Tuvalet eğitimini tamamlamış bir annenin haklı gururu
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Var mı çocuğa çişi, kakayı öğretmekten daha büyük bir gurur? Vardır tabii ama yapanlar ve yapamayanlar bilir ki, bu da yeterince büyüktür!
İsmi Neslihan Darnel. Milli voleybolcu. Kazandığı başarıları bilmeyen yok. Ama o son günlerde üç yaşındaki kızıyla kazandığı bir başarı yüzünden hayli gururlu: Neslihan Darnel kızı Zeynep’e çok başarılı bir tuvalet eğitimi verdi. Bu yüzden de Selpak’ın başlattığı ‘Tuvalete Merhaba’ projesinin yüzü oldu. Hafta içinde düzenlenen basın toplantısında tanıdım onları... Zeynep çok dışa dönük ve zeki bir kız çocuğu. Neslihan Darnel ise kızına fazlasıyla emek veren, her kelimeyi tartıp öyle söyleyen bir anne. Tuvalet eğitimine başlamaya Zeynep kendi karar vermiş. Yuvadaki arkadaşlarını görüp tuvalete gitmek istemiş. Oyun oynarken bebeklerinin altını değiştirmek yerine onları tuvalete götürmeye başlamış. Ve bir gün anneannesine dönüp “Ben tuvalete gitmek istiyorum. Artık bez bağlamak istemiyorum” demiş. “Bu kararı kendi başına vermesi ve tuvalet alışkanlığını kazanmasıyla özgüveninin arttığını görmek çok önemliydi” diyor Darnel. Bu noktada yaptığı en doğru şey Zeynep’in kararının arkasını getirmek olmuş. Yani bez bir kere çıkmış ve bir daha asla bağlanmamış. Projenin lideri Prof. Dr. Bengi Semerci bu kararlı tutumun tuvalet eğitiminin en önemli adımı olduğunu özellikle belirtti toplantıda. Semerci’ye göre bu süreci hiç inatlaşmadan, savaşmadan, uysalca, keyifle geçirmek gerekiyor. Toplantıda aldığım diğer notlar şöyle: * Tuvalet eğitimi için en doğru zaman 24-36 ay arası. Bezi bırakmak için her ne kadar anneler bir zaman belirlese de, aslında buna çocuk kendisi karar verir. Çocuğun artık bezinden rahatsız olmaya başlaması, büyüklerini ve arkadaşlarını görüp tuvalete gitmeye istekli olması bunun ilk belirtileri. Ayrıca kendi pantolonunu veya eteğini indirip çıkarabiliyorsa, lazımlığına oturabiliyorsa zaten bezden ayrılmaya da hazır duruma gelmiş demektir. Bu süreçte onu hiç zorlamadan, gün içinde belirli aralıklarla tuvalete götürüp, hatta o sırada sohbet ederek tuvalet alışkanlığını kazanmasını sağlayabilirsiniz. * Eğitimin üç yaşına kadar tamamlanması beklenir ama bazı durumlarda bu 4-5 yaşına kadar uzayabilir. Sabır önemli ve “Gece bezi çıkartmak için acele etmeyin. Gündüz hiç altına yapmıyor ve hep tuvalete gidiyor olsa da geceleri çocuk için daha zor olacak. Bir çocuk 5 yaşına kadar gece altına yapıyor olabilir, bunda telaşlanacak bir durum yok. Ancak gelişimi normal olduğu halde, 5 yaşından sonra aynı durum devam ediyorsa bir uzmana danışmalısınız. * Tuvalet alışkanlığının yanı sıra, çocuğa kişisel temizlik alışkanlıklarının da kazandırılması gerek. Normal gelişim sürecinde 3 yaşına gelmiş bir çocuk artık tuvalet kağıdını çekip poposunu temizleyecek hale gelmiş demektir. Ama iyi ama kötü... ‘Daha beceremez, küçük’ düşüncesiyle sakın her seferinde siz yapmaya kalkmayın. Darnel her seferinde temizlenme işini Zeynep’e bıraktığını anlattı: “O yapabildiği kadar yapıyor sonra arkasından ‘Bir de ben bakabilir miyim’ diyerek tamamlıyorum.”
TUVALETE MERHABA
‘Tuvalete Merhaba’ projesi, ebeveynlere tuvalet eğitimi sürecinde destek vermeyi hedefliyor. Proje ilk olarak Türkiye’de yoğun olarak kullanılan sosyal medya ağı üzerinde başlıyor. İnternet platformunun amacı ebeveynleri video, makale ve farklı ailelerin tecrübe ve anılarıyla bilgilendirmek ve bu süreci keyifli geçirmelerini sağlamak. www.facebook.com/Selpak
İstanbul’da hamile olmak
“Dertleşmek adına...” Demet B. Yılmaz’dan gelen mailin konusu buydu: “8 aylık hamileyim, balon gibi de şiştim... Çalışıyorum; dolayısıyla toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. Cüssemi ne kadar saklamaya çalışsam da öncelikle kadınlar ve bazı beyler sağ olsun bana yer veriyorlar. Başıma türlü dertler de açılıyor tabii. Az önce kalabalık bir otobüsten indim fırça yiyerek... Önümdeki dangalaktan orta kapıda inmek için izin istedim. Keşke ön kapıdan inseydim, rahatsız etmeyeyim kimseyi dedim. Dangalak bana ‘Öf ya iki kişilik yer kaplıyorsun, geç geç’ dedi, hışımla dönüp “Ne biçim konuşuyorsun sen” dedim, ‘öküz’ dedi, ‘aptal’ diyecevapverdi. ‘Allah belanı versin’ diyerek güç bela indim otobüsten. O kadar sinirlendim, o kadar sinirlendim ki anlatamam, titremeye, ağlamaya başladım, yanımdaki teyze sırtımı sıvazladı azıcık sakinleşeyim diye, yok hala çok kötüyüm. Zaten sıkıla sıkıla biniyorum, yer verdiklerinde utanıyorum, defalarca teşekkür ediyorum. Ama meraklanmasınlar bu cüsseyle daha erken kalkar yollara düşerim, yolun da hep köşesinden köşesinden yürürüm. Bu da bana revaymış. Olsun, Allah büyük. Bu ülkede insan kalmamış bunu taa içimden duyumsuyorum, yazık.” Hamile kadınların şehir hayatında yaşadığı olumsuz olaylara sadece bir örnek Demet Yılmaz’ınki. Maalesef sekiz aylık hamile bir kadına öküz diyebilecek ‘insan’larla bir arada yaşıyoruz. Aynı ‘insan’lar Rüzgar kucağımdayken ve karşıdan karşıya geçerken arabalarını üzerimize sürüyor mesela. Ya da yavaş geçmemize sinirlenip camdan yarı bellerine kadar sarkarak ‘Yüürrrüü be kadın’ diye bağırıyorlar. Artık sinirlenmeme noktasına geldim. Önemsemiyorum. Çünkü beklentimi sıfırladım. Yol vermeliler, diye düşünmüyorum, gerekirse beş dakika karşıdan karşıya geçmek için bekliyorum, Rüzgar pusetine binmemekte direndiği, bebek arabası ve çantalarla kalakaldığım zamanlarda bile kimseden yardım beklemiyorum. Gerekirse arabayı bir dükkana emanet edip yoluma devam ediyorum. Tavsiye ederim.