Paylaş
Cihat Aşkın ile Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve Osmangazi Belediyesi işbirliği ile Bursa’da gerçekleştirilen 2019 CAKA Kış Okulu vesilesiyle bir araya geldik. Sohbetimizde projeye özgü eğitim modelini ve hedeflerini anlatan Aşkın, öğrencilerinin hayatlarına dokunarak sadece iyi bir müzisyen değil, iyi insanlar olmaları için yola çıktığına dikkat çekti.
Fotoğraflar: Duygu Özbekçi Milli
- CAKA projesinde Bursa’nın özel bir yeri var diye biliyorum. Hikâyesini öğrenebilir miyiz?
En özel sebeplerinden bir tanesi projemize 18 sene önce Bursa’da başlamış olmamızdır. O zaman Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Müzik Bölümü Başkanı Koral Çalgan ve hala müdür olan İsmail Göğüş’ün davetiyle üniversiteye gelmiştim. Onlar benim her ay gelmemi rica etti. Ben de, “Aklımda bir proje var. Burada gerçekleştirmemden memnun olur musunuz? Bu sayede ben de bir amaca ulaşmış olacağım için, her ay gelirim” dedim. “Nedir?” diye sordular. “CAKA, Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları” dedim. Kolaylıkla uygulayabileceğimiz müjdesini aldıktan sonra, 2001 yılının kasım ayından itibaren her ay Bursa’ya gelmeye başladım. Yaklaşık 20 tane keman öğrencisi ile çalışarak ve onların hem teknik hem müzikal seviyelerini geliştirmeye çalıştık. Kısa zamanda çok büyük başarılar elde ettik.
YAPARAK ÖĞRENME MODELİ
- Bu projeyi oluştururken öncelikli amacınız ve hedefiniz nelerdi?
CAKA’yı aslında daha Londra’da okuduğum öğrencilik yıllarımda tasarlamıştım. Sosyal projeler her zaman benim ilgimi çekti. Amacım çocukların, yaşlıların veya bir şekilde konsere gelemeyen insanların ayağına müzik hizmetini götürmekti; çünkü biz kültür ve sanatla kendi kimliğimizi oluşturabiliriz. Dolayısıyla bu fikirler kafamda yerleşirken, Türkiye’ye döndükten sonra Uludağ Üniversitesi ile çalışmaya başladım. Hedefim çocukların belli bir müfredata bağlı değil, yaparak öğrenme modeli üzerinde çalışmalarını sağlamaktı. Konservatuvarlarda belli müfredatlara göre, bir üniformayı her çocuğa giydirmeye çalışıyoruz. Hâlbuki benim anlayışıma göre insanlarda yetenek aramak yerine algılamalarını geliştirmek daha önemli. Yani algılarını geliştirdiğimiz insanların hayatlarına dokunabilmek, üretimlerini sağlayabilmek, onların kendi özgür ve hür iradeleri ve düşünceleri ile belli bir üretimin sonucunun ortaya çıkmasını sağlamak gerekiyor.
- Farklı şehirlere yayılımınız nasıl oldu?
Bursa’daki başarılarımız ve kısa zamanda verdiğimiz konser üzerine farklı şehirlerden talepler geldi. Birkaç sene içerisinde Türkiye’nin 8 şehrinde turne ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde konserler verdik. Bu başarılardan sonra daha örgütlü olmak adına, çalışmalarımızı İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı ile aylık kurslar şeklinde yürüttük. 1 yıl boyunca öğrencilerimiz her hafta sonu benimle çalıştı. Çalışmalar sona erdikten sonra kendi bulundukları şehirlerde aynı modelde örgütlenmeye başladılar ve CAKA öğretmenleri olarak çocukların eğitimlerini üstlendiler.
‘YAZ VE KIŞ OKULLARI KURULDU’
- Siz CAKA’ya dünyayı güzelleştirme projesi diyorsunuz aynı zamanda.
Gerçekleştirdiğimiz şey bir eğitim projesidir; ancak biz öğrencilerimizi sadece iyi bir müzisyen haline getirmek istemiyoruz. Onları çevreye, doğaya, güzel sanatlara, iyi ve güzel olana duyarlı, iyi insanlar haline getirmeye çalışıyoruz; çünkü sanat bir estetik bütünü olarak bütün insanlar için geçerlidir. İçinde sanat ögesini taşıyan insanlar başkalarına kötü davranmaz. Biz bu bilinci insanlarımızın içine yerleştirerek toplu bir eğitim sürecine girmesini sağlıyoruz. CAKA projesi bu anlamda da başarılı oldu; çünkü 18 tane şehrimizde bu eğitim projesi olarak zaman zaman eğitim kurumları zaman zaman da belediyelerimizin bünyesinde devam ediyor. Sadece bununla sınırlı değil, Türkiye’nin değişik yerlerinde de yaz ve kış okulları gerçekleştiriyoruz.
DÜNYAYA AÇILIYORLAR
- Sadece ülkemizle sınırlı değil ama çalışmalarınız?
Yurt dışında da Hırvatistan’ın Dubrovnik kentinde bir defa, İtalya’nın Genova bölgesinde Diano Castello’da iki defa yaz okulu gerçekleştirdik. Artık sınırlar yetmiyor, uluslararası alanda da talep edilen bir proje haline geldik. Geçtiğimiz sene Keman Türk Milli Takımı olarak Budapeşte’ye giderek, keman yarışmasına katıldık. Bu da ilk defa yapılıyor. 8 öğrencimizin 5 tanesi ödül kazandı. Türkiye’miz için çok büyük gurur verici bir olay. 3 tanesi birincilik paylaştı, bir tanesi de 3’üncü oldu. Çok önemli bir sonuç diye düşünüyorum. Ayrıca 2019 senesi içinde de Türkiye’de ilk defa yapılacak, uluslararası alana açık bir çalgı yarışması planlıyoruz. Bu anlamda ben de çok heyecanlıyım.
- Yakında online sisteme de geçiyorsunuz. Neler yer alacak?
Online sistemimiz ile de bütün dünyaya hizmet verecek, çalışmalarımızı dünyaya duyuracağız. Portala başvurup ücretsiz üye olan herkese, yaptığımız eğitim projelerini bilgi olarak göndereceğiz. Benim birebir ders vermemin dışında, online sistemde bağlama üstatlarımız Çetin Akdeniz, Erol Parlak, ney üstadı Ali Tüfekçi gibi değerli sanatçılarımız ders verecek. Yanı sıra bizim icazet verdiğiniz öğretmenlerimiz de bu portal üzerinden eğitim verebilecek. Her şey Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı hale getirilecek. Aklımdaki hayaller bunlar.
ANADOLUDAKİ ÇALIŞMALAR ÖNEMLİ
- Siz sık sık Anadolu’ya da gidiyorsunuz çok özel hikâyelerle de karşılaşıyorsunuzdur?
Size, CAKA’nın başlama serüvenlerinden birini anlatayım. Ben İngiltere’de eğitim gördüm, master ve doktora yaptım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm. Askerliğimi bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nda araştırma görevlisi olarak iki-üç ay çalıştım. Hemen sınava girdim doçent oldum. 20 senedir de aynı kurumda öğretim üyesiyim. Konservatuvarın müdürlüğünü de yaptım. Aynı zamanda rahmetli Dr.Erol Üçer’in desteği ile kurulan Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nin de 13 yıl başkanlığını yaptım. Eğitim çok önemli ama bizim özellikle Anadolu’daki çalışmalarımızın çok büyük önem taşıması gerektiğine inanıyorum.
DOĞU’DA İMKAN YOKTU
Bu süreç içerisinde 2001 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde bir festivale davet edilmiştim. Oradaki konserimde bana küçük bir çocuk getirdiler. Arda Karakaya, 11 yaşındaydı ve o kadar güzel çalıyordu ki “İyi bir öğretmenle devam etsin” dedim. “Öğretmen yok, biz buraya kadar öğretebildik” dediler. Van’da ve tüm Doğu’da böyle bir imkân yoktu; üzüldüm ben de. Ailesine, “Ankara’ya, konservatuvarın yatılı kısmına gönderin” dedim. Zaman zaman bu çocuğun istikbalini de düşündüm.
5 sene sonra Ankara’da Gazi Üniversitesi’nde bir konser veriyordum. Konserden sonra bir anne-baba çocuklarını getirdi. “Hatırladınız mı?” diye sordular. “Hatırlayamadım” dedim. Çocuk, “Arda Karakaya. Van’da dinlemiştiniz ya beni” dedi. O kadar duygulandım ki, çok şaşırdım. Ailesi de , “Sizin öğüdünüzü tuttuk ve Ankara’ya taşındık. Çocuğumuzu konservatuvara yazdırdık” dediler.
ARDA İLHAM KAYNAĞI OLDU
Daha sonra Arda’yı hep takip ettim. Konservatuvardan mezun olduktan sonra, Avusturya’da bazı hocalarla çalıştı. Daha sonra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde araştırma görevlisi oldu. Aldığı bir bursla İngiltere Kraliyet Müzik Koleji’nde yüksek lisans eğitimini tamamladı; solistlik diplomasını tamamlıyor. Kolej tarihinde tam burs alan tek Türk oldu. O ailenin imkânları vardı; ama imkânı olamayan binlerce aile var. Dolayısıyla ben Arda’yı gördükten sonra CAKA projelerine hız verdim. “Bu projeyi gerçekleştireceğim ve benim elimin Türkiye’de daha çok çocuğa değmesi gerekiyor” dedim.
‘LİDER YETİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR’
- Şu anda CAKA’dan sonra öğretmen olan ve sizin gibi birçok çocuğa dokunan öğrencileriniz de var?
Başladığımız yıllardaki öğrencilerimizden müzisyen olanlardan 15 tanesi şu anda piramidin tepesinde oturuyor. Bunlardan biri de Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyesi Ozan Sari, benim için bir gurur vesilesi çünkü keman çalmaya daha CAKA’da başladı. Şimdi de benim meslektaşım, bu sene kış okulunda da öğretmen olarak davet edildi. Bursa’daki CAKA Kış Okulu’nda uluslararası alanda çalışan hocalarımız; Maltepe Üniversitesi’nden Ulrich Mertin, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Ildiko Moog, Edirne Trakya Üniversitesi’nden Ahmet Hamdi Zafer, İstanbul Üniversitesi’nden Sevil Ulucan, Antalya Devlet Konservatuarı’ndan Can Özhan, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden Şeniz Aybulus, Mersin Üniversitesi’nden Münif Akalın ve Adnan Menderes Üniversitesi’nden Alexandar Mekaev, Uludağ Üniversitesi’nden Çağdaş Özkan ve CAKA Koordinatörü Mesut Caşka bizlere eşlik etti.
Türkiye’nin dört bir yanından 60 öğrencimiz oldu. Çok yetenekli öğrenciler keşfettik. Bir çocuk, bizim için bir fidan gibidir. Onu kendi karakter özellikleri ile yorumlamak gerekir. Nitekim bizim lider yetiştirmemiz gerekiyor; test sorusu çözen çocuklar yerine yaratıcı ve öğretici çocuklar…
‘SUÇ SANATÇI VE EĞİTİMCİLERDE’
- Bu süreçte teşvik ya da destek almadan çalışmalarınızı yürüttünüz. Zor olanı başarmış gibisiniz?
Ben ne devletten ne özel sektörden destek almak istemedim; çünkü bunu bugüne kadar yapmaları gerekenler sanat insanları, eğitim insanlarıydı. Bu projeleri de bu zamana kadar yapmadılarsa ben onlarda suç buluyorum. Neden? Çünkü sanat, sadece sanat için değil aynı zamanda toplum için de yapılması gereklidir. Sanatı siz karşı tarafa ulaştırmazsanız kendi kendinize mutlu olmuş oluyorsunuz. Toplumu sanattan anlayanlar ve anlamayanlar diye bölerseniz, maalesef amacımıza ulaşmak çok zor olur. Biz toplumu bütünleştirici bir felsefeye sahip olmak zorundayız. O insanların da bizim ulaştığımız hedeflere ulaşması, sanatı tatmaları, kültürü günlük hayatlarına almaları çok önemli. Özel sektör kuruluşları tiyatrolar, orkestralar farklı festivaller düzenliyor. Bu çok güzel ama bence, 21’inci yüzyılın olmazsa olmazı inovasyon, araştırma geliştirme ve girişimcilik ruhunu bir arada taşıyan sanatçıları teşvik edip, cesaretlendirilirse, sanat o zaman bir markanın ürünü olmaktan çıkar ve bütün topluma mal olabilir.
Paylaş