Paylaş
Çalışkan, dürüst, becerikli, mütevazı, atom karınca gibi olsun, hizmetleri ile ön plana çıksın, beldesini iyi tanısın, geçmişini, tarihini hissetsin, insanlara dokunsun...
Böylesi bir yerel yönetici zaten çok geçmeden müthiş bir takdir görmeye başlar.
Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’la ilgili maalesef hayal kırıklığımızı paylaşmak istiyoruz.
Seçilmesinden büyük bir mutluluk duyduğumuz genç sayılabilecek bir politikacıydı.
Esasında çok hızlı bir giriş yapmıştı.
Ancak son dönemlerde çok eleştiriler almaya başladı.
İlki, Karşıyaka’nın sembollerinden olan “anıt”ı yıkması.
Bakın o “anıt” Karşıyaka’da doğup büyüyenler ve uzun yıllardır yaşayanlar için hatıraları ve çağrışımları ile “vazgeçilmezimiz”di.
Görkemli değilmiş, kötüymüş falan, hiç önemi yoktu.
Kopenhag’ın simgesi “deniz kızı” heykeli, küçük bir kayalık üstünde birkaç karış bir şeydir.
Ama tüm dünya onu bilir.
Başkan’ın diğer bir eleştiriye yol açan uygulaması da İzmir’in her yerinde, hatta İstanbul’da bile, kendisinin ön plana çıkartıldığı, şehir duvarlarını kaplayan dev resimli reklamlar.
Gözümüzün içine sokulan mesaj, Hüseyin Bey’in aynı zamanda aşk, şehir, roman konularında da uzman olduğu.
Yani, bir insanın kendi eşkalini hepimize dayatarak, hesapta romantik ve entellektüel bir imaj üzerinden bir tanıtımının etkili olacağını düşünmesi, hakikaten “çok şaşırtıcı”, bu düşünceyi hayata geçirmesi ise “üzücü”dür.
-----
Arda Turan
ARDA Turan meselesi kamuoyunda çok konuşuluyor.
Arda, bu ülkede yetişen en kariyerli futbolcular arasında.
Ancak en başından beri “magazin figürü” olmaktan hoşlanıyor.
Belirli bir noktaya kadar herkese “şirin” geliyordu.
Her donanımsız genç gibi maalesef pozitif imajını yönetemedi.
İspanya macerasından da iyi sinyaller gelmiyor.
İşine odaklanmak yerine hemen her konuda ön almaya heveslenmesi, hele siyasi mesajlar vermeye kalkışması, açıkça onu sevenlere fazla gelmeye başladı.
Şimdilerde, huysuz tepkiler veren ve giderek antipatik olan bir insan görünümde.
Pek tabii, onun bu hallerinden istifade etmeye çalışan bazı “müseccel sıkıntılı” tiplere de hak verme durumunda değiliz.
Fatih Terim’den söz ediyoruz.
Onun ne enteresan bir ego olduğunu tüm Türkiye bilir.
Faruk Süren özel sohbetlerinde Hagi’yi onun şerrinden korumak için ne kadar zorlandığını anlatır.
Milli Takımının en popüler oyuncusunun sinir uçlarına öteden beri maharetle basmaya çabalıyordu.
Diyeceksiniz, Arda’nın yokluğu ona da zarar.
Doğrudur, ama bu durumun izahı ayrı bir uzmanlık konusudur.
Neticede, Arda’ya yazık olmuştur.
Birinci derece suçlu kendisidir.
Dengeli bir duruşu koruyabilse, zaten 10-15 yıl süren bu mesleğin ona sağlayacağı bir ömürlük prestijle spor camiasının daima sevilen bir sembol ismi olabilirdi.
Bir tarafta Metin Oktay, Can Bartu, Turgay Şeren, Hakkı Yeten gibiler, diğer tarafta Tanju, Rıdvan gibi kırk tarakta bezi olan futbolcu eskileri. Arda’nın gidişatı maalesef ikinci gruba doğru.
-----
Birikimler yaşarken paylaşılmalıdır
İZMİR iş dünyasında yaşları belirli noktaya gelmiş ve çok başarılı olmuş insanlar var.
Hep biliyoruz ki para pul, mal mülk bu dünyada kalıyor.
Buna mukabil; yoğun yaşanmışlıklar, tecrübeler, bilgi birikimleri ise sizinle mezara gidiyor.
Oysa bu kıymetli insanlar otobiyografilerini yazsalar, bahse konu birikimler paylaşılmış ve sonsuza kadar bu dünyanın envanterine dahil edilmiş olur.
Hani, “yazma” yeteneği herkes de olmayabilir. Bu durum bahse konu kişileri yıldırmamalı. Profesyonel destek alarak, çok kolay bu sorumluluklarını yerine getirebilirler.
Bu neviden çalışmalar aynı zamanda yaşanılan döneme tutulan bir ışıktır, yanı sıra, ailelerine bırakabilecekleri çok anlamlı bir miras olduğu da aşikardır. Hani, diyelim bu tren kaçtı, aile büyüğü vefat etti.
O kişilerin çocukları da henüz bilgiler tazeyken ya da müteveffanın çağdaşları yaşıyorken böylesi bir çabaya girişebilirler.
Dediğimiz gibi, bu iş bir görevdir, sorumluluktur, yanı sıra hoşluktur, mutluluktur.
Paylaş