Paylaş
Rüzgar daha çok ama çok küçüktü, fotoğraf editörümüz Sebati Karakurt bir gün yanıma gelip her zamanki dobra üslubuyla “Bana bak kızım” dedi: “O çocuğun eline telefon melefon vermeyeceksin. Arkadaşımın 12 yaşındaki oğlunun beyninde ur bulundu, hepimiz perişanız.” Ve nasıl korktuysam gerçekten vermedim, veremedim. Rüzgar yeni çağın akıllı telefonlarından uzak büyüdü. Restoranda huysuzluktan tepinse de, trafikte ağlama krizlerine girse de oyalamak için oyun, müzik açmadık.
Ama sonra tablet bilgisayarlar çıktı, bizim eve de bir iPad girdi. Açıkçası sihirli kutuyu ilk ben açtım, çünkü bebek ve çocuklara özel yapılmış aplikasyonlardan etkilendim. O ninnileri dinlerse ruhu dinlenir, o kelimeleri bilgisayarla birlikte tekrarlarsa daha çabuk konuşur, daha zeki olur zannettim. Yanıldım mı bilmiyorum? Kesin faydası olmuştur. Ama gelin görün ki iki ucu kirli değnek. Tablet bilgisayar da radrasyon yayıyor. Çareyi sınır koymakta buldum. En azından kendimi böyle rahatlatıyorum. Uzmanlar da bunu öneriyor. Rüzgar cephesindeki durum ise şu: Bir buçuk yaşındayken iPad’i tamamen sahiplenmişti. Elime aldığım an çekiştirerek ve isyan çığlıkları atarak geri alıp oyuncaklarının arasına koyuyordu. Şimdi cambazı oldu. Youtube’a girip tarihçeye kaydettiğim çizgi filmlerden istediğini izliyor, istediği müziği dinliyor. Kendine ait oyunlar arasında sekiyor.
Ama tabletsiz de pek tabii oluyor. Yazın mesela, Bodrum’a giderken özellikle unuttum bilgisayarı. İki hafta sonra tamamen aklından çıkmıştı. Yani deniz kenarında kumdan kale yapacağına, elinde tablet kumdan kale aplikasyonuyla oynayan çocuklardan olmadı Rüzgar, çok şükür. Tatile giderken bu unutma numarasını yapın, hararetle tavsiye ederim.
Paylaş