Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

Selçuk Metin yönetmenliğini üstlendiği biyografi belgeseller ile sanatçıların sadece kariyerine değil, kişisel yaşamına da büyüteç̧ tutarak, son yıllarda değişen “sanatçı” kavramını yeniden hatırlatmak istediğini belirtiyor. Haldun Taner ve Leyla Gencer belgesellerinin ardından yaşadığı farkındalıkla kariyerinde “yaşayan efsanelerle” yeni bir yolculuğa başladığına dikkat çeken Metin ile “Türkiye özlemiyle yola çıktım” dediği belgesel çalışmalarının kamera arkasını konuştuk.

Haberin Devamı

Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

Selçuk Metin ile son yapımı Metin Akpınar’ın hayatını anlatan “İyi ki yapmışım” belgeselinin gösterimi için Bursa’da buluşacaktık. Ancak pandemi nedeniyle gösterim tarihi ertelenince, sözleştiğimiz röportajımızı daha fazla bekletmeden sizlerle buluşturmak istedik. Belgeseli önceden izleyen şanslı kişilerden biri olarak kimi zaman gözyaşları kimi zaman kahkahalar eşliğinde bir zaman yolculuğuna çıktığımı söyleyebilirim. Yönetmen Metin’in anlattığı gibi “Bir dolu imkânsızlıklar içinde sanat yapmayı başarmış” efsanelerin hayatını yaşarken öğrenmeye daha çok ihtiyacımız var.
25 yıllık kariyeriniz sürecinde İKSV’de festivaller için çektiğiniz tanıtım filmlerinin ardından belgesel yönetmenliği ile yolunuza devam ediyorsunuz. Belgesel için ilk profesyonel adım ne zaman geldi?
Kariyerim Bursa’da başladı. Üniversite için gittiğim Bursa bana önce gazete, ardından da televizyon yolunu açtı. Ve bu yolda devam etmek için İstanbul’a geldikten sonra 21 yıl süresince İstanbul Film Festivali’nde ödül alan sanatçıların filmlerini hazırladım. Belgesel yolu da yine İKSV’de 2015 yılında Haldun Taner “Ve Perde” yapımı ile açıldı. 2019 yılında da “La Diva Turca Leyla Gencer” belgeselinin yönetmenliğini yaptım. Şimdi kendi yapım şirketimle devam ediyorum.

Haberin Devamı

Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

GERÇEKLERİ BELGELİYORUM

Bir sanatçının ardından belgesel yapmak ile yaşayan bir sanatçı için belgesel yapmak arasında mutlaka farklar vardır. Öncelikle her iki süreci de yaşayan bir yönetmen olarak size yansıyanları öğrenmek isteriz?
Haldun Taner belgeselinde de Leyla Gencer belgeselinde de yaptığım biyografik incelemeler ve senaryo oluşum safhalarında hissettiğim şey aslında çok netti. Yaşasalardı sorulacak sorular vardı daha. Üstelik zaman zaman çelişkiler de. Bir televizyon kaydında anlatılanla, gazete röportajında anlatılanlar birbirini tutmuyordu. ‘Hangisi doğru?’ sorusunun cevabını onlar verebilirdi. Bu yapımlarda geride kalanların tanıklıklarıyla ilerledik. Belki de sırf bu yüzden yaşayan efsanelerle yeni bir yolculuk başladı benim için; tanıklıklar, geride kalanlarla değil, birebir onların ağzından anlatılanlarla gerçekleri belgelemek.

Haberin Devamı

Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

LEYLA GENCER KIRILMA NOKTAMDIR

Belgesel yönetmenliğinin olmazsa olmazları nelerdir sizin için? Kariyerinizde kırılma noktası dediğiniz anlar oldu mu?
Olmazsa olmazı aslında Metin Akpınar ile şekillendi. Belgeselini yaptığınız kişiyi tanımak olmazsa olmaz. Onunla vakit geçirip her şeyiyle bilmek. Onu anlayabilmek için bu çok önemli ve uzun bir süreç. Haldun Taner’i kitaplarından, gazete yazılarından, oyunlarından ve sevgili eşi Demet Taner’den tanımaya çalışmıştım. Leyla Gencer’i ise çok farklı. Onu sadece iki kez yakından gördüm, merhabalaştık ancak bir sohbetimiz olamadı. Ancak vefatından birkaç gün sonra yaşadığım bir an kırılma noktamdı her şeyiyle. La Diva Turca’nın külleri İstanbul Boğazı’na dökülürken ben de o teknede yer alan sayılı kişiden biriydim. O teknede en yakınları, sevdikleri dostları vardı ben ise o anları görüntülemek üzere İKSV ekibinde yer alıyordum. Elimde kamera külleri boğaza serpilirken Leyla Gencer bana dokundu! Bunu o an rüzgârın azizliği olarak yorumlamıştım ama aradan 10 yıl geçip belgeselini bitirdikten sonra bunun bir tesadüf olmadığını, onun bir seçim yaptığını hissettim.

Haberin Devamı

Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

HALDUN TANER “SU”

Haldun Taner ve Leyla Gencer’i farklı kılan neydi? Bir simge olsa sizin için neyle anlatırsınız?
Haldun Taner müthiş bir entelektüel öncelikle, toplumumuzun gerçeklerini çok iyi gözlemlemiş ve kıvrak espiri anlayışıyla Türkiye için pek kolay olmayacak Kabare’yi bu coğrafyada kabul ettirmiş. Daha da önemlisi Kabare’yi sevdirmiş. Türk Tiyatrosu’nun olmazsa olmaz yazarlarından. Haldun Taner için “su” derim. Türkiye’de tiyatronun bir dönemine hayat vermiştir, vermeye de devam ediyor.
Leyla Gencer ise bu topraklara çok aşina olmayan bir alanda, operada kendini dünyaya kabul ettirmiş. Dönemin en ünlü sopranoları Maria Callas, Renata Tebaldi gibi isimlerle kıyasıya bir mücadele yaşamış. Ve bunu 1950’li yıllarda bir Türk kadını olarak tek başına yapmış. Arkasında hiçbir güç olmadan, azmiyle, kendine olan inancıyla ve zekâsıyla başarmış. Leyla Gencer “ışık”. Öyle parlak ki hala gençlerin yolunu aydınlatıyor.

Haberin Devamı

İNSAN” OLMAYI DA UNUTMAMIŞLAR

Belgesellerinizde Türkiye’de sanatın ve sanatçının hikâyesini de bir anlamda perdeye yansıtıyorsunuz. Belgesellerini yapacağınız isimleri seçmenizde etkili başlıca sebepler nelerdir?
Türkiye özlemiyle yola çıktım. Bizi biz yapan değerli sanatçıları düşündüm hep. Son yıllarda değişen “sanatçı” kavramını hatırlatmak, başarıların perde arkasını aktarmak istedim. Hiçbiri birdenbire zirveye çıkmamış. Büyük imkansızlıklar içinde sanat yapmayı başarmışlar. Üstelik darbelerle dolu tarihimizde yapmışlar bunu. Tüm bu yaşamlarda “insan” olmayı da unutmamışlar. Hep zirvede olmuşlar ama tevazu yanlarından hiç ayrılmamış.

DİSİPLİNLERİ ONLARI FARKLI KILIYOR

Haberin Devamı

Biyografilerle birlikte Türkiye tarihine de bir anlamda ışık tutuyorsunuz. Yapım sürecinde karşılaştırmalarınız, öğrendiklerinize dair nasıl çıkarımlarınız oluyor?
Bu soruyu küçük bir analizle yanıtlamak çok şeyi anlatacaktır bence. “İyi Ki Yapmışım” belgeselini Ses Tiyatrosu’nda 3 günde çektik. Bu üç günde 25 kişiyi konuk ettik; Metin Akpınar’ın döneminden o yılların sanatçıları ve dostları. Çekimlere sabah 10.00’da başladık ve her saat başı bir konuk aldık. Bir kişi geç kalmaz mı? İstanbul trafiğinde takılmaz mı? Takılmadı. Hatta herkes yarım saat öncesinde hazır bekliyordu. Bu disiplini günümüz sanatçılarının birçoğunda görmek mümkün değil maalesef; işine ve ekibe olan saygıyı. Bu kuşağın disiplini, mesleklerine olan saygısı onları farklı kılıyor. Bize bunu bir kez daha hatırlattılar.
Sizi etkileyen disiplinleriyle birlikte yeniden hatırladık dediğiniz “sanatçı olmak” üzerine duygu ve düşüncelerinizi de öğrenmek isteriz?
Disiplinleriyle daha sete gelir gelmez tüm ekibin saygısını kazanıyorlar önce. Öyle bir auraları var ki, 15 kişilik ekip gözlerinin içine bakıyor. Bir ricaları olduğunda bir yarış başlıyor hemen ekipte. Önce işlerine gösterdikleri saygıyı hissediyorsunuz, siz de aynı saygıyı gördüğünüzde inanılmaz bir bağ oluyor aranızda. Saygı yerini sevgiye bırakıyor. Büyük sanatçı sadece sahnede yaptıklarınızla olunmuyor. Aynı zamanda genel duruş meselesi.

ARŞİVİMİZ BİLE HEYECAN VERİCİ

Ustaların hayatını bir iki saate sığdırmak çok zor bir iş olarak görünüyor. İzlerken bile kim bilir daha neler var duygusuna kapılıyorsunuz. Siz kurgularınızda bu endişeyi yaşıyor musunuz?
İşte işin en zor kısmı burası! 30-40 saati 90 dakikaya sığdırmaya çalışmak. Her detayı vererek, hiçbir şey atlamadan bunu yapmak bu işin endişe veren tek noktası belki. Ama ben olumlu yanından bakıyorum, elbet kullanamadıklarımız da bir gün gelecek gün ışığına çıkacak. Öyle anılar, öyle müthiş hikayeler duyduk ki. Arşivimizde olması bile heyecan verici.
“İyi ki Yapmışım” belgeseli ne kadar sürede tamamlandı?
Toplamda iki yıl ama aralıklarla, bu iki yılın ilk yılında her perşembe buluştuk Metin Bey’le. Evinde yaptığımız arşiv taramaları, yapılan tüm sohbetlerin ses kayıtlarıyla birlikte binlerce fotoğraf tarandı, tüm video kayıtları dijitale çevrildi. En başından bu yana Türkiye tarihi ile günümüze gelmek fikri vardı aslında aklımda. Senaryo çalışması için Zeynep Miraç’la da aynı fikirde örtüşünce belkemiğimiz ortaya çıktı. Ciddi bir arşiv çalışmasıyla bulunamayan, varlığından haberdar bile olunmayan birçok kayıt da gün ışığına çıktı. Bu kayıtlar ve belgeler de elbet bir gün bir müze ya da farklı sunumlarla ayrıca değerlenecek. Genelde filmler, belgeseller kitaplardan yola çıkar. Sanırım bu kez tersi olacak. Bu belgeselin bir de kitabının yapılması planlanıyor. Hatta ön çalışmalar başladı bile.

Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

HAYATA DOĞRU BAKMAMI SAĞLADI

Tüm süreçte Metin Akpınar için belgesel öncesi ve sonrası düşüncelerinizi de merak ediyorum?
40 yıldır sürer tanışıklığımız. Televizyonumuzda sadece tek kanal varken ya da VHS kasetlerle evimizdeydi o, bizimleydi çünkü. Hep bildiğimiz, tanıdığımız insandı Metin Akpınar. İlk görüşmemizde sanki çok eski dostmuşuz gözünün içine derin derin baktım ben de. Çünkü hiç görüşmeden, beni şekillendiren hayata doğru bakmamı sağlayan insanlardan biriydi aynı zamanda. Metin Akpınar’ın belgeseli için çalışmaya başladığımızda gördüğüm şey ise inanılmazdı. Bir oyuncu bu kadar değişik rolü bu kadar hakkıyla nasıl verebilir? Bir filmde külhanbeyi, bir filmde anasının kuzusu rolünde; bir filmde güneydoğu şivesiyle, diğerinde Trakya şivesiyle konuşuyor. Hadi orası set, oyuna girmeye zamanı var. Ya tiyatro? İki dakikada, üstelik kostüm değiştirme telaşındayken bambaşka bir karaktere nasıl bürünebiliyordu? Metin Akpınar’ın entelektüel kişiliğini, bilge yanını bir kenara koyun, sadece bu yeteneği bile onu bambaşka bir noktaya yükseltiyor. Hayran olmamak, mümkün değil. Zaten yüzlerce seçeneğimizin olduğu şu günlerde bile dönüp Devekuşu oyunlarını izliyor, Zeki-Metin filmleriyle gülüyorsak bunun bir hikmeti olmalı.
Belgesel teklifinin cevabı kadar, bittikten sonra görüşlerini de beklemek stresli olmalı?
Metin Akpınar’a ilk teklif ettiğimde benden bir hafta süre istemişti düşünmek için. Kafamı yastığa koyduğum her gece gelecek cevabın merakıyla uyudum. Çok heyecanlı bir bekleyişti. İki yıl sonunda bittiğinde ise iki taraf da rahatlıyor tabii. Tek yorumu olmuştu: “Bu kadar çok şey mi yapmışız gerçekten.” Tabii son derece mütevazı bir tonla söylenmiş bir cümleydi.

Yaşayan efsanelerle yolculuğa çıktım

BURSA İÇİN SABIRSIZLANIYORUZ

Belgesel seyircisiyle nasıl buluşacak?
Covid 19 belgeselin ilk gösterimini 6 ay kadar geciktirdi. Film Festivali’nde hafta sonu gerçekleşecek gösterime sırf filmi izlemek için Ankara’dan gelecek izleyicimiz var. Bursa gösterimimiz ise pandemi nedeniyle ertelendi. Yakın zamanda dijital bir platformla anlaşma ihtimalimiz de yüksek. Sanırım tüm dünya da şu günlerde aynı yoldan ilerliyor.
Yapım aşamasında olan belgesel çalışmalarınız nasıl ilerliyor?
Haldun Dormen belgeselinin çekimleri başlamış durumda, Genco Erkal ise Kasım ayında başlayacak. Ekip olarak bu iki projenin heyecanını yaşıyoruz şu günlerde.

Yazarın Tüm Yazıları