Paylaş
Tanfer Dinler
Tanfer Dinler’in hızına köy ziyaretleri arasında gerçekleştirdiği Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu söyleşisinde tanık oldum. Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı Bölümü öğrencilerine sosyal girişimciliği anlatan Dinler ile yaratmaya çalıştığı kolektif bilinç üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Eğitimci ve çiftçi Dinler, söyleşimizde tarımın sadece çiftçilerin işi olmadığının altını çizerken, tüketicilere de “tarıma ve gıdanıza sahip çıkın” çağrısında bulunmayı ihmal etmedi.
Kırk yıldır hiçbir karşılık beklemeden üniversite öğrencilerine mentörlük yaparak girişimciler yetiştiriyorsunuz. Nereden geliyor enerjiniz?
Gençlere dokunduğumda güçlerinin farkına varmaları, neler yapabileceklerini görerek birçok projede inanılmaz başarılar elde etmeleri büyük bir keyif veriyor. Örnek ve rol model olması açısından isimler verirsem; güzel sanatlar mezunu Nilüfer Erdin önce kaynatmadan sanat eseri doğal zeytinyağı sabunları yaptı. Sonra arılar için bal ormanları ve yabanda meyvecilik projesi. Tarım Girişimcileri Dünya Şampiyonasında dereceye girdi. Bir diğer girişimci yine uluslararası ödüllü Hasibe Akın. Paris, Londra gibi kentlerin çatılarından sonra Akmerkez’in çatısında çiftlik kurdu. Kentte permakültür alanlarında projeler üretiyor. Yine herkesin çok yakından tanıdığı bir öğrencim ise Tülin Akın, tarım ile çevre dostu teknolojiyi bir araya getirerek 1,5 milyon çiftçiye ulaşan TABİT’i kurdu. İlk birlikte çalışmaya başladığımızda ona sosyal girişiminden dolayı dünya şampiyonu olacağını ve hatta ileride Nobel’e aday gösterileceğini söylemiştim. Şaka yaptığımı düşünmüştü ama tam yedi yıl sonra 2014 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Aydın’da dünyada bir örneği olmayan Akıllı Köy’ü kurdu ve 2018 yılında Davos’ta dünyanın en başarılı sosyal girişimcisi seçildi.
Özellikle gençlere, girişimcilere ilk tavsiyeniz ne oluyor?
Seçimlerinize dikkat edin ve ne istediğinizi iyi bilin! Bu hayatta iki şeyi doğru seçmek lazım; iş ve eş! Ben ODTÜ’de bilgisayar mühendisliği okurken bölümü bırakıp Ziraat’a geçtim. Çünkü çiftçi olmak istiyordum. Çinli Düşünür Lao Tzu, “Bir yıl sonrayı düşünüyorsan tohum ek; on yıl sonrası ise düşündüğün ağaç dik; eğer yüzyıllarsa düşlediğin insanları eğit o zaman.” demiş. Ben üçünü de yapıyorum. Tohum ekiyorum, her yıl bin ağaç dikiyorum. Düşlediğim yüzyıllar için; toprağa tohum eker gibi bilgi ekiyorum ve kırk yıldır insanları eğitiyorum. Sadece gençlere değil profesyonel olarak şirketlere de danışmanlık yapıyorum. Aslında ben buna eğitim değil de bilgi paylaşımı diyorum. Çünkü eğitirken eğitiliyorum.
GENÇLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM
Peki, daha iyi bir gelecek için bize engel olan ne?
Her zaman daha iyi bir hayat mümkündür; zorlukların üstesinden gelmek, engelleri aşmak, birlikte geleceği tasarlamak gibi... Benim dünyamda zor, imkânsız, mucize kelimelerinin yeri yok. Çünkü insan inanırsa güçlü bir motivasyon ile hedefini gerçekleştirebilir. İlk koşul o yola isteklilik ve gönüllükle çıkmak. İşte o zaman başarı sınır tanımaz. Benim yaptıklarımda eğer bir başarı varsa, en büyük pay beni yetiştiren hocalarımındır. Ben de sadece gençleri anlamaya çalışıyorum. Gençlerin içindeki cevheri ortaya çıkarmak için yeterince çaba göstermiyoruz. Onlardan kendi adıma özür diliyorum; testle tost arasına sıkıştırdığımız, dörtnala koşturduğumuz, öğrenmeyi değil ezberlemeyi öğrettiğimiz için.
EN BÜYÜK DERS HAYATTIR
Derslerine girdiğiniz öğrencileriniz için sizin ayrı bir yeriniz var, nedir sırrı?
Lisedeyken bir gün öğretmenime neden ezberlediğimizi sormuştum. “Müfredat,” cevabını vermişti. O zaman kendime söz vermiştim, “Bir gün ders anlatacak olursam müfredata uymayacağım,” diye. En büyük ders hayattadır zaten! Eğitimcilik hayatımda, eğitim merkezleri ve teknik liselerde tarım makinaları ağırlıklı çalışmalar yaptım. 30 yıldır İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere risk yönetimi üzerine derslere giriyorum. Her yıl toplamda 65 üniversitede de kitapta yazmayan ve ezber bozan bilgi paylaşım programlarım oluyor. Ve bu süre içinde ne vize ne final sınavı yaptım. Bu yüzden hakkında soruşturma açılmış tek hocayım. Ama bununla iftihar ediyorum. Ben öğrencilerime ders anlatma tekniklerini anlatıyorum, konuya onlar hazırlanıyor ve anlatıyorlar. Onları doğaya, köylere götürüyorum, kollektif bilincin farkına varsınlar diye. Bir TEMA gönüllüsü olarak üniversite öğrencilerinden oluşan Genç Tema toplulukları ile aktif çalışıyorum. Müzik ve sanata yönlendiriyorum. Üniversite öğrencilerinden karma 15 yıllık önce bir orkestra kurduk. Orkestra her dört yılda bir değişiyor ama davulcu değişmiyor, çünkü davulda ben varım (gülerek).
BİR GÜNDE ÜÇ KÖYE GİDİYORUM
Aynı zamanda köy köy dolaşarak bilgiyi yayıyorsunuz. Size “Traktörünü Satan Bilge” diyorlar?
Hayalim gençlerin, çiftçilerin, köylülerin ve kadınların sosyal fayda yaratacak şekilde üretime katkıda bulunmaları. Bu yüzden köylere bilgiyi de götürüyorum. Kırk yıldır direksiyonda, toplamda 4 milyon 300 bin km yol yapmışım. Bazen bir günde üç köye gittiğim oluyor. Nasıl oluyor derseniz, gece saat 12’de arabamın arka koltuğunda uyuyup 3’te uyanıyorum. Çünkü sabaha karşı saat 4’te köylülerle buluşuyoruz. Kahveye sığmazlarsa düğün salonunu tutuyorlar, orada toplanıyoruz. 4-5 saat sürüyor bilgi paylaşımlarımız. “O kadar saat ne anlatıyorsunuz?” diye soranlara, “Kırk yıl önce çorak bir arazide Avrupa rekoru kırmış bir çiftçiyim ben. Paylaşacak çok şeyim var ve de bedava“ diyorum. Önemli mi? Değil! Yaptım, gene yaparım diyerek yola devam ediyorum. Merak ederseniz yürümeye devam edersiniz. Hayat böyle bir şey! Normal değilim biliyorum, o yüzden bana “manyak hoca” diyorlar (gülerek).
TARIM, ÜSTÜ AÇIK BİR FABRİKADIR
Tarım alanında kanun taslakları hazırlamış, eşdeğeri olmayan sistemler kurmuşsunuz. En bilineni sanırım tarım sigortası?
Çünkü tarıma hizmet edenlerin hizmetkârıyım. Tarım, üstü açık bir fabrikadır ve doğal afetler gibi birçok risk söz konusudur. Biz de 1987 yılında bu riskleri transfer ederek baş edebilmek için, ”Devlet millet el ele vererek, çiftçinin mal ve can güvenliğini sağlayacak sistemleri kuracağız” sloganı ile yola çıktık. Tarımcılara sigortayı, sigortacılara da tarımı anlattık. O dönemler üniversitelerimizde tarım sigortası diye bir ders olmadığı gibi sigortacılık eğitimi veren sadece bir okul vardı. “Okulu olmayan meslek olmaz” diyerek hem 17 meslek yüksekokulunun kurulmasına hem de tarım sigortaları dersinin konulmasına vesile oldum. Hangi projeyi yaparsanız yapın; hayallerinize giden yolda önce pilot bir proje yapacaksınız. Biz de Türkiye tarım sigortaları modelini kurmak için önce Tarım Sigortaları Vakfını kurduk.
YİRMİDEN FAZLA ÜLKEYE ÖRNEK OLDU
Sistemin nasıl bir sonucu oldu?
On yıl içinde dünyada eşi olmayan bir organizasyonu yaşama geçirdik. Konu AB Parlamentosu Risk Yönetim grubunun dikkatini çekti. 2005 yılında davet ettiler, gittik anlattık. Bu arada ortak akılla son halini verdiğimiz Devlet destekli Tarım Sigortaları Kanunun Mecliste çıkması için ciddi çalışmalar yaptık. Ardından isim babası da olduğum Tarım Sigortaları Merkezi TARSİM’i kurduk. Türkiye modeli TARSİM örnek alınarak geliştirilen sistemler bugün 20’den fazla ülkede uygulanıyor. Bu bir havuz ve her yıl 5 milyona yakın çiftçimiz ürünlerini tarlada bahçede garanti altına almış durumda. Sadece çiftçiler mutlu değil. Yıllar önce “Kuracağımız sistemde 10 bin tarımcı istihdam edilecek. Ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, su ürünleri mühendisleri ve gıda mühendisleri için de yepyeni bir sektör oluşacak,” demiştik. Aynen oldu.
KADINLARA RİSK YÖNETİMİNİ ÖĞRETTİK
Tarımda risk yönetimi sadece ürünler için mi geçerli?
Tarım sektörü iş kazalarının en yoğun olduğu sektör. Çiftçinin yaşam kaybı sonrasında ailesi sosyal ve ekonomik risklerin altında ezilmekte, aile ve toprak parçalanmakta, tarım sürdürülebilir olmaktan çıkmaktadır. Özellikle kadın her şeyin altında kalıyor. Bu yüzden dünyanın en ucuz ve kapsamlı ferdi kaza sigortasını geliştirdik. Tarım Kredi Kooperatifleri ortakları ile uygulamaya koyduk. Şu anda yılda 2 milyon 500 bin çiftçimizin canı güvence altında. Dolayısıyla inandığımız yolda yürürken, tarımın bel kemiği kadınlarımıza risk yönetimini öğretme açısından çabamız da sonuç verdi diyebilirim.
GIDANIZA SAHİP ÇIKIN!
Tüketiciler tarımın neresinde duruyor?
Tarım bizim, yani çiftçilerin, bakanlığın, üniversitelerin işi falan değil! Sadece tüketicilerin işidir. Lütfen tarıma ve gıdaya sahip çıkın! Siz tüketiciler olarak sahip çıkarsanız, sağlıklı bir yaşama sahip olursunuz. “Tabağımda ne var?” sorusunu soramadığınız ve cevabını bilemediğiniz anda, inanın mutfağınızda terörün en büyüğü var demektir.
MAL VARLIĞIMIZI ÖĞRENCİLERLE PAYLAŞTIK
Eşinizle birlikte köy çocuklarının eğitimini de unutmamış, binlerce çocuğu yaşama tutundurmuşsunuz?
Yıllardır masamda yazılı olan soru ve cevabı dünyamı çok iyi açıklıyor; “Ben kimim burada işim ne?” Cevabı ise çok basit; “Ben bir hiçim, burada çok işim var.” Ama bugün neredeyiz derseniz; eşim Meral Dinler ile birlikte mevcut edinimlerimizin tamamını özellikle anne ve babası olmayan köy çocuklarının eğitim projesi için harcıyoruz. İlkokuldan başlayarak üniversite eğitimini tamamlayan tam 2 bin 402 öğrencimiz var. Daha fazlası için çalışıyoruz. Bizden daha mutlu bir aile sanırım ve hatta iddia ediyorum yoktur. Ben dağlarda, köylerde dolaşırken, “Hocam yalnız ne yapıyorsunuz?” diye soruyorlar. Oysa ben yalnızlığımda çok kalabalığım. Benim de merak ettiğim bir soru var. Acaba şehrin gürültüsünde kendinizi dinleyebiliyor musunuz? Siz milyonlar, yaşadığınız şehrin kalabalığında çok yalnızsınız. Mutlu olmak istiyorsanız, toplumsal bir fayda yaratın…
Paylaş