Yazının sonunda sözü Aziz Yıldırım’a bırakıyorum. Yıldırım’ın artık bir “şehir efsanesi”ne dönüştürülmeye çalışılan kendi gücü için neler düşündüğünü yine kendi ağzından okuyun.
TÜRK futbolunu Aziz Yıldırım mı yönetiyor? Yıldırım anlatıldığı gibi çok mu güçlü? Futbolun, dahası sporun her dalında parmağı mı var? Bu soruların hepsine birden “Evet” yanıtı veren insanlar olduğunu biliyorum. Ama acaba gerçek böyle mi? Gelin ben size haftanın 4-5 gününü birlikte geçirdiğim Aziz Yıldırım’ı anlatayım. Hatta yazının sonunda sözü Aziz Yıldırım’a bırakayım. Yıldırım’ın artık bir “şehir efsanesi”ne dönüştürülmeye çalışılan kendi gücü için neler düşündüğünü yine kendi ağzından okuyun. Kulüpler Birliği başkanlığını başarıyla gerçekleştiren ve Anadolu kulüplerinin saygısını kazanan Aziz Yıldırım futbolun dengesini bozacak hareketlerde bulunsaydı, bu kadar destek bulamazdı. Demek ki Yıldırım, doğru başkan ve doğru adam. Eğer onun futbola ve spora zarar verdiğine inansaydım bu yazıyı kaleme almazdım. Bundan dolayı kamuoyu tarafından bilinmeyen gerçekleri, futbolumuzun sağlığı açısından objektif bir gözle sizlere anlatmak istedim.
Mahmut Özgener, Hasan Doğan’dan aldığı Futbol Federasyonu Başkanlığı görevini yine başarıyla devrediyor. Özgener, dürüst, cesaretli bir başkandı. Bakan, milletvekili, kulüp başkanı, hiç kimse ona inanmadığı bir şeyi yaptıramadı. Kuralları herkese eşit uyguladı. Kimi zaman sıkıntı yaşamadı mı? Evet, yaşadı. Ve sonunda herkese örnek olması gereken bir tavırla başkanlığı bırakma kararı aldı. Ailevi nedenleri ileri sürdü.Özgener’in çalışma arkadaşları sonuna kadar onun arkasında durdular. Allah yolunu açık etsin. Özgener, bırakma isteğini 5-6 ay önce Göksel Gümüşdağ ile paylaştı. Bu ikili birbirleriyle ağabey-kardeş kadar yakınlar. Ligin bitimine yakın aynı konuşma bir kez daha gerçekleşti. Bu görüşme sonrası Gümüşdağ, Özgener’e “Sen görevi bırakacaksan, federasyon başkanlığına talibim” diyerek destek istedi. Ve Özgener de Gümüşdağ’ın aday olma kararını destekledi. Ve ligin sona ermesiyle birlikte Gümüşdağ, Yıldırım ile bir araya geldi: - Başkan aday olacağım. Beni destekler misin? - Tabii ki desteklerim. Zaten başka aday da yok. Bu konuyu Kulüpler Birliği’nin gündemine getirelim ve onların da desteğini alalım. Sonra ki gelişmeleri ve dedikoduları biliyorsunuz; - Gümüşdağ’ın arkasında Yıldırım var. - Yine Aziz Yıldırım’ın oluşturduğu bir federasyon bu. Fenerbahçe’nin lehine her kararda ortalık ayağa kalkacak, aleyhine bir durumda ise ses çıkmayacaktı. Gümüşdağ’ın adaylığına G.Saray, Beşiktaş ve Trabzonspor karşı çıktılar. İşte tam bu noktada Mehmet Ali Aydınlar ismi imdada yetişti (Aydınlar isminde tüm kulüpler mutabık. Artık kimsenin çıkıp bağırmaya hakkı yok). Ankara’dan gelen dolaylı bir haber sonrası Aziz Yıldırım, iki başkan adayını bir araya getirerek birleşme sağladı. Şimdi çok daha sağlıklı bir federasyon göreceğiz. Gümüşdağ, Aziz Yıldırım’ı kırmayarak ikinci başkanlığı kabul etti. Bu kararla Türk futbolu derin bir nefes aldı. Şimdi gelelim yazının sonuna ve sözü Aziz Yıldırım’a bırakalım. Daha önceki seçimleri soruşturdum ve Yıldırım’a sordum: - Futbol Federasyonu ya da Merkez Hakem Komitesi’nin listesine karıştınız mı? - Hayır. - Peki bu listelerden birine bir ismin girmesi için baskı yaptınız mı? - Hayır “Her şeyi Aziz Yıldırım yaptı” diyorlar ya, alın işte yanıtı bu. Başka bir gerçek daha, Yıldırım ile Mahmut Özgener iki aydır konuşmuyorlar. Neyse... Bağlayalım. Ve Yıldırım’a sorduğum son soruyla bağlayalım: - Başkan yazılanlara, söylenenlere bakıyorum. Sen neler yapıyorsun: - Ya Sinan sorma. Şaşırıyorum, ben ney mişim diyorum.
Aydınlar’dan bir isteğim var
MÜTHİŞ bir lig bizi bekliyor. Türkiye Süper Ligi’nde en kaliteli oyuncuların oynadığı, 6-7 takımın şampiyonluk kovaladığı bir sezona gireceğiz. Sayın Mehmet Ali Aydınlar’a bir ricada bulunuyorum. Merkez Hakem Komitesi’nin başına Erman Toroğlu’nu ya da Ahmet Çakar’ı getir. Böylelikle hem Aziz Yıldırım’ın futbolda her tarafı kontrol edemediği kanıtlanır, hem de MHK eyyam yapmayan bir başkana kavuşur. Hocam bu görevi bana teklif etseler; hemen kabul ederdim. Sen de kabul et beni de yardımcın yap.
Özür dile Emre
LİG bitti. Fenerbahçe şampiyon oldu. Ama dedikodusu bitmedi. Malum “mesaj olayı”ndan sonra Emre Belözoğlu’na Trabzonsporlu taraftarlar, Belçika maçı öncesi küfür ettiler. Emre de haklı olarak buna tepki gösterdi. Ama o maçtan sonra dönüş uçağında Trabzonspor Başkanı Sadri Şener ile ilgili söyledikleri hiç de hoş değil. Her futbolcunu hakkını korumalı elbette. Ama bunu korurken, “Biz bu Milli Takım için oynuyoruz. Karşılığında anamıza avradımıza küfür yiyoruz. Sadri Bey rahat rahat karısıyla Brüksel sokaklarında geziyor” demenin alemi yok. Çünkü çok iyi biliyorum ki, o Sadri Şener’e Fenerbahçeli taraftarlar da Brüksel sokaklarında üstelik eşinin yanında küfür ettiler. Emre, seni ve futbolunu seviyorum. Ama keşke Sadri Bey ve eşini hiç ağzına almasaydın. Bence hemen telefona sarıl, başkandan özür dile.