Paylaş
Uzman Diyetisyen Başak Kefeli, röportajımızda sağlıkta bütüncül bakış açısının önemine dikkat çekti. Kefeli ile besinlerle çocuklukta kurulan ilişkilerden çalışan çekmecelerine kadar sağlıklı beslenmenin önemini ve doğru bilinen yanlışları konuştuk.
- Diyetisyen denildiğinde akla sadece kilo vermek geliyor. Uzmanlığınız doğrultusunda hangi konularda çalışıyorsunuz?
Artık sağlıkta bütüncül bakış açısı çok önemli. Bu yaklaşımın içerisinde birçok meslek grubunun olduğu multidisipliner bir çalışma gerekiyor. Ben de beslenme uzmanı olarak kişinin hem fizyolojik hem psikolojik değerlendirmelerini yapmaktan yanayım ve de ekip olarak bu yönde çalışıyorum. Elbette sağlık problemi olan kişilerle de çalışıyoruz. Kolestrolü yüksek, şeker hastalığı olan ya da kilosu çok düşük kalmış gelişme çağındaki çocuklar da doktor yönlendirmesiyle geliyor. Çünkü hastanın günlük beslenme hikayelerini alırken doğru bir planlama için demir eksikliği mi var şekeri mi yüksek buna mutlaka bakmak gerekiyor. Ya da hastanın bir otoimmün rahatsızlığı varsa bağışıklık sorunu olduğunu bilmeliyiz. Sadece zayıflama diyeti vererek gönderemezsiniz, bunu görmek lazım.
RUH HALİ ÖNEMLİ
- Aynı zamanda psikolojik değerlendirme de yapıyoruz dediniz. Örnek verebilir misiniz?
Sağlıklı bir beslenme programı yapmak için hastanın ruh hali ve besinlerle nasıl bir ilişki kurduğu çok önemli. Kendimden bir örnek vereyim mesela; benim canım acıdığında hâlâ şeker yemek isterim. Büyük ihtimalle çocukluğumda canım acıdığında beni şekerle ödüllendirmişler. Dolayısıyla hastalarda da bunu sorguluyorum. Örneğin gece yeme sıkıntısı olan kişilerde de psikolojik yön çok fazla. Beyin o saatte yemek için niye kodlanmış? Sağlıklı bir insan gece uykusundan kalkıp yemek yer mi? Yemez! Ben eğer beslenme uzmanı olarak bu durumları gözden kaçırırsam süreç iyi ilerlememeye başlıyor. O yüzden seanslarda detaylıca konuşmak çok önemli. İşte o bütüncül bakış açısını yakalayamazsak eğer süreç eksik kalmış oluyor.
YEMEDEN ÇALIŞAMIYORUZ
- O zaman sağlıklı beslenmeyi öğrenme de çocukluktan başlıyor diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Çocukları temiz besleyin, çok paketli gıda, şekerli şeylerle haşır neşir olmasın bilgisini veriyoruz. Ancak asıl önemli olan çocuğa besini iyi anlatarak beslenmeye pozitif ilişki kurmasını sağlamak. Hani süt içersen boyun uzar diyoruz ya bu sadece süt ile kalıyor. Bir de ebeveynler genellikle besinleri bir ceza ya da ödül yöntemi gibi kullanıyor. Örneğin; bir ebeveyn ders çalışırken çocuğuna meyve tabağı götürmek istediğini söyledi. Neden yemekle ders çalışmayı kodluyorsun diye sordum. Benim annem de üniversite sınavlarına hazırlanırken çerez taşırdı masama. Dolayısıyla bizim neslimiz bir şey yemeden çalışamaz hale geldi. Tamamen kodlamayla ilgili. Çocuklar ders çalışırken masasına yemek konulmamalı. Yemek masasında sofra adabını öğretmek, besinlerle pozitif ilişki kurdurmak çok büyük önem taşıyor.
BEDEN ALGISI BOZULMASI
- Besinlerle sağlıklı ilişki kuramayan çocuklarda özellikle nasıl bir sorunla karşılaşılıyor?
Küçücük çocuklardan çok sık şunu duyuyorum: Çikolata yersem göbeğim çıkar! Kilo takıntısı ilkokul düzeyindeki çocuklara inmiş durumda. Kilo alırım yemeyeyim durumuna “çocuklarda beden algısı bozulması” diyorum. Suçlu medya mı sosyal medya mı moda mı? Hatalı yönlendirmeyi hangi mecra yapıyor bilemem ama bizim gözlemlediğimiz, çocukluk ve ergenlik döneminde inanılmaz bir beden algısı bozulması söz konusu. Benim de çok yoğun çalıştığım bir gruptur.
- Beden algısının bozulma sürecinde ebeveynlerin etkisi nedir?
Aslında ebeveynleri de suçlu buluyorum; küçüklükten itibaren çocuklarının kilolarıyla ilgili yorum yapıyorlar. Tombik oğlum, göbekli kızım diye sevenler var. Bu çok hatalı bir kodlama ve beden algısı orada bozulmaya başlıyor. Çünkü şu an bütün dünya bize diyor ki fit ol, zayıf ol göbeğin olmasın, kalçan olmasın, ince ol, uzun ol! Dünya bunu normalleştiriyor ve çocuklar aşırı maruz kalıyorlar. Ebeveynler ya da çevre de bunu destekleyen cümleler kurunca çocuklar kendini beğenmemeye başlıyorlar.
SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI
- Beden takıntısı yanında sağlıklı beslenme takıntısı ile de sık karşılaşıyor musunuz?
Biz buna ortorektik beslenme diyoruz, yani çocuğunu takıntılı şekilde sağlıklı beslemeye çalışırken aşırı da bir baskı uyguluyolar. Ama hayat böyle bir şey değil. Öyle bir toplumda, ülkede de yaşamıyoruz. Her köşe başında, okullarda bile paketli gıda var. Çocuk belli bir yaşa geldiğinde mutlaka maruz kalacak. Paketli gıda ile karşılaştığında çocuklar şaşkınlık yaşıyorlar. Evet bu yasak grup, annemden gizli yemeliyim diyerek iyi hisseden ya da tam tersi vicdan azabı çeken bir nesil oluyor.
Yani biz çocukken çikolata yediğimizde vicdan azabı çekiyor muyduk? Ama şu çağın çocukları çikolata yediğinde vicdan azabı çekiyor! Ebeveynin çocuğa kurduğu cümle çocuğun vücuduyla, beslenmesiyle bağ kurmasında ve ona anlam yüklemesinde çok etkili. Bizim tahminimizden çok daha fazla.
VARLIĞINI GÖRÜNTÜSÜYLE KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞIYOR
- Ergenlerde beslenmeyle ilgili en sık karşılaştığınız sorun nedir?
Varlığını görüntüsüyle kabul ettirmeye çalışan bir nesil var. Bir arkadaş grubuna girmek ya da bir kıyafeti giydiğinde kendini kabul ettirmek için tamamen görsele ihtiyaç duyan bir grup var. Bunlar da maalesef beslenmeyle çok yanlış bağ kuruyorlar. Google aslında çok büyük bir çöplük, büyük bir bilgi kirliliği var. Diyet demenin başka bir şey olduğunu zannediyorlar. Mesela ergenlere diyorum ki şu kadar kalorilik bir beslenme programı yapmalısın ve şunları yemelisin. Hayır, ben bunları yersem kilo alırım diyor. Bir hafta sonra, “İnanamıyorum ben nasıl bu kadar yiyerek kilo verebiliyorum” diyerek geliyor. Çünkü vücudunun nasıl çalıştığını bilmiyor! Zayıflama diyetinde illa aç kalmana gerek yok. Yüksek kaloride daha kompleks besin almak, daha proteinli beslenmek, karbonhidratı sınırlamak, yağı yükseltmek de kilo vermeyi destekler. Gün içinde alman gereken belli bir enerji var, olay tamamen onu organize edebilmekte.
VÜCUDU STRESE SOKUYOR
- Ergenlik döneminde yanlış beslenme sonucu ileride nasıl sorunlarla karşılaşabiliyor?
Ergenlik dönemi vücutta çok büyük bir yapım onarım işleminin olduğu bir süreç. O dönemi beslenme anlamında kötü geçiren ya da sırf kilo takıntısı yüzünden aşırı düşük beslenen kişilerde çok daha erken yaşta kemik erimesi riski, kas kayıpları olabiliyor. O dönemi daha sağlıklı geçirebilmesi için telkinlerle sağlıklı beslenmeye ve spora yönlendirmek gerekiyor. Gençler aslında kendilerini aç bırakarak ya da kusturarak vücudu yoğun bir stresin içine sokuyor. Zaten sınav stresi var, ergenliğin stresi var, bir de üzerine çoğu da uyumuyor. Uykusuzluk stresi de var. Üzerine beslenme stresi de eklenince o dönemde otoimmün rahatsızlıklar da çıkmaya başlıyor. Dolayısıyla bu durum devam ettiğinde ileri yaş için depresyonu, içe kapanma halini de getirebiliyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
- Bir de her yerde karşımıza çıkan şok diyetler var. Nasıl sakıncaları var?
Çok kısa sürede hızlı kilo verdirmeye yönelik şok diyetlerin temelinde aşırı kalori düşürmek var. İlk zamanlarda eritiyor ama ondan sonra zaten sürdürülebilir bir şey değil. Bir kere çok yoğun bir enerjisizlik, çok yoğun bir vitamin, mineral eksikliği, kas kaybı oluyor. Çok düşük kalorili diyetler yağ değil kas eritir. Kilo verdirir ama bağışıklığı zayıflatır, saçları döker, tırnakları kırar ve vitamin mineral eksikliği yaratır. Uzun süre uygulayacağımız program asla şok diyet olmamalıdır. Aynı zamanda şimdi çok fazla ürün var, iğneler, haplar, tozlar gibi. Lütfen kendi kafanıza göre sipariş verip bir hekimin, uzmanın bilgisi dahilinde olmayan hiçbir şey kullanmayınız.
UYKU VE SÜPER BESİNLER
- Bağışıklığı kuvvetlendirmek için neler tavsiye edersiniz?
Bağışıklık birkaç faktörden etkileniyor. Bunlardan tabii en kıymetlisi beslenme, ikincisi stres. Üçüncüsü ise uyku. Uyku çok önemli bir gıda. Dolayısıyla uykusuzluk, stres ve vitamin, minerallerin düşük olması gibi stres faktörleri bir araya geldiğinde bağışıklık düşüyor. Besin bazında düşünürsek bizim süper besinler dediğimiz bir grup var. Bunların başında kefir gibi, turşu, tarhana, yoğurt gibi fermente olmuş ürünler geliyor. Sumak antioksidan kapasitesi en yüksek baharattır. Zerdeçal, zencefil de bağışıklığa çok iyi gelir. Çiğ çerezleri tavsiye ediyorum. Yumurta yine vücudun yenilemesinde süper besindir. Yağ gruplarında zeytin yağı, hindistan cevizi yağı bağışıklığa çok iyi geliyor. Beslenmede bağışıklığı düşüren bir tane yağ var o da ayçiçek yağı, o yüzden kullanımını yasaklarız.
ÇALIŞAN ÇEKMECELERİ
- Günümüzün çok büyük bir kısmını işyerlerinde geçiriyoruz. Çalışma saatleri nedeniyle yemek dengesini kuramayanlara neler söylersiniz?
İş yerinde beslenme çok önemli. Çalışma saatleri geç saatlere kalan, vardiyalı çalışan gruplar da var. Bu nedenle kurumların çalışanlarına beslenme eğitimleri düzenlemesi ya da videolar gibi belli materyallerle desteklemesi gerekiyor. Hem çalışanın motivasyonunu artırmak hem de çalışanın iş verimliliğini artırması açısından çok önemli. İşyerinin menüsü sağlıklı, yani bilirkişiler tarafından planlanıyor olabilir. Ama menü içinden seçip yiyorsa öğleden sonraki baş ağrının olmaması, performansın düşmemesi için bireysel olarak kişiye doğru beslenmeyi anlatmak gerekiyor. Bir de çalışan çekmeceleri var ki, abur cuburla dolu! Bununla ilgili çok yazı da yazdım. Çalışan çekmecesinin içinin düzenlenmesi günün sağlıklı geçmesi için çok önemli.
ARA ÖĞÜN YAPILMALI
Çiğ çerezler, tam tahıllı krakerler, düşük şekerli şeyler, kutu süt, ayran, taze meyve konulmalı. Özellikle ayakta çalışarak çok ciddi enerji sarf edenlerin mutlaka ara öğün yapması gerekiyor. O yüzden kurumsal beslenme danışmanlığını çok önemsiyorum. Çünkü iş yerleri çok uzun saatlerin geçirildiği bir ortam ve beslenme de hayatın tam ortasında.
Paylaş