Deprem, kayıp ve yas müfredata girmeli

Klinik Psikolog Ayşegül Sabuncu, deprem ülkesi olduğumuzun bilinciyle fiziksel tedbirler kadar özellikle ilköğretimde kayıp ve yas konulu duygusal eğitimlerin de verilmesinin önemine dikkat çekti. Deprem konusunda yapılan paylaşımlarda yeterli duyarlılığın gösterilmediğini de anlatan Psikolog Sabuncu, “Depremde kurtarılan çocuklar üzerinden yapılan paylaşımlar, şimdiki ya da ileriki yaşantısında onları travmatize edeceği gibi, kişilik haklarını da ihlaldir. Acıları kişiselleştirmekten çok, kurumlar üzerinden yardımlaşmanın ön plana çıkarılması deprem travması yaşayanlara daha iyi gelecektir” dedi.

Haberin Devamı

Deprem, kayıp ve yas müfredata girmeli
Fotograflar: Recai Güler

Yakın zamanda yaşadığımız İzmir depremi, ülkece hepimize acıyı, korkuyu, sevinci, umudu barındıran birçok duyguyu da bir arada yaşattı. Depremi bizzat yaşayanlarla birlikte dolaylı şekilde yaşayanlar da deprem bölgesinde hissetti kendini. Kalbimiz deprem bölgesinde birlikte attı. Peki, fiziksel tedbirler sıkça dillendirilirken duygusal olarak deprem ülkesi olduğumuzun bilincinde mi hareket ediyoruz, gereken önlemleri alıyor muyuz? Acıları paylaşalım derken kullandığımız görsellerle durumu daha da trajediye mi çeviriyoruz? Deprem travması nasıl yaralar bırakır, nasıl iyileşir? Depremin bize hatırlattığı birçok sorunun yanıtını deprem travması üzerine çalışmaları bulunan Klinik Psikolog Ayşegül Sabuncu’dan aldık.

Haberin Devamı

Deprem ve benzeri afetler, genel olarak hangi duyguları etkiler?
Öncelikle İzmir depreminde, kaybettiğimiz 115 canımıza rahmet, ailelerine sabır, enkaz altından çıkarılan vatandaşlarımıza şifa diliyorum. Ülkemize de geçmiş olsun. Doğal afetler sonrası, insanlar haberleşme araçları ile bilgiyi aldıkça, yoğun üzüntü, çaresizlik duygusu ile ne yapabilirim şeklinde düşünür. Ve maddi manevi yardım yaptıkça iyi hisseder ve büyüme, güçlenme, dayanıklılık artar. Ama bir kısım insan da, afet bilgisini öğrendikten sonra kendini kapatır. İçine döner. Olmamış gibi yaşama devam etmeye çalışır. Tepki, kişi tarafından dondurulmuştur. ‘Acı tavında dövülür’ diye bir atasözümüz var, tepkinin zamanında verilememesi, kişiyi daha kırılganlaştırır. Yine birçok hastalığa davetiye çıkarır.

YARDIMLAŞMA ÖN PLANA ÇIKMALI

Depremle ilgili haberlerde ve paylaşımlarda acı ve sevinci dile getirirken yeterince duyarlı davranıyor muyuz?
Maalesef bu konuda medya ve sosyal medya kullanıcıları, bilinçli ya da bilinçsiz yeterli duyarlılığı gösteremiyor. Travmanın anlamlandırılması çok önemli. Acı ve kayıpların, trajedilerin ön plana çıkarılması yerine, umut ve yardımlaşmanın ön plana çıkarılması, travmaya daha iyi gelecektir. Başka bir olumsuz etki de, travmatik etkisi güçlü görseller ya da yayınlar yaşanan olaya karşı duyarlılık yaratmanın tam aksine, izleyenlerin duyarsızlaşmasına neden olarak, yaşanan olayı sıradanlaştırıyor.

Haberin Devamı

ÇOCUKLARIN KİŞİLİK HAKLARI İHLAL EDİLİYOR

Deprem, kayıp ve yas müfredata girmeli
Özellikle çocuklar üzerinden neden sürekli bir şey yazmak ya da paylaşmak ihtiyacı hissediliyor?

Çünkü travmatize olundu. Aynı yüzleri sürekli gördüğünüzde yakınınız haline geliyor. Çocuk söz konusu olduğunda, bu konu daha da önemli hale geliyor. Çocuğun fotoğraflarının adıyla birlikte paylaşımı, şimdiki ya da ileriki yaşantısında onu travmatize edeceği gibi, kişilik haklarını da ihlaldir. Aslında biz baştan teoriyi yanlış kurduk. Eğer o görüntüler bu kadar medyatize edilmiş olmasaydı bir çocuk olarak tanıyacak ve bir çocuk daha çıkarıldı diye sevinecektik. Ama o kadar meraklıyız ve de kişilerle hikayeleştirmeyi ön plana çıkarıyoruz ki, olay daha sonra da ‘hiç mi yakını kalmadı, sahipsiz bırakıldı’ konularına dönüştü. Acılı yeni bir konu daha ortaya çıkıyor yine taciz başlıyor. Oysa kişiselleştirmemize gerek yok, amacımız maddi manevi yapacaklarımızla depremzedelere yardım etmek ve de bunu güvenilir kurumlar üzerinden yapmak olmalı.

Haberin Devamı

OKULLARDA KAYIP KONUSU DA İŞLENMELİ

Deprem konusunda bilinçli olmak adına okullarda deprem tatbikatları ile alınan eğitimler sizce yeterli mi?

Okullarda çocuklar deprem anında ne yapacaklarının eğitimini alıyorlar. Oysa hem fiziksel hem de duygusal anlamda eğitim verilmelidir. İlköğretimde Deprem - Kayıp -Yas yaşantıları ve baş etme yöntemleri de müfredata girmeli. Bir çiçeğin yaşamaması, evdeki bir kuşunun ölmesi de kayıptır. Okulda deprem ve kayıplar konuşulurken, çocuk eve geldiğinde, bu konu yokmuş gibi davranılırsa, çocuk bir belirsizlik yaşıyor ve endişesi artıyor. Annem ve babam kötü şeyleri benden saklıyor der ve güvensizlik oluşur. Ölümün de yaşamın bir kanunu olduğu bilgisine erken sahip olursa, ölümü yüceltmez ve kayıp karşısında travma ile karşılaşmaz. Öğrenen çocuk, strese daha dayanıklı hale gelir. Soğukkanlı bir şekilde, ne yapacağına hazırlıklı olması öncelikle yaşamsal bilginin ortaya çıkmasını ve korkunun kontrol altına alınmasını, kararlılığa dönüşmesini sağlar. Aynı zamanda kayıp yaşayan arkadaşıyla da empati yapar. Ancak böyle yardımlaşma ve işbirliği ortak değerler haline gelir.

Haberin Devamı

DERSLER ÇIKARMALIYDIK

Deprem, kayıp ve yas müfredata girmeli
Deprem travması yaşamamak için nasıl önlemler alınmalı?

Biz, deprem olana kadar, deprem olmayacak gibi düşünen, olduktan sonra oldukça hızlı bir şekilde toparlanan bir toplumuz. Bu yardım, şükür, acının paylaşılması Türk toplumunun ender özelliklerindendir. Ancak özellikle deprem ülkesi olarak, şimdiye kadar yaşadığımız onlarca depremden dersler çıkarmalıydık. Bu konu ile ilgili sınırlamalar oluşturmalıydık. Depremler yaşanacak, ama alınacak kararlar ve yasalarla, yarın artık aynı sorunu yaşamamalıyız. Deprem ülkesi olduğumuz bilincinde olmalıyız. Acı büyüme ve gelişmenin bir parçasıdır. Mademki başımıza geldi, onu bir şanssızlık, trajedi gibi görmek yerine, onu yönetmemiz gerekiyor. O zaman kişi, travmayı dondurmaz, işler ve büyür. İnanç sistemi de, bu gibi travma durumlarında kişiyi koruyan, çok önemli bir mekanizmadır. Birçok önlem aldıktan sonra, yapacağım daha başka bir şey yok diye düşünüp, tanrıya sığınmak, rahatlık ve huzur verir, psikolojik dayanıklılık artar.

Haberin Devamı

KAYGI VE STRES BOZUKLUĞU

Deprem yaşayanların aldıkları psikolojik yaralanmanın boyutları ne zaman ve nasıl ortaya çıkar?
Deprem sonrası korku ve kaygı, yaklaşık 6-8 hafta kadar devam eder. Bazen korku ve kaygı gibi, bazen sallanma hissi gibi, bazen lambaları kontrol etme, uykusuzluk, karanlıktan korkma, deprem sırasında yaşanan süreci sık hatırlama, bu sırada olumsuz duygular; çaresizlik hissi, panik, dehşet hissi, yabancılaşma, içe kapanma, konuşmama durumları gibi, bedende bu süreci olumsuz şekilde hissetmeler olacak. Bu belirtiler ve hisler, bir ay içinde ortadan kalkacak gibi olur, yavaş yavaş geçer. Organizmamızın bulunduğu duruma hızlı bir adapte olabilme yeteneği vardır. Bu yeti, kişilere göre değişkenlik göstermekle beraber, sekiz hafta kadar sürer.
Depresyon ve hastalıklara yol açar mı?
Önemli travmatik bir olay yaşandı. On binlerce insan bundan etkilenmiş durumda. Yaşam sırasında yaşanan her türlü olumsuz yaşam olayı travma olarak tanımlanır. Deprem travmasında fiziki bir tehdit, yaşam kaybı söz konusu olduğu için ağır bir travmadır. Travmatize olan halkın yaklaşık beşte birlik kısmında kalıcı hale gelir. Artık kalıcı hale geliyor olması, travma sonrası stres bozukluğu tanısını alması demektir. Durum daha da ağırlaşır. Bu şikâyetlere eklenen şikayetler olabilir. Depresyon, panik atak, uyuşturucu alkol bağımlılığı gibi, şiddet, yoğun öfke gösterme ya da psikosomatik hastalıklar dediğimiz bir grup hastalıklar başlayabilir. Bu şikâyetlere bir müdahale yapılmadığı sürece kalıcı hale gelir. Yıllarca sürebilir.

ETKİLEŞİME GEÇMEK İYİ GELECEKTİR

Deprem, kayıp ve yas müfredata girmeliDeprem yaşamış kişilerde tekrar yaşanan depremler nasıl bir tetikleme gücüne sahiptir?
Geçmişte depremi bizzat yaşayanlar, depremi hissetmeseler bile, gördükleri bu sahneler, kayıp ve ölüm haberleri ile birlikte, beyinde, geçmişte yaşadıkları deprem travması kapsülü açılır ve şok, panik, dehşet duygusu, organize olamama, büyük bir acı ve bedensel izleri ile birlikte kendilerini bulurlar. Deprem yaşantısı ile kapsül açılmıştır ve işlenmemiş bu anılarla, kendilerini karşı karşıya bulurlar. Etki oldukça yoğundur. Eğer psikolojik yardım alındıysa bu etki oldukça azalır. Ancak kişinin aldığı yara çok yönlü olduğu için; yani yakınını kaybediyor, güvenli alanını, okulunu, şehrini kaybediyor. Bu durumda kayıpları doğrultusunda aldığı yara da büyük. Aldığı tedaviyi yarım bırakma ihtimali fazla. Dolayısıyla her deprem, birçok geçmiş depremzedeyi hala yoğun etkiliyor.
Depremden etkilenmiş kişiler nasıl hareket etmeli?
Daha önce deprem yaşayanlar zorluğu daha iyi deneyimlediği için, en duyarlı gruplardır. Depremzedelerle iletişime geçilmesi; onları dinlemek, maddi ve manevi yardımlaşma, travmanın tekrar işlenebilmesi ve tamir olması için bir fırsattır. Yapabilecekleri kadar, etkileşime girmek iyi gelecektir.

PSİKOLOJİK TRAVMA EKİPLERİ SAHADALAR

1999 yılı Marmara depreminde halka yönelik Travma Kitapçıkları da hazırlamışsınız?
Evet, 1999 depreminde, oldukça ağır sahnelere şahit olduk. Bu gerek depremzedeleri travmatize ettiği gibi, çevre illerdeki halkı, çocukları, yardımda bulunan destek ekiplerini de oldukça travmatize etti. Deprem sonrası ilk yardım ve kriz yönetimi yapıldıktan sonra, çalıştığım kurumla birlikte tüm afetzedelere ve halka yönelik, duygusal yardım kitapçığı hazırladık.
Deprem travması nasıl tedavi ediliyor?
Yaklaşık iki aydan sonra depremin duygusal etkileri devam ediyorsa, kişi yaşama uyum sağlayamaz, birçok duygusal ve fiziksel hastalık geliştirir dedik. İşlenmemiş anılar, bölük pörçük gelerek, kişiyi sürekli rahatsız eder. Farklı durumlara da genellenmeye yani korku, felaket olarak algılanmaya başlar. Bundan dolayı bu anıların işlenmesi, ve kişinin negatif duyum ve duygularının, gözünün önündeki o negatif resme karşı duyarsızlaştırılması, ve kişinin kendine ilişkin ‘Tehlikedeyim, güvende değilim’ düşüncesinin, yerine ‘Güvendeyim ve böyle bir duruma karşı artık ne yapacağımı biliyorum’ düşüncelerinin yerleştirilmesi gerekir. EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) Yöntemi ilaç ve hipnoz kullanılmadan yapılan bir psikoterapi uygulamasıdır. Bu çalışma özellikle 1999 yılından itibaren ülkemizde oluşturulan Psikolojik Travma Ekipleri tarafından oldukça iyi yapılıyor. Şu anda Türk Psikologlar Derneğine bağlı gönüllü psikologlar ve EMDR Terapistleri sahada, afetzedelerle çalışıyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları