TELAŞLA izlediğim bir husus var; Vesayet rejiminin sembolü olan “paslı altı okun” tepesine tünemiş bazı akbabaların CHP neden yüzde 30’u aşamadı diye, partiyi, yeni söylemini, Kemal Kılıçdaroğlu’nu geçmişin karanlığına çağırmaları.
Bu insanların bir an için neden AK Parti üçüncü defadır seçim kazanıyor diye düşünmeleri gerekmiyor mu? Adında “halk” olan bir partinin o halka değmek, sahici gelmek, onun değerleri ile bütünleşmek dışında yürüyebileceği başka bir yol olabilir mi? CHP’nin bu saatten sonra Atatürkçülük adına Atatürk’ü aşması, onun hazırladığı çağdaş zemini evrensel demokratik değerlerle donatması icap etmez mi? Kılıçdaroğlu’nun CHP’si; eski elitist, jakoben, tembel, vesayetçi, merkeziyetçi, halkına güvenmeyen, ötesinde beğenmeyen, Ankara’ya sıkışmış bir zihniyeti tasfiye etmeye kalkışmıştır. Doğru olanı yapmıştır. Geçmişte merkez sağ partilerin, şimdilerde AK Parti’nin nasıl olup da becerdiğinin sebepleri ve yöntemleri üzerine ilk defa kafa yorulmaya başlanmıştır. Bakınız artık siyasetin doğruları apaçık ve net. Öyle şapkadan tavşan çıkartmanızı gerektirmiyor. Dünyanın geldiği noktada siyasetin en temel görevi halkın refahını arttırmaktır. Ekonomi artık ideolojiler üstüdür. Bugünün ekonomi yönetimi karmaşık küresel düzeninde, sürekli değişen dengeleri gözeterek “Rasyonel aklın” rehberliğinde pragmatik esaslarda yürür. Bu durumun AK Partisi, CHP’si, MHP’si yoktur, olamaz. Siyaset artık ideolojiler üstüdür. Bugünün siyasi partileri giderek küçülen dünya düzeninde daha fazla insan odaklı olmak zorundadır. Yurttaşına değer veren, insan haklarına saygı duyan, hukukun üstünlüğünü temin etmeye gayret eden, özetle evrensel demokratik değerlerle bütünleşen siyasi anlayışların dışındaki söylemler çöptür. Köhnemiş bir seçkinciliği ambalajlayan “biz din ve etnisite üzerinden siyaset yapmayız” anlayışının samimiyetsizliği hala bazı uyuşmuş beyinlerdeki ampulü yakmıyor. Eğer kitleler en temel alt kimlikleri konusunda kendilerini mağdur hissediyorlarsa, üstüne üstlük realite de mağdur da edilmişlerse, evvel emirde bu eksik halka tamamlanmalıdır. Halka değmek budur. Demokrasi sorunların üstünü örtmek değildir. Demokrasi aşırılıkların giderilmesi için insanlarına güvenmektir. Önce anlamaktır, sonrasında makule onların ulaşacağına inanmaktır. CHP’nin eski elitist kafası 60 yıldır partiyi yüzde 25’lere sıkıştırmıştır. Bu sınırlı anlayış kitlesine sürekli korku, endişe, telaş, karamsarlık pompalamıştır. Onların makul aklını tarumar etmiş, bir garip ürkek, güvensiz kitleler oluşturmuştur. Tembel, beceriksiz, duyarsız anlayışın yarattığı endişe ortamı içerisinde kendisini perdelemeyi marifet addetmiştir. Ürküttüğü kitlelerden aldığı oyla sınırlı çevrelerde elde ettiği yerel iktidarların pek çoğunda ekonomik dinamizme “takoz” olmuşlardır. Küçük zihinlerinin prangalamış hurafeleri ile akıllarınca “rant”a geçit vermeyerek ideolojik yandaşları ile bizlere “kentköy”ler hediye etmişlerdir. Bakınız, bugün AK Parti yüzde 50 oy aldıysa, tüm bu eksiklikleri gidermeye çabalayan bir programla halkın karşısına çıktığı içindir. Halk artık hizmeti arar hale gelmektedir. İnsanların, İzmir örneğinde olduğu gibi yavaş yavaş gözleri açılmaya başlamıştır. CHP, ya üst yönetimindeki umut veren zihniyetini daha da geliştirir ve bu esasa göre örgütünü yapılandırır ya da “tarih” olur gider.