Paylaş
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile Gençlik Haftası vesilesiyle M.Kemal Atatürk’ün röportajımızı daha da anlamlı kılan bir sözüyle sohbetimize başlamak isterim; “Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.”
- Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Tekvando sporu ile nasıl tanıştınız?
Bahri Tanrıkulu: 1980 Ankara doğumluyum. 4-5 yaşlarındayken sağlık problemim nedeniyle doktor spor yapmamı tavsiye etmiş. Ailem de bunun üzerine beni evin yakınındaki tekvando salonuna kayıt ettirmiş. O zamanlar Bruce Lee’nin filmleri meşhurdu. Ben de video kasetlerini alır, izlerken ekran karşısında hareketler yapardım. Böyle devam eden bir süreçte hem kuşaklarım arttı hem de sağlık problemlerim ortadan kalktı. Sağlıksal ve fiziksel olarak güçlendikçe ailem de beni daha çok destekledi. Derken Ankara şampiyonluğu, Türkiye şampiyonluğu ve milli takıma kadar uzanan bir kariyer hayatım oldu.
- Dünya şampiyonluklarına kadar giden kariyerinizdeki başarılarınızdan söz edelim mi?
B.T. : Milli takıma ilk gençler kategorisinde 1996 yılında girdim. Sonrasında gelen şampiyonluklarımdan bahsedersem; 1998 yılında Avrupa Şampiyonası’nda üçüncü, 1999’da Dünya Şampiyonası’nda ikinci oldum. 2000 yılında Avrupa şampiyonu olurken, Kore Turnuvası’nda da birinci oldum. 2001 ve 2007 yıllarında yapılan Dünya Şampiyonası’nda ise dünya şampiyonluklarını elde ettim. 2008’de Konya’da yapılan Avrupa Kupası’nda şampiyonluk kazanırken, 2009 yılında Kopenhag’da düzenlenen Dünya Şampiyonasında 3.kez dünya şampiyonluğunu ve yine aynı yıl Dünya Kupası şampiyonluğunu kazandım.
KIRIK KOLLA OLİMPİYAT İKİNCİLİĞİ
- Her maçın mutlaka sizin için ayrı bir önem ve değeri vardır. En unutulmazı hangisi?
B.T. : 2004 Yaz Olimpiyatları’nda ilk turda maalesef kolum kırıldı ama olimpiyat ikincisi olmayı başardım. Kırık kolla 3 rakibimi yendim, bu çok önemliydi ve o dönemde spor kamuoyunda bayağı gündeme gelmişti. 80 kg’da finale kadar yükseldim ancak finaldeki ABD’li rakibim Steven Lopez’e yenilip Olimpiyat ikincisi oldum. Ama benim için altın madalya değeri taşıyor.
FELSEFE VE AHLAK BARINDIRIR
- Tekvando nasıl bir spordur? Türkiye’deki geleceği hakkındaki görüşleriniz neler?
B.T. : Ülkemizde 1972’den beri federasyonumuz var ve her geçen yıl çığ gibi büyüyor. Tekvando, judo gibi uzak doğu sporları, içerisinde felsefe ve ahlak barındırır, bizim örf ve adetlerimize de oldukça çok uygundur. Biz mücadeleci bir toplumdan geliyoruz ama dövüşürken bile rakibimize mutlaka selam veririz. Uzakdoğu mücadele sporlarına hem yakınlığımız hem de yatkınlığımız nedeniyle olimpiyatlarda da güreşten sonra en çok madalyayı bu branşta alıyoruz. Türkiye’de 320 bin lisanslı sporcusuyla, futboldan sonra en çok lisanslı sporcuya sahip branştır aynı zamanda. Eski bir sporcu olarak yoklukla mücadele ettiğimiz dönemlerle karşılaştırırsak, şu anda her türlü imkân ve fırsatlar var. İyi değerlendirilirse hızlı bir şekilde ilerlemek mümkün. Federasyon olarak biz de daha çok dünya şampiyonlukları, madalyalar bekliyoruz.
- Şu anda aktif sporculuk yapıyor musunuz?
B.T. : Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda müşavir kadrosundayım. Ayrıca İstanbul ve Ankara’da tekvando spor okullarımız var. Kaliteli birey-sporcu yetiştirmek amacıyla yola çıktık. Çocuklarımıza ve gençlerimize sporu sevdirmeye, sporun hayatta ne kadar önemli olduğunu, yıllarca milli takımda kalmanın da vermiş olduğu tecrübe ve birikimlerimiz üzerinden aktarmaya çalışıyoruz. Kendi branşlarında olimpiyatlarda madalya mücadelesi edebilecek seviyeye gelmeleri, bayrağımızı göndere çektirip, İstiklal Marşımızı okutmanın gururunu onların da yaşaması için ayrıca elimden geleni yapıyorum.
EN BÜYÜK EKSİKLİK YETENEK SEÇİMİ
- Hasan Yalnızoğlu ismi özellikle Survivor ile hafızalarımıza kazındı. Spor sizin de hayatınızda önemli bir yer tutuyor?
H.Y. : Öncelikle şunu söylemek isterim; Bahri’nin aldığı aile desteği benim üzerimde hiç olmadı. Ben 15 yıl tekvando yaptım ama beş kardeşiz, ne ailem ne yakınlarım bir kez bile beni izlemeye gelmedi. Bunu niye gelmediler diye hayıflanmak için söylemiyorum. Söylemek istediğim şey şu; destek olunca olimpiyat şampiyonu oluyorsunuz, olmayınca da 15 sene tekvando ile mücadele ediyorsunuz ama bir yere kadar yapabiliyorsunuz. Çünkü maddi imkânlar, beslenme, bilinçsiz yapılan antrenmanlar gibi bir sürü faktör var ve tamamen amatörce yapılan bir branştan söz ediyoruz. Bu anlamda aynı branşta olduğumuz için iki iyi örnek olduğumuzu düşünüyorum.
BU İMKANLARLA BAŞARI KOLAY
Sporda gerçekten destek olunduğunda şu andaki imkânlarla da başarı elde etmek daha kolay. Yapmamız gereken tek şey çalışmak. Okurken de her şekilde spor yapılabiliyor ve artık her çeşit spor branşı imkânı da var. Bana göre, ülkemizdeki en büyük eksiklik yetenek seçimi. Küçük yaşlardan itibaren yapılırsa, ailelerin de desteğiyle olimpiyatlarda derece şansımızın daha da artacağına inanıyorum.
- Küçük yaştan beri birçok farklı branşla ilgilenmişsiniz bir de rekorunuz var?
H.Y. : 6 yaşında jimnastikle başlayıp aynı zamanda çok sevdiğim futbolla da ilgilendim. Sonraki yıllarda yüzme sporunda başarılar kazandım. Ancak ailemin semt değişikliği yapması ve tesis yetersizliği sebebi ile çok sevdiğim jimnastik ve yüzme sporundan uzak kaldım. En yakın spor salonu Kung Fu branşında olduğu için çalışmalarıma bu branşta devam ettim. Tekvando sporunda hem sporculuk, hem de eğitmenlik yaptım. Aynı yıllarda BJK Spor Kulübü’nde kürek sporu ile ilgilendim. Ben tekvandoda yaşayamadığım mutluluğu kürek takımında elde ettim. Tekvandodaki altyapımın da avantajıyla, Türkiye’de kürek yarışında ilk Türkiye rekorunu kırıp ülkemizi dünyada temsil ederek derece aldım. Aynı zamanda Amerikan güreşi sporcusuyum. 2010’da sıkı bir eğitimden sonra Turkish Power Ağır Sıklet Şampiyonu oldum. 2011’de Şampiyonluk Kemerini Kırkpınar Şampiyonlarından Warrior lakaplı Savaş Yıldırım’a karşı yaptığım karşılaşmadan sonra kazandım. Kemerimi hala koruyorum.
BAŞARIMI SPORA BORÇLUYUM
- Sultans of the Dance ve Anadolu Ateşi dans gruplarında baş dansçılık ve oyunculuk kariyeriniz nereden geliyor?
Hasan Yalnızoğlu:1997 yılındaki “Best Model” yarışmasındaki ikincilik ve “Mister International” yarışmasındaki dünya ikinciliğim sonrası, Uğurkan Erez‘den koreografi öğrenirken dansa merak saldım. Yine tekvandonun kazandırdığı esneklik sayesinde “Sultans Of The Dance” seçmelerini kazandım, altı ay sonra da dünya çapındaki bir topluluğun baş dansçısı oldum. 2002 yılında sahnedeki performansımı gören yapımcı Abdullah Oğuz, “Karaoğlan” dizisinde Camoka rolünü bana uygun görüp verince, oyunculuk kariyerim de başlamış oldum. Survivor sayesinde de sahip olduğum deneyim ve tecrübelerimi anlatmak istediğim bir platforma girdim. Sporla başlayan hikâyem çeşitli platformlarda konuşmacı olmaya kadar geldiyse, demek ki bir başarı hikâyesi yazabilmişim diyorum.
ÇOCUKLARINIZA SPORU AŞILAYIN
- Spor aynı zamanda özveri ve disiplin gerektiriyor. Sizin hayatınıza bu anlamda neler kazandırdı?
B.T. : Hayatımızın her alanında zorluklar yaşıyoruz ama mücadele etmemiz lazım. Benim hayatımda da yokluklar, sıkıntılar oldu ama aktif sporculuğa fedakârlıklarla devam ettim. Örneğin lisede arkadaşlarım kız arkadaşlarıyla gezerken ben spora âşıktım, spor salonunda hedeflerim doğrultusunda çalışıyordum. Ya da belirli işlerde maaşlı çalışıyorlarken ben daha çok antrenmanlara gidiyordum. Yeri geldi okulu da aksattığım oldu ama başarı geldikçe spor bana direkt üniversiteye girme imkânı sağlandı. Üniversiten sonra 3 yıl da öğretmenlik yaptım. 3 kez kazandığım dünya şampiyonluğu bana Müşavirlik kadrosunu getirdi. Ve kendisi de tekvando branşında dünya şampiyonlarından olan eşim Tina Morgan ile tanıştım. 4 çocuğumuz var.
Özetle; bir şey için özveride bulunursanız bunun karşılığını mutlaka alacağınızı düşünüyorum, sporda da böyle. Her şeyden önce toplum olarak sporu hayatımızda terbiyesi ve disiplini ile bir kültür olarak edinmeliyiz. İlla başarı için değil, sağlıklı yaşamak için de çocuklarımıza spor aşkını mutlaka aşılamalıyız. Ben hep şöyle derim; Spor iyi insanları bir araya getiriyor çünkü insanların buna ihtiyacı var. Spor iyi insanların tanışmasını sağlıyor işte.
H.Y. : Ben de mutluluktan giriş yapacağım. Bir insan ya mutludur ya da değildir! Sahip olunan ya da vaat edilenlerle mutluluk yakalanmıyor hiçbir zaman. Bunun adına ister araba diyin ister şampiyonluk, sahip olduktan ve tadını aldıktan sonra başka bir beklenti içine giriyor insan. O yüzden çok küçük yaşlardan itibaren, hep nefes aldığım ve sağlıklı olduğum için mutlu oldum. İşte spor, insanın kötülüklerden uzak kalmasını ve sağlıklı olmasını sağlıyor. Çocuklarımız için önce bunu düşünürsek zaten spora yönlendirmek için en iyi sebebimiz; mutlu bir hayat olacaktır. “Öğrenilmiş Duygular” isimli kitabımda da sporun belki hayatıma kattığı 99 faydasından bahsediyorum ama en önemli faydası; mutluluk. İyi ki spor yapmışım ve herkese tavsiye ediyorum.
Paylaş