Yeşilim yeşilim yeşilim aman!

İlkokuldayken dersliklerimizin duvarları çeşit çeşit panolarla bezeli olurdu. En başta Atatürk Köşesi, okumayı en hızlı öğrenen ya da en güzel resim yapan arkadaşlar için onur köşesi ve mevsimler köşesi. Mevsimler köşesinde ilkbaharın rengi neydi? Yeeeşiiilll!! Peki ben bunları size niye anlattım? Çünkü bugün yeşilden bahsedeceğiz.

Haberin Devamı

Ezberi ya da fen bilgisi kuvvetli olanlar hatırlayacaktır. Bitkilerin yapraklarına yeşil rengini veren bir madde var: Klorofil. Hani bitki güneş ışığı altında karbondioksiti emerdi, fotosentez yapardı, kendine besin üretir doğaya da oksijen salardı. Hatırladınız mı? İşte bu klorofil denen madde sadece bitkilerin hayatı için değil insanların hayatı için de çok önemli.

Bir kere moleküler yapısı insan kanına çok benziyor. Lakin bizim kanımızın moleküllerinin merkezinde demir atomu varken, klorofil moleküllerinin merkezinde magnezyum bulunuyor. Bu yüzden magnezyum eksikliği olana bol bol yeşil yapraklı sebzeleri tüketmeleri öneriliyor. (“O neydi kız?” diyenler için buraya bırakıyorum: Mucize mineral magnezyum)

Ama bitkileri çok pişirince yapılarındaki klorofil miktarı azalıyor. Bunu da en iyi renk değişiminden anlıyoruz. O nedenle mümkün olduğunca çiğ yemek lazım bu yeşilleri…

Haberin Devamı


Yeşillerinizi yedikten sonra bir de bacı kızan kalkıp bu Rumeli havalarıyla oynadınız mıydı ne ter kalır ne toksin...

Üstelik bir bitki yeşil yapraklıysa (yani klorofil zenginiyse) yapısında magnezyumun yanında demir, kalsiyum, potasyum, B, C, E ve K vitaminleri (bir kâse yeşil sebze yemeği, günlük K vitamini ihtiyacımızı katbekat karşılıyormuş) açısından da zengin olduğunu biliyoruz.

Bu bitkilerde ayrıca beta-karoten, lutein, zeazantin gibi adına dilimizin zor döndüğü ama hücrelerimizi ve gözlerimizi yaşlanmanın etkilerinden koruyan maddeler de var. Hatta semizotu gibi yeşil bitkiler omega-3 gibi sağlıklı yağ asitlerini de bir miktar barındırıyor.

Yeşilim yeşilim yeşilim aman
Şu kereviz sapının güzelliğine bakın! (Fotoğraf: Instagram / @thegoodnessglowofficial)

Konumuza dönersek, klorofil, biyoloji sınavlarında kesin soru olarak çıkmanın dışında şu işlere yarıyormuş:

- Vücuttan zararlı toksinlerin, kanser yapan maddelerin atılmasını kolaylaştırıyor; karaciğere balans ayarı yapıp kanı temizliyor.

- Bakterilerin üremesini yavaşlattığından, yaraların daha kolay iyileşmesine yardımcı oluyor, mikrop kapmasını önlüyor.

Haberin Devamı

- Sindirimi hızlandırıyor, sağlıklı kilo vermeye destek oluyor.

- Enerji veriyor.

- En güzeli de doğal bir deodorant aslında. Hem vücudunuzda, hem tuvaletinizde, hem de ağzınızda nahoş kokular oluşmasını önlüyor.

Yabancı internet sitelerinde kavanoz içinde klorofilli besin takviyeleri de gördüm ama Türkiye gibi bir yerde, hele ki bu mevsimde hiç gerek yok bence.

Peki nereden alabiliriz klorofili? Taze fasulye, bezelye, ıspanak, maydanoz, dereotu, rezene, karalahana, marul, roka, kivi, yeşil elmanın kabuğu, salatalık, semizotu, taze soğan benim aklıma ilk gelen lezzetli yeşiller. Siz listeyi beğendiğiniz yerden tutup geliştirebilirsiniz de...

Bol klorofilli bir bahar dilerim!

Yazarın Tüm Yazıları