Paylaş
Genellikle bu dünyanın içinde yer alan ya da dönemsel olarak bu dünyaya dahil olmuş pek çok insan için akla gelen ilk tartışma başlatıcı soru; “Yatırımcılar girişimcilik ekosisteminin neresinde?”
Bu sorunun genel yanıtı, “Elbette tam merkezinde” olacaktır. Fakat konu pratik seviyede deneyimlendiğinde, tüm vakaların girişimcilik ekosisteminin bulunduğu coğrafyanın kültürel kodlarına göre değiştiği görülür.
Yatırımcı gruplarını bir girişimcinin yolculuğunda iç içe geçmiş halkalar olarak düşünebiliriz. Genel olarak üç halkadan söz edebiliriz: “Aile ve Arkadaşlar”, “Yatırım Melekleri” ve “Kurumsal Yatırımcılar”.
Özel boyutta bu halkaların girişimcinin yolculuğundaki rolleri coğrafyaya göre ciddi farklılıklar gösterir. Aile ve arkadaş bağlarının güçlü olduğu ülkemizde ilk halka doğal olarak yatırım için ilk başvurulan yatırımcı kesimidir. Ancak aile ve arkadaş halkasında bir girişimin ilk yatırımlarını karşılayacak kaynak sayıca çok az ve şanslı diyebileceğimiz bir kitle dışındakiler için yeterli olmaz. Girişimci de doğal olarak gözünü ikinci halkaya, yatırım meleklerine çevirir.
Melek yatırımcı, girişimcilik ekosisteminde adı bağlamıyla en çok uyum gösteren yatırımcı sınıfı denebilir. Zira görünürde kanatları yoktur ancak yatırımlarını kendi kaynaklarıyla finanse ettikleri için aldıkları risk daha büyüktür.
Ülkemizde bu yatırımcı segmenti halen emekleme aşamasında. Bunun iki nedeni var. İlki, Türkiye’deki birinci kuşak internet girişimcilerinin kendi işlerine yatırım yapmaları. Kendi işlerini büyük bir başarıyla kuran grup mensupları, girişimci olarak çok büyük bir saygıyla anılıyorlar. Yatırımlarını genelde hep kendi işlerine veya kendilerinin çoğunluk sahibi olduğu işlere yönlendirmiş olan bu grup yatırım meleği olarak ortaya çıkmayınca, doğal olarak Türkiye’de başarılı yatırım meleği rol modelleri eksik kalıyor. İkinci nedense sanayi ağırlıklı sermayenin henüz teknolojik yatırımlara dönüşmemesi. Bu alanda güzel örnekler varsa da sayının az olduğunu söylemeliyim.
Üçüncü halka olarak tanımlayabileceğimiz kurumsal yatırımcı şirketleri Türkiye’de mevcut. Bu şirketler uluslararası ölçekte ve kalitede iş yapıyor. Ama genelde “early stage” dediğimiz, yatırımların 1 milyon TL altında seyrettiği düzeyde yatırım yapan kurumsal şirket sayısı az. Hele bir de internet odaklı ve early stage yatırım yapan kurumsal şirket yok denecek kadar az.
Peki bu şartlar altında ülkemizde yatırımcı-girişimci ilişkisi son dönemlerde nasıl gelişiyor? Yabancı yatırımcılar son üç senedir büyük bir ölçüde çekimser davranıyorlar. İç piyasadaki yatırım gücü ise yine coğrafyaya takılıyor. Zira bu güç bizim boyutumuzdaki bir ülke için gayet sınırlı.
Yurtdışındaki yatırımcıların siyasal, toplumsal ve ekonomik açıdan tam bir istikrarın sağlanmasının ardından ülkemize eski yoğunluklarıyla döneceğinden en ufak bir şüphem yok. Fakat söz konusu boyutlarda beklenen istikrarı elde edemeyişimiz olmamız bizi tembelleştirmemeli. Olanca hızımızla yurtiçindeki yatırımcıları kuvvetlendirmemiz gerekiyor.
Bu dönemler yurtiçindeki yatırım ortamını geliştirmemiz için çok önemli bir fırsat aynı zamanda. Kötü komşunun kişiyi ev sahibi yapması gibi, istikrarsız ya da verimsiz bir yatırım ortamında bizlere düşen kendi yatırım iklimimizi tam bir sektörel ve toplumsal mutabakatla geliştirmek olmalı. Çünkü bu alanda dış dünyanın desteğinin eksikliğini görüp kaderimize razı olmak girişimcilik için de kötü bir geleceği kabullenmek anlamına geliyor.
Paylaş