Böyle mi olacaktık

Haberin Devamı

TÜRKİYE’nin “az demokrasi” deneyimi vardır.
Tamam, sistem merkeziyetçiydi, kimlikleri bastırırdı... Falan, ama onun çizdiği çerçeveye uyumlu olduğun takdirde önün de açılırdı.
Devlet bürokratik bir tarifle ağır aksak da olsa işler, asgari ölçüde bile olsa bir “müesses nizam”dan söz ederdik.
AK Parti “çok demokrasi” vaadi ile iktidara geldi.
Başlangıçta çoğumuz heveslendik, sevindik, “daha iyi olacak, fıstık gibi olacak” demeye başladık.
Ancak öyle olmadı.
Askeri vesayetin güdümündeki “az demokrasi”yi aratan ve “hiç demokrasi” endişesi yaşatan gelişmelere tanık olmaya başladık.
Şu anda çoğumuz 1 Kasım seçimlerinde şayet mevcut iktidar seçimleri kaybederse hiçbir problem yaşanmayacağının garantisini göremiyor.
Bu ülke Tanzimattan beri çalkalana çalkalana doğruyu, makulü bulmaya çalışıyor.
Artık net bildiğimiz, 19. Yüzyıldaki milliyetçilik akımlarının tüm coğrafyamızı perişan ettiği.
Küçülen, parçalanan imparatorluğun elde kalanlarıyla, “yasaklayan, dışlayan, kovan, eziyet eden bir anlayıştan türetilmiş” bir payda oluşturmaya ve bunun üzerinde tutunmaya çalıştık.
Biz de bilirdik demokrasiyi yaşamayı.
Ancak o dönemler başka türlüsüne imkan vermedi.
Nihayet şartlar olgunlaştı, demokrasi güneşi, baharın tazeliğinde içimizi ısıtacak kıvama geldi.
Ama, heyhat.
Sanki tek ezilenler onlarmış gibi, kuyudan ilk çıkan muhafazakar bir hizbin birikmiş duyguları, intikam dolu bir ortam dayatmaya başladı.
Ahmet Hakan’a yapılan saldırı, yaratılan bu iklimin sonucudur ve sorumlusu maalesef bahse konu “arızalı zihniyet”tir.
Yine maalesef ülke süratle “hiç demokrasi”ye doğru sürüklenmektedir.
İşin acısı, “demokrasi acemisi, demokrasi tembeli” olan bizler ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Elimizde kalan “Hürriyet”in de gittiği gün, eksik halkanın tamamlanacağını dehşetle yaşıyor, “böyle mi olacaktık” tablosunun hüznünü hissediyoruz.

------

Haberin Devamı

İnsanlık dramıdır mübadele

BAYRAMDA 36 kişilik bir grupla Nedim Atilla’nın önderliğinde Girit’e gittik.
Mübadele izlerinin hala yoğun olarak yaşandığı bir yer Girit.
Mübadele “din esaslı” yapıldığı için pek çok İzmirli’nin Hristiyan akrabaları bu adada yaşamaya devam ediyor.
“Türk tohumu” diye tanınan Maria Teyze’nin lokantasında yemek yerken, yaşlı kadının gruptan bir arkadaşımızın büyük teyzesi olduğu, o esnada tesadüfen keşfedildi.
Bu inanılmaz olaya tüylerimiz ürpererek şahit olurken, arkadaşımızın nerede ise nutku tutulmuş, Maria Teyze ise ağlayarak haç çıkartıyordu.
Tamam, resmi tarih üzerini örttü, fazla kurcalamayalım, “mecburduk” falan diyelim, ama “mızrak da çuvala sığmıyor be birader”.
Böylesi bin yıllık dengeleri paramparça etmeye kimin ne hakkı, haddi vardı, açıkça düşünmeden edemiyor insan.

-----

Nedim Atilla

Haberin Devamı

GİRİT’ten söz ederken Nedim Atilla’nın organizasyonu demiştik.
Ancak, Nedim’den söz ediyorsak, burada biraz duralım.
Nedim Atilla, çok kişi tanısa da eksiksiz herkesin bilmesi gereken çok özel bir değer.
Sevgili Nedim bir Ege aşığıdır, müthiş içselleştirdiği bu kültürün, keyifle sentezlenmiş senfonisini bir virtüöz edasıyla, hiç sakınmadan, hiç yüksünmeden, hiç üşenmeden, olağanüstü haz vererek uzun yıllardır bizlerle paylaşır.
Sevgili Nedim; Homeros, Kazancakis, Halikarnas Balıkçısı, Şadan Gökovalı... Damarının günümüzdeki mirasçısıdır...
Seni “pamuklara sararak seviyoruz” Nedim Atilla. İyi ki varsın.

-----

Uzayan dal bizden olsun

SEVGİLİ Necip Kalkan büyük bir ihtimalle hayalini kurduğu milletvekilliğine nihayet ulaşacak gibi.
Uzun yıllar Ticaret Odası Meclis Başkanlığı yapan Necip Bey, insan ilişkilerinde sıcaklığı, sempatikliği ile iş dünyasının çok sevdiği bir isimdir.
Karabağlar’dan AK Parti Belediye Başkan adaylığından sonra 1 Kasım seçimlerinde 1’nci Bölgeden seçilebilecek bir sırada milletvekilliği için yarışacak olan Necip Kalkan, çoğumuzda “partiler üstü bir aday” algısı yaratıyor, tıpkı Işılay Saygın gibi.
Hani o söz nasıldı?
“Uzayan dal bizden olsun”.

-----

Ayıp oldu

Haberin Devamı

SİYASET çok özel bir zanaat.
Hani fedakarlık falan denilir, alakası yok.
Hele iktidar olduğunuzda müthiş bir tatmin sağlar.
O yüzden, bu tadı alanlar bir türlü bırakmak istemezler.
Ama, şaşmaz kural, “olgunluğun bir üst aşaması çürüme”dir.
Üç dönem kuralını bu sebeple çok takdir etmiştik.
AK Parti 12 yıl boyunca bu prensipleri var diye, diğer partileri “eksiklendirdi”, rantından istifade etti, bizlere de “helal olsun” dayatması yaptı.
Ama, hepsi yalanmış.
Tek kelime ile “ayıp oldu”.

Yazarın Tüm Yazıları