Güncelleme Tarihi:
...Nedense kendimi yapayalnız hissederim. O zamanlar sanki Red Kit gibiyimdir ve evinden uzak kalmış yalnız bir kovboyun resmini çizerim. O zamanlar, silah taşımayan Pekos Bill'i hatırlarım ve onun sevgilisi Little Sue'ya kemendiyle koparıp sunduğu çiçekler gelir aklıma; şiirsiz gezdiğim zamanlarda.
Şiir yoksa yanımda ve kafam karmakarışıksa ve çok iyi bildiğim şiirleri bile tam hatırlayamıyorsam, o zaman bazı eski kitapları anımsarım. Bazı eski filmlerden sahneler canlanır gözlerimde ve şiirsiz gezdiğim zamanlarda bazı eski müzikler çınlar kulaklarımda.
Sözgelimi Frank Perry'nin ‘‘Yüzücü’’ filminin son sahnesi daima ilk sırayı alır. Orada, üzerinde sadece bir şort mayo olan Burt Lancaster'ın, yıllar sonra döndüğü evinin terk edilmişliği karşısındaki ürperişini yaşarım. Kilidi açamayınca diz çöktüğü kapının önünde, aniden bastıran sağanak yağmur altında büzülüşünü anımsarım. Sonra kameranın yavaşça geri çekilişini ve Burt Lancaster'ın kapının önünde minnacık kalışını görürüm hayalimde. Gözlerimden bir iki damla yaş dökülür.
* * *
Ve Viva Zapata filminin son sahnesine geçerim yavaşça. Marlon Brando'nun oynadığı Zapata tuzağa çekilmiştir. Girdiği çiftlik evinin damlarında yüzlerce tüfekli adam vardır ve bir işaretle aniden ateş ederler. Ortalık toza dumana boğulur. Dumanlar dağıldığında secdeye kapanmışçasına görürüz Zapata'yı. Başı sanki yoktur ve kollarıyla gizlemeye çalışmıştır her yanını. Delik deşiktir ve sonra aniden sağ bacağı iki kere kasılır ve her şey biter.
Bu sahne, sonradan çevrilen Butch Cassidy and The Sundance Kid (Sonsuz Ölüm) filminin finalinde George Roy Hill'e esin kaynağı olmuştur. Orada Newman ve Redford'un canlandırdığı bu iki muhteşem haydut, benzeri bir yerde kapana kısılırlar. Butch Cassidy dışarıdaki manzarayı görmektedir, çünkü bu kez bin dolayında tüfekli adam gizlenmemişlerdir.
Sundance Kid'e döner ve sorar: ‘‘Dışarıda Joe Lefors var mı?’’
Çünkü bu iki muhteşem haydudun tek korktukları kişidir Joe Lefors adlı şerif. Onların izlerini yitirmeyen ve canlarından bezdiren tek kişidir.
Kid yanıt verir: ‘‘Yok.’’
Butch Cassidy'nin yanıtı tek kelime ile şahanedir.
‘‘O halde sorun yok. Bunları dağıtırız.’’
Ve ikisi birden fırlarlar dışarı ateş ederek ve o anda yüzlerce tüfek patlar. İki muhteşem haydutun ekrandaki görüntüleri donar ama ekran şimdi delik deşiktir.
* * *
Çaykovski'nin si bemol minör bir numaralı piyano konçertosu işte o anda çalınmalıdır bence. Bir olağanüstü filmin finaliyle başlamalıdır bu doyumsuz konçerto.
Ama bir de türküler vardır ki sevda, ayrılık ve özlem türküleri ve acı türküleri mırıldanırsınız şiirsiz kaldığınız zamanlarda.
Ve ‘‘Allah kimseyi şiirsiz bırakmasın’’ diye dua edersiniz. İki mısracık dökülür dudaklarınızdan:
‘‘Şarkısız ve sensiz kaldığım nice akşamlar
Gözlerin gelir aklıma, gözlerini düşünürüm.’’