiniz.
Bu anlamıyla bahse konu deyimlerin işaret ettiği fikriyatı benimserseniz tarzınız üç aşağı beş yukarı belli olmuştur.
Artık yumuşak, uzlaşmacı, alttan alıcı, mutedil tutumlar yerine; tırmandıran, huzursuz eden, güç gösteren, çatışmacı bir üsluptur sizin iş yapış biçiminiz.
Bu yaklaşımınızı savunurken, yaşam pratiklerinizin lehe sonuç oluşturabilmesinin bu sayede mümkün olduğunu iddia edersiniz.
Peki, bu tercih doğru mudur?
Genel olarak yanlış olduğunu söylemek zordur.
Ama karşınızdakiler de aynı tutumu benimserlerse ve elleri de zayıf değilse, o zaman işler karışacaktır.
Sizi bekleyen en iyi ihtimal “pirus zaferi”dir, bağlı olarak kalıcı tahribatlara katlanırsınız.
Sözü yöneticilerimizin hükümet etme anlayışlarına getirmek istiyoruz.
Hani, uzun yıllara dayalı evliliklerin başarı formülünden söz edilir.
Eşler “haklı olmak yerine mutlu olmayı” seçmişlerse, “hayat sorunsuz şekilde rutininde akar gider”, denilir.
Esasında uluslararası ilişkilerde de alışmışı değiştirmek, sürpriz tavırlar oluşturmak, keskin söylemlerde bulunmak, beraberinde “mutsuzlukları” da göze almak demektir.
Hiç şüphesiz nasıl tavır oluşturulacağı fiili ve yasal bir haktır.
Gerekçesi iç siyaset olabilir, dış siyaset olabilir, stratejik veya taktiksel gerekliliklere dayanabilir.
Neticede “seçilmişler” bu sıfatlarından kaynaklanan takdirlerini kullanmışlardır.
Sonuçları tüm toplumumuzu ilgilendirse de “demokrasi” böyle bir şeydir.
Bu noktada güncel mevzu, Ayasofya’ya dair oluşan irade bundan böyle içeriyi de dışarıyı da bağlayacaktır.
Artısını, eksisini tartışmak serbesttir, “hayat”, “karar”a göre şekillenmiş haliyle sindirilecek ve “yeni normalinde” akmaya devam edecektir.
Paylaş