Paylaş
Eski renklilik ve çeşitlilikten eser yok. İmkanı olanlar soluğu yurtdışındaki festivallerde alıyor.
Ben de Redbull’un davetlisi olarak Barcelona’da düzenlenen Primavera Sound’un yolunu tuttum.
Parc del Forum’da düzenlenen festivalin büyüklüğünü şöyle örneklendirebilirim: Bir ucu Bağcılar’da bir ucu Avcılar’da!
Hayır, şaka yapmıyorum, sahneler arası gitmek zulüm ama müzik için her yol mübah. Bu kez kendimi sahneler arasında helak etmedim. Rahat davrandım.
İlk gün Saint Etienne ve Local Natives’i (ki bunlar biletsiz girilebilen konserlerdi) kaçırdığım için 1 Haziran’dan itibaren festivali takibe geçtim.
Neleri dinledim, neleri kaçırdım?
◊ Broken Social Scene: Bu yıl festivalde bu tarz indie gruplardan çok vardı. Artık müzikleri ayırt edemiyorum, ancak sözlerden yakalayabiliyorum. Üzgünüm ama sound hep aynı.
◊ Solange: İtiraf ediyorum, benim için dinlemesi zordu. Koy caz festivaline, mis gibi dinlensin. Bu festivalin kadınıydı diyemem. Yine de kötüleyemem, çıktı sahneye, sapasağlam ekibiyle şovunu yaptı, kendine hayran bıraktı. Açsalar kızın önünü Beyonce’den iyi olacak da işte hep o Jay Z yüzünden...
◊ Bon Iver: Deneysel müzik... Sahne şovuyla desteklendiği için dinlerken keyif verdi.
◊ Mac DeMarco: Akıl almaz bir şov. Müziğin kalitesini oturup tartışalım ama şovu asla. Ekip sahneye yarı çıplak çıktı. Kanadalı şarkıcıya gelince, müziğine güvenmiyorsa da bedenine güvendiği aşikardı, sahnede bacaklarındaki kılları çakmakla yaktı. Anlayamadım.
Metronomy
◊ Metronomy: Türkiye’de çok izledim ama yine gittim ve önde dans ettim.
The XX
◊ The XX: Tamam öveceğim. Yeni albümünü de öncekiler kadar çok sevdim. Çalıyorlar canım, ben neyleyim...
Run the Jewels
◊ Run the Jewels: Yaptılar rap’lerini, verdiler Amerikan başkanı karşıtı söylemlerini, indiler sahneden.
◊ Grace Jones: Kadın 69 yaşında ama kabilesinin lideri gibi çıktı sahneye, hulahop çevirerek şarkı söyledi. Konser sonunda Slave to the Rythm’i seslendirirken de gözyaşlarını tutamadı. Seviyoruz seni be Grace Jones.
Grace Jones
◊ Arcade Fire: Şimdi burada uzun uzadıya övmek istemem, daha önce çok izleyeni olmuş. İlk kez canlı performanslarına şahit oldum. Mahşer kalabalığında izledik orası ayrı ama muhteşem olduklarını tekrar eder dururum bir süre.
Arcade Fire
◊ Gizli performanslar: Hepsini kaçırdım! İlkinde bir sosyal medya etiketi geldi telefona, anlamam ne mümkün! Sosyal medyadan da uzaktım. “Everything Now” yazıyor. Meğer Arcade Fire yeni teklisini yayınladığı için festivalin ikinci günü kalk gizli bir konser ver... Ana sahne performansından iki gün önce yani...
Biz Solange’a bakarken hem de... İzleyen mest, izlemeyen bin pişman. Sonra durup dururken festival app’inden bir mesaj daha, “HAIM sürprizi” diye. Koştur kovala yetişemezsin tabii, elektrikli scooter lazım. Hele Mogwai “Ben albüm lansmanı yapıyorum” desin, sen ne oldum diyene kadar performans bitsin. Festivalin talihsiz anları kesinlikle bunlardı benim için.
Sözün özü bu festival için de bir kere çalan, yine gelir çalar sözü baki. Daha önce defalarca katılan gruplar yeni albümleriyle tekrar gelmişti. Canları sağ olsun, dünya gözüyle yine bir yurtdışı festivalinde dünyadan kopup gittik.
Stiliniz dinleyicinizi etkilesin
Festivalin güzel yanı her telden müziksevere hitap etmesiydi.
Clubber’ı da, metalcisi de, hipster’ı da, moda blogger’ı da akın ediyor festivallere.
Durum böyle olunca bir an durup etrafa bakıyorsun, müzik hepimizi birleştiriyorsa şayet şu hayatta neyi alıp veremiyoruz diye düşünüyorsun.
Tabii dinlendikleri müziklerden, müzisyenlerin giydiklerinden de etkileniyor genç seyirci. Kalabalığa bakarken hem hayran kalıyorsunuz hem de şaşırıyorsunuz.
Ama müzik bu.
Uhudan farkı yok.
Bizde olsa...
Öte yandan Almanya’da düzenlenen Rock am Ring’de, terör tehdidi nedeniyle ilk gün Welshly Arms, In Flames ve 2Cellos konserleri yapılamadı.
İnsanlar kamp alanında geceyi sakince geçirdi.
Polisin de “olur” kararının ardından ertesi gün kaldıkları yerden programa devam ettiler.
Helal olsun, sahneye çıkana da çıkartana da.
Ariana Grande de Manchester’daki terör saldırısının ardından, terör mağdurları için düzenlenen yardım gecesindeydi.
Bizde olsa ne olurdu acaba. Bu da başka bir yazının konusu olsun...
İnternet kanalı deyip geçme
Festivaldeki bütün konserleri yakalayamadım, bazılarını kaçırdım diye karalar bağlamadım. Rahatlığımın kaynağı, Red Bull TV sayesinde evdeyken de canlı yayınla dünya festivallerini izleyebilmem.
Geçtiğimiz yılın ilk yayınını Primavera Sound’dan yapan Red Bull TV, geleneği bozmadı ve sezonu yine Primavera Sound ile açtı. Ekip 10 Haziran’da Birleşik Krallık’taki Gorillaz festivali Demon Dayz’le birlikte birçok ünlü festivali canlı yayınlayacak. Yani ballandıra ballandıra anlattıklarımı görme imkanınız var.
Ekip Primavera Sound’da 200’ün üzerinde çalışanla 4 gün boyunca 50 saat yayın yapmış ve ana sahnelerin led ekran görüntülerini vermiş. 10 sahnede 30 kamerayla çekim yapan dev kadro, konserleri nadiren sahne önünden izlemiş. Ama klimalı ortamda steril bir şekilde yakın çekim yapmak da onları oldukça keyiflendirmiş.
İşin benim için enteresan tarafı, akustik performans ve sohbetlerin olduğu alandaki stüdyonun sunucusunun arkadaşım Johann Wald çıkmasıydı.
İspanya’nın orta yerinde birinin size “Zinem nasılsın” demesi inanın ruhunuza iyi geliyor. Johann’ın ilk olarak Nusret Gökçe’yi bana sorması ise bambaşka bir hikaye...
Bu yazıyı yazarken neler dinledim
◊ Arcade Fire / Everything Now
◊ Oscar and The Wolf / So Real
◊ Omar Souleyman / Ya Bnayya
◊ Frokedal / Stranger
◊ Haim / Right Now
Paylaş