Influencer pazarlamasının pandemiyle birlikte zirveye ulaştığını söylemek çok da yanlış olmaz. Birçok marka, şirket, hatta resmi kurum ve kuruluşların hesapları, kendi alanlarında uzman influencer’lar ile çalışarak mesajlarını kısa yoldan çok daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyor. Zaten böyle bir dönemde yapılabilecek en iyi reklam yatırımlarında biri bu. Ancak reklam faaliyetlerinde, rekabet kanununa ve “kitabına uygun” çalışmak gerekiyor. Reklam paylaşımlarının “tüketici algısı” verilerek yapılması ve vergi usul kanununa aykırılık taşıması hem markanın hem de sosyal medya ünlülerinin büyük cezai yaptırımlarla karşılaşmasına sebep olabiliyor.
Bu sebeple sosyal medya mecralarından paylaşım yapan her influencer’ın Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliğine uygun hareket etmesi gerekiyor. Özellikle, ürünlerin ve hizmetin satın alma linkleri ve paylaşılıyorsa ve satın almaya yönlendiren bildirimler yapılıyora ve bir “tüketici algısı” yaratılıyorsa yönetmeliğe dikkat etmekte fayda var. Yapılan paylaşımlar, pazarlama faaliyetleri, mecraların yüksek takipçili influencer’larının popülerliğini kullanarak bir markaya, bir hizmete veya bir ürüne popülerlik kazandırma amacı taşıdığı için “reklam”, yani dolayısıyla “ticari faaliyet” statüsünde gelir vergisine tabi oluyor. Bu kazançların vergilendirilmemiş olması durumu ise hem markaların hem de sosyal medya ünlülerinin büyük cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmalarına yol açabiliyor. Yani aslında vergi kaçakçılığı suçundan bahsetmek bile söz konusu.
Peki rekabet yasasına uygun hareket etmek için ne yapmalı?
Bu tarz paylaşımlarda, eğer gerçekten amaç reklam yapmaksa, “reklam içeriği” ibaresine yer verilmesi gerekiyor. Yani marka ya da şirket bu konuda bilinçli değilse bile, influencer’ların bu konuda insiyatif alıp konuyla ilgili bilgi sahibi olup reklam talebinde bulunan kişileri uyarması gerekiyor. Yurt dışındaki benzer pazarlama faaliyetlerine baktığımızda, reklam paylaşımında bulunan influencer’ların, paylaşımın “reklam içeriği” olduğunu belirttiğini görüyoruz. Aslında Türkiye’de bu konu yönetmelikle net hüküm altına alınsa da yapılan reklam paylaşımlarında henüz yansımasını göremiyoruz.
“Reklam içeriği”, “sponsorlu” ya da “ürün tanıtımı” gibi bilgilendirmelerle paylaşılması gereken reklam içeriklerinden elde edilen gelirler, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre; “ticari kazanç” olarak kabul ediliyor. Yönetmelikte konu hakkında geçen ve özet niteliği taşıyan cümle ise; “01.01.2015 tarihli 29232 numaralı Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’ne göre, internet üzerinde yayınları yapılan paylaşımlarda reklam içeriği bulundurulduğu açıkça belirtilmelidir. Buna uyulmamasının da ciddi cezai müeyyidesi bulunmaktadır.” şeklinde.
Kazan kazan modeli 2021 yılında da devam edecek
Tarihin en büyük salgınlarından birine denk geldiğimiz için hepimiz kendimizi şanssız hissediyoruz ama en azından teknoloji çağındayız. Fiziki ortamlardaki sosyal hayatımız durma noktasına gelse de dijital ortamlardaki hayatımız her zamankinden hareketli. İhtiyaçlarımızın neredeyse hepsini internete bağlanarak çözme fikri çok yakın zamana kadar hayal gibi görünse de şu an hayallerimizin de ötesinde bir dönüşüme tanıklık ediyoruz. Özellikle iş dünyasındaki dönüşüm ve dijital pazarlama faaliyetlerindeki artış inanılmaz. Ben de 2020 yılındaki son yazımda, bu artışa dikkat çekmek ve bir farkındalık yaratmak istedim. Bakalım paylaştığım bilgileri okuduğunuzda siz neler düşüneceksiniz…
2021’de dijital Pazar hacmi 435 milyar dolara çıkacak
Statista verilerine göre, dünya çapındaki dijital reklam harcamaları 2020 sonunda 384 milyar dolara ulaşacak. 2021’de ise pazar hacminin tam 435 milyar dolara çıkması öngörülüyor. Türkiye’de de başta KOBİ’ler olmak üzere iş dünyasının birçok aktörü, salgının olumsuz etkilerini azaltmak için dijital pazarlamaya ağırlık vermeye başladı. Future of Business’ın raporuna göre, Türkiye’deki KOBİ’lerin %71’i yeni ürün veya hizmetlerini tanıtmak için dijital platformları kullanıyor. Online araçları, müşteriler ve tedarikçilerle iletişim kurma amacıyla kullananların oranı %63. İnterneti ürün veya hizmet satışı için kullanan KOBİ’lerin oranı %56, bilgi edinmek amacıyla kullananların oranı ise %58. Şirketler hangi sosyal medya platformlarına yatırım yapacak?
Hootsuite’in yaptığı araştırmaya göre, işletmeler 2021 yılında da sosyal medya mecralarına yaptıkları yatırımlarını artırmaya devam edecek. Bu yatırımların hangi mecralarda yoğunlaşacağını merak edenler için hemen paylaşalım: Instagram %61, Facebook %46, YouTube %45, LinkedIn %44, Twitter %26, WhatsApp %17, Pinterest %15, TikTok %14, Snapchat %4.
2021 yılında, internette geçirilen süre 1,25 milyar yıldan fazla olacak
We are Social’ın 2021 yılına dair öngörülerini yayınladığı raporda karşıma çıkan bir bilgi de beni çok etkiledi. Rapora göre, 2021 yılında tüm dünyada internette vakit geçirilen sürenin 1,25 milyar yıldan fazla olması bekleniyor. Bu süre zarfındaki veri akışını, global etkileşimi ve faaliyetleri düşünebiliyor musunuz? Gerçekten akıl alır gibi değil. Bakalım bu 1,25 milyar yıllık süre zarfında, global çapta salgını alt ettiğimiz bir dönem de olacak mı; hepimiz yaşanacak gelişmeleri merakla ve umutla bekliyoruz. 2021’in hepimiz için güzel bir yıl olması dileğiyle…
2020 yılında, pandeminin de etkisiyle iletişimden alışverişe, eğlenceden bilgi paylaşımına, çalışma hayatından eğitime kadar kapsamlı bir dijital dönüşüm yaşadık. Tüketiciler de bu dönemde dijitalleşmenin en önemli aktörü oldu. 2021 dijital pazarlama trendleri de şimdiden şekillendi diyebiliriz. İşte yeni yıla dair öngörüler…
İş büyütmenin öncelikli yolu mobil uygulamalar olacak
2020'deki büyük medya tüketimi hikayesi, mobil cihazlarda geçirilen zamanı konu alıyor. Dünya çapında, yılın ilk yarısında telefonlarımızda 1,6 trilyon saatten fazla zaman harcadık. Üçüncü çeyrekte ise uygulama kullanımı, önceki yılın aynı dönemine kıyasla %25 artış gösterdi. Uygulamalara her ay 180 milyar saat harcadık. Aynı araştırmaya göre paket yemek servisi, oyun, online öğrenim, eğlence ve alışveriş kategorilerinin, uygulamaların kazandığı bu ilgiden daha çok faydalanacağı düşünülüyor. COVID sonrası ekonomik toparlanma konusunda tüketicilerin %30'u, alışveriş deneyimlerinin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağına inanıyor. Bu nedenle, uygulamalar alanındaki bu yeni büyüme fırsatını kaçırmamak, perakendeciler için hiç olmadığı kadar önemli olacak. Whatsapp, Facebook Messanger, Telegram, Skype, WeChat uygulamaları üstünden işletme sahipleri doğruca, müşterileri ile iletişim kurarak satış gerçekleştirmeye başlayacak. Facebook Messanger, 1 ay içinde 15 milyon tüketici ile üretici arasında iletişim sağladığını şimdiden duyurdu. Özellikle Whatsapp da geçtiğimiz günlerde duyurduğu yeni özelliklerle, yeni yılda tüketiciler ve şirketler arasında güçlü bir kanal olacağını gösterdi.
Temel hedef evdeki tüketiciye ulaşmak olacak
COVID-19 sebebiyle tüketicilerin evde geçirdiği süre hiç olmadığı kadar arttı. Ancak ortak deneyimler yaşama konusundaki temel insani ihtiyaç hala varlığını sürdürüyor. Kullanıcılar bilgi almak, eğlenmek ve iletişim kurmak için online videolara gittikçe daha fazla başvuruyor. 2022'de, tüketicilerin internet trafiğinin en az %80'ini online videoların oluşturacağı tahmin ediliyor. Pandemi sırasında dijital süreçlerin daha fazla benimsenmesi sebebiyle bu trendin yükselişe geçmesi bekleniyor.
Yazılım ve pazarlama departmanları aynı dili konuşacak
Yazılımı ve pazarlamayı aynı anda bilmek, pazarın hem pazarlamacılardan ve hem yazılımcılardan talebi olacak. Özellikle de Türkiye gibi şirket içi planlamaların çok uzun sürdüğü ülkelerde, sektör çalışanları aynı dili konuşabilen ve büyüme sürecini hızlandırabilen bir profilde olacak. Yazılım ve pazarlama departmanlarının çok daha yakın çalıştığını göreceğiz 2021 yılında.
“Nedir bu özellik, her gün yeni bir şeyler çıkıyor, hangisinin ne işe yaradığını takip etmekte zorlanıyorum.” diyorsanız yalnız değilsiniz. Elbette hepsi faydalı özellikler ve hayatımızı kolaylaştırmak için geliştiriliyorlar ama son dönemdeki yoğunluğun sebebi malum, pandemi… Evden çıkmamız ne kadar riskli olursa ne kadar zorlaşırsa, alışveriş yapmamız da bir o kadar kolaylaştırılıyor.
Teknoloji şirketler her geçen gün evde daha aktif olabilmemize yardımcı olacak özellikler geliştiriyor. WhatsApp da tam olarak bunu yapmış. Yeni özellikle ürün kataloğundan istediğiniz ürünü bulup sadece “sepete ekle” seçeneği ile kolayca satın alma aşamasına gelebiliyorsunuz. Ayrıca, birden fazla ürün hakkında soru sormak ya da bilgi almak istiyorsanız bu ürünlerin tümünü sepetinize ekleyip sorunuzu tek bir mesajda sorabiliyorsunuz.
Yani burada WhatsApp’ın kendini bir mağaza gibi konumlandırdığını söyleyebiliriz. Özellikle giyim, kozmetik ve gıda pazarı büyük oranda online platformlara taşınmışken, bu özelliğin kısa sürede aktif olarak kullanılacağından hiç şüphem yok.
Bu özelliğin yerel restoranlar veya giyim mağazaları gibi genellikle aynı anda birden çok ürün satan işletmelere mesaj gönderirken kullanılabilecek bir özellik olduğunu belirtelim. Sepetler sayesinde bundan böyle WhatsApp üzerinden katalogları inceleyip birden fazla ürün seçip siparişlerimizi işletmelere tek bir mesajda gönderebileceğiz. Böylece, işletmelerin de siparişlerle ilgili soruları takip etmeleri, müşterilerden gelen istekleri yönetmeleri ve satışları sonuçlandırmaları kolaylaşacak.
Dile kolay, tam 8 yıl! Oyun tutkunları yıllardır bu oyunu bekliyor, bu oyunun hayalini kuruyor. Oyunun piyasaya sürüleceği tarih de yaklaşınca, haliyle sosyal medyanın gündemi Cyberpunk 2077 oldu. Unutmadan, bir televizyon kanalında oyunun komplo teorileri üzerinden tartışılması da ateşi körükledi ve oyunu sadece oyunseverlerin gündemi olmaktan çıkardı. Ne kadar çok seviyoruz şu komplo teorilerini değil mi? Bayılıyoruz! Olayın, konunun özünü unutuyoruz türettiğimiz teorilerle. Hatta bazen konuyu bile unutuyoruz. Söz konusu televizyon kanalında da bunu bir kez daha görmüş olduk. Teorilerine göre Elon Musk'ın sevgilisi bu oyunu destekliyormuş ama neden destekliyormuş? Çünkü Elon Musk, beyin çipi projesiyle (NeuraLink’ten bahsediyorlar) Cyberpunk'taki gibi bir dünya düzeni kurmaya çalışıyormuş. Vay canına! Çayını demle, çekirdeğini al otur seyret gerçekten. Neyse, biz oyunla ilgili gelişmelere geri dönelim…
TwitterGaming - Cyberpunk 2077 iş birliğinde lansman gecesi
Geçtiğimiz günlerde, Cyberpunk 2077’nin çıkışına özel bir “CyberNight” etkinliği planlandığını öğrendik. Oyunun resmi Twitter hesabından paylaşılan paylaşımda, TwitterGaming ile Cyberpunk 2077 iş birliği ile gerçekleşecek olan etkinliğin, oyunun çıkacağı akşam başlayacağı akşamında başlayacağı duyuruldu. Yani o gün sosyal medyayı gamer’lar ele geçirecek de diyebiliriz. Şimdiden hazırlıklı olun! 9 Aralık’ta, Twitter desteğiyle organize edilecek dijital partiye, oyunun geliştiricileri Miles Tost ve Patrick Mills de konuk edilecek. Soru-cevap konseptinde ilerleyecek etkinlik, oyunun duyurulduğu tarihten bugüne dek tüm süreci özetler nitelikte olacak. Etkinliğin gündeme gelmesiyle birlikte, şimdiden #CyberNight etiketiyle paylaşımlar da başladı.
Piyasaya çıkmadan 43.5 GB’lık güncelleme
Öte yandan, oyun şu anda bazı basın kuruluşlarına ve gamer’lara dağıtılmış durumda. Oyun hakkında konuşulması yasak olsa da henüz piyasaya sürülmeden gelen 43.5 GB’lık güncellemeden haberimiz oldu. 43.5 GB’lık bu güncelleme, tahminlere göre oyunun yüklenme aşamasında indirme boyutunun içine dahil olacak. Buna rağmen oyunun bir ilk gün yaması alacağını da unutmamak gerekiyor. Yani özetle, heyecanla beklenen bu oyunu ön yüklemede indirdikten sonra indirme sürecinin bittiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Piyasaya sürüleceği güne kadar güncellemeler devam edecek. Ayrıca, oyunun PC’de 70 GB’lık boş alana ihtiyaç duyduğunu da belirtmekte fayda var.
464 sayfalık strateji rehberiyle birlikte geliyor
Oyunun geliştiricisi CD Projekt Red şirketinin yöneticilerine buradan sesleniyorum, “Bu ne kardeşim, yeni bir dünya düzeni mi kurmaya çalışıyorsunuz, 464 sayfa strateji de neyin nesi, oyun dediğin tuşlara basılarak oynanır, strateji okunarak oynanmaz, ne yapmak, nereye varmak istemektesiniz…” diyenler çıksa şimdi bizim medyamızdan, nasıl açıklayacağız biz bu 464 sayfalık strateji rehberini? Şaka bir yana acayip bir olay bu! Oyunculara böyle bir dünya vadetmeyi ve yol haritasını bu denli geniş tutmayı kaç oyun geliştiricisi yapabilir ki? Eskiden aldığımız oyunların kutusundan kitapçıklar çıkardı. Oyunun türüne göre kitapçık içerikleri de değişirdi. Bazı oyunlarda oyun stratejilerinden bahsedilirken, bazılarında çeşitli ipuçları paylaşılırdı. Son dönemde oyunlar daha çok dijital platformlardan satılmaya başlanınca, geliştiricilerin büyük bölümü bu kitapçıkları hazırlamaz oldu. Neyse ki CD Projekt Red şirketi kolaya kaçmamış ve yıllardır beklenen Cyberpunk 2077 için oyuncuların evire çevire inceleyebileceği çok detaylı bir rehber hazırlamış. Oyundaki bütün temel eylemlerin anlatıldığı, kilit notların paylaşıldığı, görevlere dair bilgilerin anlatıldığı bu rehberde, haritalar ve karakter oluşturmayla ilgili de ayrıntılar da yer alıyor. Ayrıca, bu rehberin Standart ve Collector’s Edition olmak üzere 2 farklı versiyonu mevcut. E daha ne olsun arkadaşlar, adamlar yapmış! Şimdiden bütün oyunseverlere iyi eğlenceler…
Salgınla mücadele ömrümüzden koca bir yılı aldı götürdü desek yanlış olmaz. Yaşanan kayıpların, üzüntülerin, felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Böyle bir dönemde alışverişten ve eğlenceden bahsetme konusunda çekincelerim olsa da birkaç uzman psikoloğun yazısına denk geldim ve gündemimi değiştirmemeye karar verdim. Neredeyse tüm uzmanlar neredeyse ağız birliği yapmış gibi aynı şeyi ifade ediyor: Acilen kendimize gelmemiz lazım!
Evlerimize kapandığımız ilk dönemi hatırlayın, nasıl zor gelmişti ilk zamanlar. Can sıkıntısıyla kendimize yeni yeni hobiler edinmiş, eğlenceli ev aktiviteleri türetmiştik. Sonra ne oldu, sıkıldık, ufak ufak evden çıkışmaya başladık. 5 dakikalık market alışverişlerinden sonra dönüş yollarının uzatılması, eşe dosta 2 dakikalık hal hatır ziyareti derken yine normal hayatımıza döndük. Bugün de gelinen nokta malum. Şimdi herkes için yeniden eve kapanma dönemi başlıyor. Adeta koca bir ülke söz dinlemedik, yaramazlıktan ceza aldık. Yine kurunun yanında yaş da yandı. Kurallara uyanlar da uymayanlarla birlikte bu cezayı çekmek durumunda. Neyse ki hayatımızda sosyal medya mecraları var ve stresimizi atıp aklımızdaki kara bulutları dağıtabilmemiz için sayısız içerik bizi beliyor.
Kasım ayı alışverişte pik dönemi oldu
Geçtiğimiz günlerde “Black Friday” dönemindeki alışveriş çılgınlığından ve kullanıcıların satın alma davranışlarından bahsettiğim bir podcast yayınımı sizlerle paylaşmıştım. Ancak değinmek farlı bir konu var. Daha önce hep e-ticaret sitelerindeki alışveriş artışından ve markaların yaptığı “kampanyalardan” bahsetmiştik. Şimdi ise sosyal medya mecralarında bir alışveriş çılgınlığı söz konusu. Alışveriş alışkanlıklarının dijital mecralara kaymasıyla böyle bir dönemi yaşayacağımızı tahmin ediyorduk ama özellikle Instagram Market’in bu kadar aktif kullanılacağını hiç belemiyorduk. Kasım ayında sadece e-ticaret sitelerinde değil, sosyal medyada da alışverişte pik yaptığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yeni eğlence içerikleri herkese nefes aldırdı
Bu dönemde sinemaya gitme yok, tiyatroya gitmek yok. Konserler, spor müsabakaları, eğlence hayatına dair hiçbir şey yok. Peki ne var? YouTube’da Konuşanlar var, Instagram’da Mücbir Sebepler var… Daha bir sürü yeni eğlence içeriği var sosyal medya platformlarında ama ben özellikle bu iki formata parantez açmak istedim. Çok ciddi izlenme sayıları, çok yüksek etkileşim ve konuşulmaz… Harika başarılı işler gerçekten. Mücbir Sebepler’i zaten pandeminin ilk döneminde de çok sevmiştik; şimdi ise bir GSM operatöründen aldıkları maddi desteğin de moraliyle ikinci eve kapanma dönemimize renk atmaya devam ediyorlar. Ama bu dönemin öne çıkan programı, her vidosu YouTube üzerinde milyonlarca izlenme sayısına ulaşan Konuşanlar oldu. Hasan Can Kaya’nın hazırlayıp sunduğu Konuşanlar belki de son dönemde yüzümüzü güldüren en başarılı iş oldu. Sayesinde gülmeye hasret kaldığımız bu dönemde eğlenceli vakit geçirir olduk. Umarım Acun Ilıcalı’nın dijital yayın platformunda da bu başarısı devam eder.
Twitter’ın yeni Fleets özelliğine değinmeden önce, geride bıraktığımız 1 haftada dijital dünyada yaşanan hareketliliğe dikkat çekmek istiyorum. İşte bir bakışta son bir haftada yaşananlar:
Ne hafta ama! Böyle bir haftada hangi gelişmeye dair yazacağıma karar vermekte zorlansam da sonunda tercihimi Twitter’ın Fleets özelliğinden yana kullandım. Çünkü, Twitter’ı şimdiye kadar kendi içerik formatlarından uzaklaşmayan, standartlarını koruyan, diğer sosyal medya platformlarının ne yaptığıyla çok da ilgilenmeyen bir mecra olarak tanıdık. Mesela, reklam veren şirketlerin yıllardır şikayetçi olduğu konulardan biri Twitter’da rekam vermenin pahalılığı ve zorluğudur. Neden, çünkü Twitter’da her isteyen marka içerik oluşturup bütçesi elverdiğince reklam yapamaz. Ayda 99$ ödeyecek gücünüz yoksa kapıdan içeri giremezsiniz. Facebook, Instagram reklamları gibi “Tanıtımını Yap” ya da “Öne Çıkar” diyerek 50 TL’ye hedef kitlenize ulaşamazsınız. Yani özetle, yıllardır burnundan kıl aldırmayan bir tavrı vardı Twitter’ın ve tabii Jack Dorsey’in. Ama artık işler değişiyor…
Jack Dorsey radikal değişimin sinyallerini verdi
İlk sinyalleri temmuz ayında, Twitter CEO’su Jack Dorsey’in yaptığı bir açıklamayla almıştık. Dorsey, yatırımcılara “Bu yıl Twitter’da abonelik modeline ilişkin testler göreceksiniz. Birinin Twitter'a ücret ödemesini istemek çıtayı çok yükseğe koymak demek ama şu an keşif aşamasındayız.” gibi bir açıklama yapmıştı. Ayrıca, Dorsey açıklamasında reklam gelirlerinin azaldığına ve bu nedenle yeni gelir seçenekleri yaratmayı hedeflediklerini de dile getirmişti. O günden beri hem reklam yatırımlarını artırmak hem de sosyal medya kullanıcılarının görsel açıdan zenginleştirilmiş içeriklere yönelik artan talebini karşılamak için çok radikal kararlar almaya başladı Twitter. İşte Fleets tam da böyle bir dönemde kullanıma sunuldu.
Twitter, Fleets ile neyi hedefliyor?
Özelliği anlatmama gerek yok diye düşünüyorum; zaten tüm sosyal medya kullanıcılarının hakim olduğu bir içerik paylaşım formatı haline geldi artık hikayeler. Ben size özelliğin kullanımından çok Twitter’ın amaçlarından biraz daha bahsetmek istiyorum. Şimdi, bildiğiniz gibi Twitter daha çok gündeme dair haber içeriklerinin paylaşıldığı, kullanıcıların kendilerini yazılı olarak ifade ettiği bir platform. Yani kullanıcılar burada sohbet muhabbet etsin gibi bir amaç hiç olmadı. Hatta direkt mesaj özelliğinin bile mecranın doğasına aykırı olduğu sık sık konuşuldu, tartışıldı. Ancak günümüz dünyasında iletişim her şey demek. Kullanıcılar ne kadar faza kişiyle iletişim kurabilirse, kendini o kadar güçlü ve özgür hissediyor. Bunun farkına varan Twitter, kuanıcıar arasına daha faza sohbet başlatmak için de Fleets özeliğini stratejik bir araç olarak kullanmayı hedefliyor.
24 saatte kaybolan içerikler…
Bir parantez de içeriklerin 24 saatte kaybolma özeliğine açmak istiyorum. Uzun yılardır Twitter kullananların en büyük endişelerinden biri de geçmişte attıkları tweet’lerdir. Çünkü, binlerce tweet atmış bir kullanıcının yılar önceki fikirleriyle, doğrularıyla attığı bir tweet’in bugün başını derde sokması çok muhtemel. Bunun en yakın örneğini geçtiğimiz günlerde Uğur Yılmaz Deniz isimli yarışmacının MasterChef programından diskalifiye edilmesiyle gördük. Yarışmacının geçmişte attığı hakaret ve küfür içerikli tweet’ler ortaya çıktı ve kısa süre sonra Acun Ilıcalı tarafından yarışmayla ilişiği kesildi. 24 saatte kaybolan ve silinen tweet’ler, bu tarz kullanıcılar için de kurtarıcı olabilir!
Facebook çalışanları, çalıştıkları şirket hakkında ne düşünüyor dersiniz? Ben bu konuyu biraz araştırdım ve beni çok şaşırtan verilere ulaştım. Ekim ayında, şirket içinde yapılan bir ankette, Facebook çalışanlarına şirketlerinin dünya üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğuna inanıp inanmadıkları sorulmuş. Çalışanların %51’i (49.000’den fazlası) bu soruya “inanıyorum”, %49’u ise “inanıyorum” cevabını vermiş. Geçen yılın aynı döneminde yapılan anket sonuçlarıyla kıyaslandığında, şirketin dünya üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğuna inanan çalışan sayısı %5,5 oranında azalmış. Yani, gelecek sene büyük ihtimalle inanmayanların oranı daha fazla olacak. Buna rağmen çalışanların %69’u hala Facebook’un çalışmak için doğru bir yerde olduğunu belirtiyor. Peki, çalışanlar neden şirketin olumlu etkisine dair inançlarını kaybetmiş olabilir? Şirketin insan kaynakları liderlerinden biri, bu konuda önemli bir açıklama yapmış. “Biri” diyorum, çünkü bu açıklamayı kimliğini açıklamadan yapmayı tercih etmiş. Kendisi, “Çalışanlar yanlış yönlendirmelerden ve toplumdaki manipülatif etkiden rahatsız. Ayrıca, nefret söylemlerine dair yeterli önlemin alınmaması da şirketin hedeflerine olan inancı azaltıyor.” demiş. Hadi gelin burada ne söylenmek istediğini birkaç örnekle anlamaya çalışalım…
Facebook bir dip dalga mı yaratıyor?
OneZero personel yazarı Sarah Emerson, geçtiğimi günlerde Facebook ve Twitter'ın Amerika’daki seçim günü performansıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Emerson, bu süreçte Facebook'un seçimle ilgili yanıltıcı iddialar içeren birçok gönderiye uyarı etiketleri eklediğini, hem Trump hem de Biden paylaşımlarının filtrelendiğini, 300.000'den fazla insanı şiddete teşvik eden Trump yanlısı "Çalmayı Durdur" gibi grupları kapattığını belirtti. Buna rağmen Facebook’un seçim haftasında yaşananların çok ötesinde bir siyasi aktör olduğunu da hatırlattı.
2017 yılındaki Wall Street Journal raporuna göre, Facebook algoritmasında yaptığı değişikliklerle sağcı/solcu, muhafazakar/anti-muhafazakar grupların kendi politikalarını ihlal etmesine defalarca izin verdi. Bu da yanlış bilgilendirmelerin, manipülasyonun, nefret söylemlerinin yaygınlaşmasına sebep oldu. Aslında tüm bu etkileri ele aldığımızda, Facebook’un hiçbir şey yapmadan, sadece bir şeyleri görmezden gelerek bile toplumda ciddi bir dip dalga yaratabilme gücüne sahip olduğunu görüyoruz. Durum böyleyken, siz Facebook çalışanı olsanız, şirketinizin dünya üzerinde olumlu etkileri olduğuna inanır mıydınız?
Boykota rağmen %22 kar açıklamak…
Konuyu bir de kullanıcılar ve reklam verenler açısından ele almak gerekiyor. İşin bu boyutunda da enteresan veriler var. Facebook, kişisel verilerin ihlali sebebiyle 2020 yılında hem kişiler hem de reklam verenler tarafından protesto edildi. Dünya genelinde sayısız boykot kampanyası başlatıldı. Bunun sonucunda ne oldu biliyor musunuz? Şirket üçüncü çeyrekte yıllık gelirlerini %22 artırmayı ve %12’lik bir kullanıcı artışı sağlamayı başardı. İşte bu yüzden büyük bir güç Facebook. Sadece yıllık reklam geliri bile birçok ülkenin milli gelirinden fazla. Hedeflere olan inancın zayıflamasına rağmen, çalışanların %69’unun mesleki olarak en ideal yerde çalıştıklarını düşünmesi de bundandır diye düşünüyorum. “Bana ne kardeşim bunlardan, ben hala lisedeki arkadaşlarımı bulup eklemek için kullanıyorum Facebook’u” diyenlerdenseniz, size diyecek sözüm yok. Zaten platformun icat edilme sebebi de bu değil miydi?