Paylaş
Fotoğraflar: Mehmet Uzun
Yakın zamanda gençlerin sosyal medya kullanımı ile bencillik, yalnızlık arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırma yaptınız. Özellikle neden bu iki kavram üzerinde durdunuz öğrenmek isterim?
Küreselleşen modernlik sürecinde, yeni teknolojiler geleneksel toplumsal bağları çözmekte ve giderek artan bir hızda bireyselliği, bencilliği ve yalnızlığı artırmaktadır. Türkiye’de de modernleşme süreci, toplumsal yapıda ve kültürde köklü değişmeleri beraberinde getirmiştir. Çağımızda modern insana ilişkin en büyük vurgu, onun “tek başınalığına”dır. Günümüzün modern kentleri, sunmuş olduğu imkânlara rağmen, yalnızlık ve tehlike doludur. İnsanların çoğunluğu için yalnızlık hiçliğe ve ölüme eş bir kavramdır. Bu sebeple bireyler, toplum tarafından dışlanmamak ve sürüde kalmak için olağanüstü bir çaba harcar. Bu uğurda birçok insan özgürlüğünden vazgeçmeye hazırdır. Çağımız insanının, kendi yalnızlığından kaçmak için en çok kullandığı araçlardan birisi sosyal medyadır.
YETERİNCE EMEK HARCANMIYOR
Peki, sosyal medya kullanımı insanların yalnızlıklarını azaltıyor mu gerçekten?
Vaktiyle Walkmen’i icat edip piyasaya sunanların onu, “Bir daha asla yalnız kalmayacaksınız!” şeklinde pazarladıklarını söyler. Sonraki dönemlerde de evlerdeki sıcaklığın yerine, televizyonların geçtiği; insanların dostluğun sıcaklığına inançlarını kaybederek, kendi kabuklarına çekildiklerine vurgu yapılmıştır. Sosyal medyanın da, yalnızlık içinde kıvranan insanın uzun süredir kaybettiği dostunun online olarak geri dönüşü gibi görüldüğü belirtiliyor. Tıpkı susuzluğunu gidermek amacıyla deniz suyu içenler gibi, yalnızlığını gidermek için kalabalıklara karışanlar, yalnızlıklarını daha çok hisseder hale gelmektedir. Yeterince emek harcamadan sosyal medya üzerinden edinilen arkadaşlıkların değerleri de elbette bunlar için harcanan emek kadar olacaktır.
Daha önce bu konuda yapılan araştırmalar mevcut mu?
Ülkemizde maalesef bu konuda düzenli olarak toplanan sistematik panel veri setleri yok. Yani 20 ya da 30 yıl öncesi ile bugünkü gençlerin birçok alanda tutumlarını karşılaştırabileceğimiz verilerden yoksunuz; ancak ABD’de gençlerin tutumlarını uzun bir zaman dilimi içinde analiz eden Twenge (2018), özellikle 2007 yılından sonra gençler arasında, yalnızlık, depresyon ve intihar oranlarındaki artışa dikkatimizi çekiyor. Bilindiği gibi 2007 sonrası, aynı zamanda akıllı telefonların ve sosyal medyanın daha yaygın olarak kullanılmaya başlandığı dönemdir.
AZ KULLANANLAR DAHA MUTLU
Sizin araştırmanızda gençlerin sosyal medya kullanımıyla ilgili öne çıkan sonuçlar neler oldu?
Araştırmamızda toplamda 25 yaş ve altında yer alan 528 sosyal medya kullanıcısından online veri toplandı. Özellikle yalnız gençler için sosyal medya yeni bir etkileşim platformuna dönüşmüştür. Kadınlar ve 18 yaşın altındaki gençler çok daha uzun süre sosyal medya kullanıyor. Anketi cevaplayan gençlerin büyük bir çoğunluğu, sosyal medya kullanımının bencilliği ve yalnızlığı artırdığı düşüncesinde. Sosyal medyayı daha az kullananların yaşam tatminleri ise araştırmamızda daha yüksek çıkmıştır. Sosyal medya kullanımının bütün gençleri aynı şekilde etkilediğini iddia etmek elbette doğru olmaz. Kontrollü kullanan, arkadaşları ile spor aktivitelerini aksatmayan gençler de var; ancak birebir görüşmelerimizden ve gözlemlerimizden elde ettiğimiz bulgulara göre, bu tür gençlerin oranı giderek azalıyor.
SÖZEL ŞİDDET UYGULANIYOR
Sosyal medyada sık görülen sözel şiddete daha çok kimler maruz kalıyor?
Çağımızın hastalıkları olan bencillik ve yalnızlık, sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ile beraber farklı bir boyut kazandı. Bilindiği gibi bencil ve kendilerini yalnız hisseden insanlar, çevrelerindeki kişileri daha çok eleştirme eğilimindedir. Yalnızlaşmanın yarattığı öfke ile de başkalarına daha çok sözel şiddet uyguluyorlar. Elbette şiddet de şiddeti doğurmakta, kendileri de sosyal medyada daha çok sözel şiddetin mağduru haline geliyor. Özellikle düşük benlik saygısına sahip, kıskanç gençler, sosyal medyada başkalarının “idealize edilmiş benlikleri”ni izledikçe, “benimkisi de hayat mı” diye düşündüklerini ve kendilerini mutsuz hissettiklerini ifade ediyor.
Siz selfie – öz çekimi de bir bencillik sergilemesi olarak tanımlıyorsunuz?
Sosyal medya insanların kendini ifade edebilmesi için uygun bir platform ve bu ifade biçimi de kendine selfie kültürü olarak gösteriyor. Self, benlik demek biliyorsunuz. Kendimizi sunmaya ne kadar istekli isek, sosyal medyaya da o kadar yöneliyoruz. Kendi derinimizde ne kadar ağır travmalar varsa kendimizi sunma arzumuz da o kadar yüksek oluyor. O da sosyal medyada daha narsistik bir sayfa paylaşımı olarak kendini gösteriyor. Yine sosyal medyanın anonim (ya da fake) kimliklerin arkasına saklanma imkânı vermesi de “bastırılanın dönüşü”nü sağlamaktadır. Özellikle bazı gençlerin kullandıkları şiddet dili bunun en önemli göstergesidir.
‘SOSYAL MEDYA BİZE AYNA TUTUYOR’
“Kendimizi diğer insanların aynasında daha çok tartar hale geldik” diyorsunuz?
Aslında insanın benlik kavramı toplumun aynasındaki yansımasıdır. Toplum size dev aynası tutuyorsa, kendinizi dev gibi görüyorsunuz, Külkedisi muamelesi yapıyorsa, kendi benliğimizi değersiz ve önemsiz olarak görüyorsunuz. Hepimizin benliği toplumumuzun aynasında gördüklerimiz ile biçimleniyor. O yüzden sosyal medya da bize bir ayna tutuyor. İnsanlar tarafından ne kadar beğeni aldığımız ya da tam tersine yazdıklarımızın ne kadar sözel saldırıya maruz kaldığı bizim benliğimizi etkileyebiliyor. Birçok insan sosyal medyada izleyici sayısı arttıkça kendini daha önemli insan gibi görüyor. Benlik algısının özellikle gençlerde sosyal medyada izleyici- follower denilen insanlara ya da alınan beğeniye göre çok etkilendiğini düşünüyorum.
DUYGULARI DEĞİŞTİREBİLİYOR
Sosyal medya insanların duygularını ve davranışlarını değiştirmekte ne kadar etkili?
Bu konuda en çarpıcı araştırmalardan biri, Facebook’un 2012 yılında 700 bine yakın insan üzerinde yaptığı 1 haftalık deney oldu. Sosyal medyada kullanıcılarından bir gruba mutluluk veren içerikler gösterilirken, diğer gruba olumsuz içerikler gösteriliyor. Araştırmanın sonunda olumsuz içeriğe muhatap olanlar, daha hırçın ve olumsuz tutum sergilemiştir. Bu çalışma, başkalarının olumlu-olumsuz deneyimlerinin gözlemlenmesinin insanların duygularını değiştirebildiğini gösteriyor. Yine 2010 ABD Kongre Seçimleri sırasında sunulan siyasi kampanya mesajlarının, gerçek dünya oy verme davranışını etkilediğini ortaya konuldu. Bu sonuçlar, güçlü bağların insan sosyal ağlarında hem çevrimiçi hem gerçek dünya davranışlarını yaymak için etkili olduğunu gösteriyor.
‘YALNIZLIK SARMALINDALAR’
Sosyal medya kullanıcılarını özellikle gençleri bundan sonra ne bekliyor?
Derler ki insanlar babalarından çok içinde yaşadığı çağa benzer. Hegel’in ünlü zeitgeist yani “zamanın ruhu” kavramıyla da ifade ettiği şekilde, her çağın bir ruhu var. Bizim gençlerimiz de, büyük ölçüde içinde yaşadığımız çağın kültürel karakteristiklerinden etkileniyor. Modernitenin katı olan her şeyi erittiği, sürekliliklerin ortadan kalktığı, akışkan bir dünyada gençler, daha çok belirsizlik, güvensizlik ve yalnızlık sarmalı ile karşı karşıya kalıyor. Birçok bakımdan hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, her zaman mutluluk getirmiyor. Bazı zorlukları da beraberinde getiriyor.
Paylaş