Paylaş
* Bir yazınızda okumuştum, “Yeni fikirleri, farklı fikirleri olanlar, toplumda pek kabul görmezler. Bu da toplumsal egonun yüksekliğindendir” demiştiniz. İnsan yeniliğe neden karşı çıkar?
İnsan psikolojisi bu, bilinçaltında oluşmuş bir şey; çünkü herkesin bir konfor alanı vardır ve o konfor alanını bozabilecek her şey potansiyel tehlikedir. Buna karşı refleks gösterilir. Toplumumuzda ise aynı zamanda aile ve toplum yaşamımı nasıl etkiler diye yaşamsal konulara giriyoruz. Kendimizi yetersiz gördüğümüz için böyle bir yeniliğe adapte olamam diye düşünüyoruz. “Eyvah başkası adapte olursa, ben olmazsam ne olur?” soruları başlıyor ardından. Sonra da “Hiç olmazsa daha iyi ol olur” diyerek kestirip atıyoruz.
İş dünyasındaki yetersiz yöneticiler için de geçerli aynı şey. Patronsanız ağırlıklı olarak, “Bu yeniliğin bana maliyeti ne olur?” sorusu gündeme gelir. “Benim bu işten anlamadığım ortaya çıkarsa, var olan düzenimi bozabilir” şeklinde korku olabilir. Dolayısıyla bilginin ve özgüvenin arttığı ortamlarda, yeniliğin kabullenmesi artıyor. Bu kesin!
* Eğitim ile oyunun artık iç içe olduğu bir çağa girdik. Öncelikle, eğitim sistemimiz ne kadar beklentilerimizi karşılıyor. Görüşlerinizi almak isterim?
Eğitim sistemi sadece Türkiye’de değil bütün dünyada değişiyor. Dolayısıyla değişime hepimizin ayak uydurması gerekiyor. Bu yıl yapılan çalıştaya, fütüristlerden Ufuk Tarhan’ı da davet ettiler. Bu çok önemli bir gelişme, bizim için heyecan verici oldu. Çıktılarına çok hakim değilim ancak tüm katılımcıların fikirlerinin alındığını biliyorum. Uzun vadeli planlarda eğitim sisteminin değişeceği ile ilgili maddeler var. Çocukların eğitim sistemi ile ileride ne kadar uyumlu olacakları konusunda şunu söyleyebilirim; söylem başka uygulama başka şeylerdir, onu şu anda bilemeyiz. Ancak söylemler uygulanabilir hale gelirse, önümüzdeki 10 yıl içinde eğitim sisteminde peyderpey değişim başlayabilir.
Fotoğraflar: Cihan Atasever
EBEVEYNLER TEKNOLOJİYE HÂKİM DEĞİL!
* Çocuklara bilgisayar oyunlarını yasaklamak yerine oradan aldıkları hazzı benzer oyunlarla eğitimde kullanmamız gerektiğinden söz ediyorsunuz. Ebeveynlere yöntem konusunda öneriniz ne olur?
Ebeveynler teknoloji ile çocukları ayırmamalı, sadece sınırlar koymalı. Kendileri teknolojiye hâkim olmadıkları için yasaklama yoluna gidiyor. Çocuklarının hangi bilgisayar oyunu oynadıklarını bile bilmiyorlar; sadece oynama diyorlar. Ben çocuklarımın hangi bilgisayar oyunu oynadıklarını, oyunda hangi karakteri seçtiklerini, ne kadar saat oynadıklarını bile biliyorum. Dolayısıyla çocuk, ödül-ceza mekanizmasıyla kontrol edemediği içgüdülerini, boş zamanlarını oyunla geçirerek kullandığında, kendini çok rahat hissedebilir. Yasaklama istediğiniz sonucu asla sağlamaz.
* Meslek seçimleri konusunda gençler ne kadar bilinçli sizce?
Maalesef moda gibi meslek seçimi söz konusu oluyor. Son dönemlerde avukatlık çok ön plana çıktı, herkes avukat olmak istedi. Aynı şey psikoloji ve bazı mühendislik dalları için de geçerli. Kulaktan kulağa söylenti şeklinde tercih yapan çok oluyor. Oysa Amerika önümüzdeki yıllarda gereksinim duyacağı avukat, mühendis, doktor sayısı büyüme planlarına göre rakamsal olarak açıklanıyor. Biz her şehre bir üniversite mantığı ile hareket ediyoruz, yatırımını yapmadığımız bölümler açıyoruz. Öğretim üyesi yeterli olmadığı için kaliteden de ödün vermek zorunda kalıyoruz. Zaten planlı olmadığı için, o bölümlerden istihdama doğru bir katkı da sağlanmıyor.
DEĞİŞİM YAŞANACAK SEKTÖRLER
* Geleceğin meslekleri konusunda önerileriniz ne olur?
Kendi çocuklarımdan örnek vereyim. Kızım mesleğini medya iletişimi olarak seçti. İkiz oğullarım da lise 2’de, sık sık bu konuda konuşuyoruz. Önce ne olmayacağınıza karar verin, sonra ileride hangi meslekler olmayacak veya yapılması zorlaşacak onu bilin diyorum. Ondan sonra da dünyadaki en önemli değişimler hangi sektörde olacak ona bakmak gerekiyor. Bir oğlum enerji sektöründeki değişim nedeniyle, enerji mühendisi olmaya karar verdi. Diğer değişim yaşanacak işlerden biri de şirket satışları. Neden? Çünkü yeni jenerasyon, eski jenerasyonun yaptığı işleri yapmak istemiyor. Doğumlar da azaldığı için şirket sahiplerinin de daha az çocuğu olacak. O zaman şirket alımı-satımı çok önemli olacak demektir. Dolayısıyla diğer oğlum da kendini finans ve yönetim konusunda geliştirmeye karar verdi. Umarım örneklerim diğer gençlere de faydalı olur.
BEKLENTİLER ÖRTÜŞMÜYOR
* Amerika’da özellikle biyoteknoloji sektörünün devlet ve üniversiteler işbirliği sayesinde büyümesini örnek gösteriyorsunuz. Ülkemizde üniversite-sanayi işbirliği neden yeterli düzeyde değil?
Ben özellikle Türkiye’deki üniversitelerin Amerika’daki üniversiteler ile beraber çalışması gerektiğini düşünüyorum; çünkü ülkemizdeki üniversitelerin bilgi birikiminin yeterli olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla sanayi ile işbirliği yapmaları da çok kolay değil.
OTOMOTİVDEKİ DEĞİŞİMİ TAKİP EDİN
*Bursa da, Türkiye’nin önemli sanayi şehirlerinden biri konumunda. Sektörel bazda nasıl değişimler öngörüyorsunuz?
Bursa’daki 2 otomotiv yan sanayi firmasıyla yurtdışında 2 elektirikli otomobil firması satın alma girişimimiz olduğu için yapıyı çok iyi biliyorum. Öncelikle otomotivdeki gelişimin yakından takip edilmesi gerekiyor. Şöyle örnek vereyim; Türkiye’de, Almanya’da yerleşik bir Türk‘ün sahip olduğu akışkan transfer sistemi üreten bir firma, “2030 yılında ben yokum” dedi; çünkü elektrikli otomobilde bu sistemler kullanılmıyor. Dolayısıyla geleceğini garanti altına almak için Türkiye’de satın alma yaptı. Firmalar da otomotiv yan sanayi olarak yaşamlarını sürdüreceklerse, elektrikli otomobil ile birlikte ne gelecek, ne gidecek takip etmeleri gerekiyor. Şu anda içten yanmalı motorlu otomobillerde olan sistemlere sahiplerse, 2030’dan itibaren çoğunun işlerini kaybedeceklerini bilmeleri gerekiyor.
E-TİCARET BÜYÜYECEK
* Sadece otomotiv yan sanayi için geçerli değil bu tehlike tabii?
Elbette. Üç boyutlu basım gibi teknolojilerin hızlı gelişmesiyle tekstil de hızla değişime uğrayacak. Yine e-ticaret inanılmaz derecede büyüyecek. Bursa’yı sadece otomotiv ve tekstil olarak algılayamayız, bir sürü alışveriş merkezi de var. O AVM’ler 2030’dan sonra yavaş yavaş kapanmaya başlayacak. Amerika’da yerleşik AVM’lerin dörtte biri kapanmış durumda. Dolayısıyla Türkiye’de de 2030’dan sonra aynı durumu beklemeliyiz.
YERLİ OTOMOBİLDE BAŞARI ZOR
* Yerli otomobil üretimi konusunda başarılı olmak için nasıl bir araç üretilmeli sizce?
Üretilen araç mutlaka otonom yani şoförsüz kullanıma uygun ve elektrikli olması gerekiyor. Pil teknolojisinin de tamamıyla kimyasal teknolojiye dayalı bir pil teknolojisi olmaması gerekiyor. Bu üçü olmazsa olmaz. Elektrikli otomobil deyince, özel şasi, özel vücut, kaporta da tasarlanması ve de bunun yeni teknolojiye uygun olarak yapılması gerekiyor. Ford’un, General Motors gibi firmaların milyarlarca dolar bu işe yatırım yapacaklarını biliyoruz. Şimdi Türkiye 1-2 milyar dolar yatırımla nasıl yerli otomobili çıkaracak, bunu kime hangi fiyattan satacak soruları var. Bir araya gelen ortakların bilgi alanları yeterli olmasına rağmen, ben bir marka yaratmanın çok zor olacağını, bu projenin istemeyerek de olsa başarılı olmayacağını düşünüyorum.
* Yeni piller ne zaman kullanılmaya başlanacak?
Teknoloji, 2023 yılında mikro işlemci bazlı yeni pillere dönecek. Kimyasal pillerden zamanla uzaklaşılacak. Dünyada bu konuda çalışan benim bildiğim 5 firma var. Lityumdan 100-170 kat fazla enerjiyi depolamış olacağız. Bu gelişme dünyada birçok sektörde devrim yaratacak. Düşünsenize örneğin kalp pilleri artık hiç değişmeyecek. Uçan otomobiller gerçek olacak.
YAPAY GENEL ZEKÂDAN KORKUN!
* En çok merak edilen konulardan biri de yapay zekânın hayatımızda yapacağı değişiklikler. Korkalım mı gerçekten?
Yapay zekâdan değil asıl “yapay genel zekâ”dan korkun! Çünkü orada duygu olacak. Şu anda 100 milyonluk bir fare beynini simüle ettiler. İnsan beynini simüle etmeyi de 2025’e kadar başarabilirler. Beynin nasıl çalıştığını öğrenirsek birçok duygunun hareket noktalarını, beyinde nasıl kodlandığını öğrenmiş olacağız. İşte o gün yapay genel zekânın da başladığı gündür. İnsan kopyalamasını mekanik olarak sağlamak çok zor olsa da, 2100’lerde başarılacağını düşünüyorum. Ama insan beyninin kopyalanması, yapay genel zekânın anahtarını çevirmemiz demek olacak. Bizim gibi düşünen, hareket edebilen robotik insanların yaşadığı bir dünyaya doğru gidiyoruz.
Paylaş