Haritasız sulardayız

Prof. Dr. Necmi Gürsakal, pandemi sürecinin uzaması halinde işsizliğin, sağlıktan sonra dünyanın karşısına çıkan diğer devasa bir sorun olacağına dikkat çekti. Daha önce bu ölçekte evden çalışma ile hiç karşı karşıya kalınmadığının altını çizen Prof.Dr.Gürsakal, “Karşı karşıya olduğumuz en önemli karar, iş ve sağlık konusunda bir seçim yapmak. Cevabı olmayan sorular soruyor, henüz haritası çizilmemiş sularda yol alıyoruz” dedi.

Haberin Devamı

Dönüşüm Günleri söyleşi serimizin bu haftaki konuğu, araştırma konuları olan istatistik, ağ bilimi, veri bilimi konularında özgün çalışmaları bulunan Prof.Dr. Necmi Gürsakal oldu. Söyleşimizde insanlığın ağlar içinde yaşamasına rağmen hala durumun farkında olmadığını da anlatan Prof.Dr. Gürsakal, salgın hastalıkların önlenmesinde ağ biliminin önemine işaret ederken, ülkemizde en kısa zamanda bir ’Ağ Bilimi Enstitüsü’ kurulması gerektiğinin de altını çizdi.

Haritasız sulardayız

Prof. Dr. Necmi Gürsakal

İki yıl önceki söyleşimizde küreselleşme ile teknolojinin el ele vererek dünyanın altını üstüne getirdiğini, adeta gerçek ile düş arasında yaşadığımızı konuşuyorduk. Ya şimdi?
Dünya, insanlık çok ilginç ve zor bir dönemden geçiyor. İçinde yaşadığımız bu dönemde insanoğlu ilk kez, bazı kararların alınmasını makinelere bırakmıştı. Makine öğrenmesi ve yapay zeka gibi nedenlerle makine-insan ilişkisi bir çıkmaza doğru yol alıyordu. Beklenmeyen darbe bu kez başka bir taraftan geldi. Makineler insanların işini elinden alırken, bu yetmezmiş gibi bir de insanın karşısına çıkan bir virüs de onların işini elinden almaya başladı. Virüs desteği sürerse, işsizlik insanlığın sağlıktan sonra karşısına çıkan devasa bir sorun olacak gibi görünüyor.
Şimdi, “İşsizlik zaten dünyada bir sorun değil miydi?” diye soranlar olabilir?
Evet bir sorundu ama bu kez karşımıza işsizlik, boyutları inanılmaz ölçüde büyük bir sorun olarak gelebilir, bunu anlatmak istiyoruz. Hem dışarı çıkmayalım hem üretimimiz azalmasın, bu kısa süreler için olabilir ama bu iş uzun sürerse, bunu sağlamak kolay olmaz. Hem çay hasadı olsun, hem de bu bulaşıcılığı yüksek olan hastalık kimseye bulaşmasın. Çok zor bir soru.
Siz bir yol haritası görüyor musunuz?
Henüz haritası çizilmemiş sularda yol alıyoruz. Bunlarla ilk kez karşılaşıyoruz. Dünya bu ölçekte evden çalışma ile hiç karşı karşıya kalmamıştı. Virüs konusunun uzun sürmesi koşuluyla bu da sorunlara, anlaşmazlıklara neden olabilir.

Haberin Devamı

CEVABI OLMAYAN SORULAR

Haberin Devamı

Sorular hep çalışmadığımız yerlerden çıkıyor diyorsunuz yani?
Şu içinde bulunduğumuz günlerde karşı karşıya olduğumuz en önemli karar, iş ve sağlık konusunda bir seçim yapmak. İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “Ya evlerde açlıktan 30 milyon insan ölecek, ya da 2 milyon kişiyi virüsten kaybederiz, hangisi?” diye sordu. İnsanoğlunun geçmişinde elbette büyük salgınlar var. Ama teknolojinin, iletişimin böylesine geliştiği bir dönemde yaşanan bu salgın bir ilk. Ruhani’nin sorusunu ben, sürücüsüz otomobiller için karşı karşıya olunan, “Otomobil (yazılım) çarpma konusunda bir yaşlı ve genç arasında tercih yapmak zorunda kalsa, hangisini seçmeli?” sorusuna benzetiyorum. Bunlara çözüm kümesi olmayan problemler gibi, “cevabı olmayan sorular” desem herhalde yanlış olmaz. İşi daha da zorlaştırmak için sanki sorular hep çalışmadığımız yerlerden çıkıyor.

Haberin Devamı

Haritasız sulardayız

Koronavirüs pandemisi nedeniyle uzaktan yapılan söyleşimizin görselleri 2018 yılından alınmıştır.

KİŞİSEL VERİLERİN GİZLİLİĞİ!

Siz de sürekli sorular sorup, cevaplarını arıyorsunuzdur? Kişisel verilerin gizliliğinden hareket edelim mi?
Elbette! Örneğin, öyle bir teknolojik gelişme oldu ki, kişinin vücudundan onun sağlığına ilişkin veriler bir yerde toplanırsa, o verilerin toplandığı yer, kişiyi onun kendinden daha iyi bilen bir yer olur. Artık bu yer neresiyse (“Sağlık Veri Merkezi” diyelim), bu verileri o kişinin sağlığını korumak ve onu kollamak için de, onun başına hiç aklına gelmeyen sorunlar çıkarmak için de kullanabilir. Biz herhangi bir gün, virüs bulaşmış biriyle temas edip etmediğimizi bilmeyebiliriz ama GPS verilerimizi ve kimlerin virüslü olduğunu ekran başında gören biri, bizim geleceğimizi bizden iyi bilecektir. Amazon, Netflix gibi platformlar zaten bizim neyi satın alacağımızı, hangi filmi seyretmek isteyeceğimizi, yaptıkları hesaplamalarla bizden daha iyi bilmiyorlar mı?
Sağlık söz konusu olduğunda, insanlar bilgilerinin kullanımına daha farklı mı yaklaşır?
Sağlık Bakanlığı’nın “Hayat Eve Sığar Mobil Uygulaması” var. “Uygulama kullanıcıların Bluetooth’unu açıyor ve sokakta gezerken karşılaştıklarından birisi daha sonra pozitif çıkarsa ‹şu gün şu saatte pozitif birisiyle karşılaştınız› şeklinde uyarıyor”.  Bluetooth’un teknik olarak çıkarabileceği sorunlara şimdi burada girmeyelim. Kişisel verilerin gizliliği açısından burada bir sorun var mıdır bilemem. Ama biri bana, “Bu uygulama sizin Bluetooth’unuzu açsın mı?” diye sorsa, hemen sağlığımı düşünerek “evet” derim. Demek ki böyle bir ortamda kişisel verilerin gizliliğinden çok daha önemli şeyler var.

Haberin Devamı

AĞLARIN BİR MATEMATİĞİ VAR

“Küreselleşme, teknoloji, ağlar ve güç” kavramlarını kaleme aldığınız kitabınızda, gücün ağlara doğru kaymakta olduğundan söz ediyordunuz?
“Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler” cümlesi sanki ağlar içinde yaşadığı halde ağların farkında olmayan, sürekli bağlantı içinde oldukları halde yokmuş gibi davranan insanlar için söylenmiş! Beynimizde 86 milyar nöron, her nöronun binlerce bağlantısı ve yaklaşık toplam bin trilyon bağlantı var. Olağanüstü değil mi? Buna karşılık meyve sineğinde 100 bin nöron, farede 75 milyon nöron, kedide 250 milyon nöron, şempanzede 7 milyar ve filde 257 milyar nöron var.
Nasıl bir sistemden bahsediyoruz?
İçimizde metabolik ağlar var. Proteinler hücrelerin araçları ve etkileşim içindeler. Genetik talimatlar hücrelere bu araçlarla ulaştırılıyor. Ancak, bu bağlantıların kopması hastalıkla sonuçlanıyor. Örneğin kanser, genetik olarak bu hücreyi öldür mesajının kaybolması ile oluşuyor. Yaklaşık on yıl önce, bir firmada çalışanların arkadaşlarına duydukları güven dereceleri ile oluşan ağın, koli basilinin hücreleri içindeki protein bağlantılarından oluşan ağ ile benzer olduğunu bulmuştuk. Demek ki ağların da bir matematiği var. Bununla uğraşan dala, ağ bilim adı veriliyor.

Haberin Devamı

Haritasız sulardayız

MERKEZİ DÜĞÜM GÖREVİ

Ağlarla ilgili farkındalık arttı mı bu süreçte?
İnsanlığın ilk insandan beri ağlar içinde yaşadığı halde bunun farkına varması, 18. yüzyılın sonunu buluyor. Ne ölçüde farkına varmış o da tartışılır ya neyse, en azından insan ağları çizmeye başlıyor. Daha da ilginci ağların rastgele (bilimsel rassal), tesadüfi bir şekilde oluşmadığını ancak 2000’lere doğru kavrayabiliyor insan. Ancak o zaman Albert Lazslo Barabasi, bağlantısı çok olan merkezi düğümlere daha çok bağlantı geldiğini ve burada da “zenginin daha zengin” olduğunu görüyor. Korona salgınında hava alanları merkezi düğüm görevini yeterince yaptılar zaten.
Bu zenginin daha zengin olması işi bu salgın için de geçerli. Amazon bu salgın sonucu herhalde servetine servet katacak. İnsanların evlerine kapanmasından en fazla internet ortamında satış yapanlar kârlı çıkacak.

AĞ BİLİM ENSTİTÜSÜ KURULMALI

Pandemi sürecinde ağ biliminin nasıl bir önemi var?
“Ağ epidemiyolojisi” salgın hastalıkların önlenmesi için çok önemli. Bu nedenle, ülkemizde en kısa zamanda bir Ağ Bilimi Enstitüsü kurulmalı. Bu enstitü, ister Sağlık Bakanlığı’nın “Hayat Eve Sığar Mobil Uygulaması” gibi uygulamalarla, ister mayıs ayı ortasında Google ile Apple’ın çıkaracakları temas izi uygulaması gibi uygulamalarla elde edilecek verileri değerlendirebilir. Bildiğiniz gibi Filyasyon kelimesi tıpta hastalığın kaynağını bulmak anlamına geliyor. Özellikle bulaşıcı hastalıklarda yapılan hastalığın ilk ortaya çıkış nedenini bulmak için yapılan çalışma anlamında bir sözcük filyasyon. Filyasyon işi, ağ konusunda oluşan verilerin iyi okunmasıyla ilgili bir konu. Futbol maçlarında en sık hangi paslaşma desenlerinin kullanıldığını pas ağlarını analiz ederek bulabiliyoruz. En sık bulaşma desenlerini verilerden belirlersek, bulaşma tehlikesinin nerelerde olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Haritasız sulardayızBİRİLERİ BİZİMLE DENEY YAPIYOR!

Ağ bilimi üzerinde çalışan biri olarak, senaryolara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Koronavirüsten bir kişi ölmemiş! Mankenler kullanılmış, hep aynı görüntüler verilmiş, maksatları insanları korkutmakmış vs… İyi de gerçeği algılamakta gerçekten bu kadar başarısızsak, gerçekten birileri bizi ayakta uyutuyorsa, benim onlara, helâl olsun demekten başka elimden bir şey gelmez.
Diğer yandan da sürekli Nobel Ödülü alanların bu virüsün insan yapısı olduğunu söylemeleri ile karşılaşıyorum. “Birileri bizimle deney yapıyor,” diyenler var. Evde kapalı kalacağımızı anladığımız gibi neden koşup, tuvalet kâğıtlarını raflardan indirdik sorusunun cevabı hâlâ verilemedi.

Siz ne kadarına inanıyorsunuz?
Aklıma Truman Show filmindeki Jim Carrey geliyor. Ekşi Sözlükte de biri, “Gelecekte gerçek hayatta uygulanması olası bir projeden söz eden film” demiş. Tabii ben buna inanmıyorum ama benim inanıp inanmamam hiç önemli değil, bayağı inanan var ya önemli olan o.
Pentagon UFO görüntülerini yayınladı. Eşim bilim-kurgu filmlerini sevmeyen, UFO ve uzaylı gibi konuların saçmalık olduğuna inanan biriydi. Bugün bana dedi ki, “Artık ben de uzaylılara inanıyorum. Zaten televizyondaki bütün görüntüler bir bilim-kurgu filmi gibi…” Aslında hepimiz allak bullak olmuş durumdayız. Bunları birileri kafalarımızı iyice karıştırmak için mi yapıyor, bilmiyorum!

DEĞİŞTİRMEK KOLAY DEĞİL!

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenlerden misiniz?
Kısaca, zor günler yaşıyoruz. Ben hiçbir şey eskisi gibi olmayacak görüşüne katılmıyorum. Bu virüs hep tehdidini sürdürürse veya insan yapımı bazı başka virüsler devreye sokulursa, evet o zaman hiçbir şey eskisi gibi olmaz, olamaz. Ama diğer salgınlar gibi bu salgın da bir noktada sönmeye başlarsa, işte o zaman her şey tam eskisi gibi olmasa da yeniden eskiye dönmeye başlar. Neden mi? Ağların yapısını değiştirmek kolay değil de ondan. Üzgünüm ama ağlar da zengini daha zengin yapacak şekilde işliyor…

KİMDİR?

Prof. Dr. Necmi Gürsakal, Bursa İktisadi İdari Bilimler Akademisi mezunudur. Uludağ Üniversitesi İİBF Ekonometri Anabilim dalında 1983-2017 tarihleri arasında görev yaptı. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Prof. Dr. Gürsakal, 1987 yılından itibaren Bursa’da yerel gazetelerde köşe yazıları yazdı. İlgi alanlarında fraktal müzik de olan Prof. Dr. Gürsakal’ın roman, anı, deneme türleri, istatistik, iletişim ve medya konularında çok sayıda eseri var. İstatistikin çeşitli konularında çalışmalar yapmış olan Gürsakal’ın özellikle ağ bilimi, büyük veri, veri bilimi ve makine öğrenmesi üzerine özgün çalışmaları bulunuyor. 2018 yılından itibaren Fenerbahçe Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili görevini sürdürmekte, İİBF Uluslararası Finans Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta.

Yazarın Tüm Yazıları