Paylaş
O yazının üzerine bir beyefendi okurumdan şöyle bir mesaj geldi: "Sevin Hanım, lütfen Tahıl Beyin isimli kitabı okuyun." Ben de kendisine hem kitabı okuyup hem de bu köşede sizinle paylaşacağıma söz vermiştim. İşte o gün bugün...
Efendim, Tahıl Beyin (Grain Brain) ABD'de çok iyi tanınan nöroloji ve beslenme uzmanı Dr. David Perlmutter'ın Kristin Loberg'le birlikte yazdığı ve karbonhidratlar, şekerler ve glütenin vücudumuz üzerindeki etkilerini beyni merkeze alarak anlatan hayli kapsamlı ve hacimli bir kitap.
Böyle bir kitabı özetlemek çok kolay bir iş değil ama kısaca anlatmak gerekirse, Dr. Perlmutter, Alzheimer gibi çağımızda yüz binlerce kişinin mustarip olduğu beyin kusurlarında sebebin sadece genetik faktörler olamayacağından, çevresel faktörleri de incelememiz gerektiğinden yola çıkmış. Sonrasında hem kendi tedavi ettiği hastaların deneyimlerini hem de dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarının araştırmalarını üst üste koyduğunda şunu görmüş: Diyabet ile Alzheimer arasında çok yakın bir ilişki var. Hatta diyabet, Alzheimer'a yakalanma riskini ikiye katlıyor. Çünkü aslına bakılırsa ikisini de aynı şey (beslenme) tetikliyor.
Öte yandan glüten, şeker ve karbonhidrat üçlüsünü hayatından çıkaran bireylerde, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete ve kronik stres, kronik baş ağrıları ve migren, depresyon, şeker, epilepsi, odaklanma ve konsantrasyon problemleri, arterit gibi enflamatuar sorunlar, uykusuzluk, çölyak, glüten alerjisi ve huzursuz bağırsak sendromu gibi rahatsızlıklar, Alzheimer'ın öncülleri ve bilişsel sıkıntılar, obezite, Tourette sendromu gibi aklınızın ucundan geçmeyecek şikayetlerde iyileşme gözlemlenmiş.
Kitabın ilk kısmı tahılların ve şekerlerin vücuda olumsuz etkilerini hayli ikna edici bir biçimde anlatırken, ikinci bölüm de bu etkilerden arınmak için bir reçete niteliğinde.
Ketojenik diyet işte böyle bir şey...
Reçete dediysem öyle ilaçlar, formüller gelmesin aklınıza. Dr. Perlmutter'ın tek tavsiyesi beslenme biçiminizi değiştirmek. Karbonhidratlardan ve şekerlerden arındırılmış, yağ ve hayvansal protein odaklı bir beslenme modeli öneriyor. Ketojenik diyet dediğimiz, Türkiye'de de daha çok Dr. Canan Karatay'la tanıdığımız beslenme yani. (Not: Buraya bir itiraz geldi, "Karatay diyeti ketojenikle aynı şey değildir" diye. Ben zaten ikisinin aynı şey olduğunu iddia etmemiştim ama cümle yuvarlanınca öyle bir anlam oluşmuş. Demek istediğim şu: Türkiye'de çok geniş kitleleri protein ve yağ ağırlıklı beslenme modeliyle tanıştıran kişi Canan Karatay'dır. Sağ olsun, var olsun. Fakat iki model arasında tabii ki farklar vardır. Onları da başka bir yazıda uzun uzun karşılaştırırız.)
Kitabın sonunda böyle beslenmeye başlamak isteyenler için 1 haftalık bir öğün planı ile bu planda bahsi geçen yemeklerin tariflerinden oluşan bir kısım daha var. "Hardallı vinegret soslu tavuk", "Yunan usulü limonlu kuzu" gibi hem ağız hem de göz dolduran, adıyla iştah uyandıran tariflere de yer verilmiş. Velhasıl tam bir paket bu kitap…
Lakin, bütün bunlarla birlikte şunu da söylemem gerek: Perlmutter'ın tavsiyelerinde hep tüketilecek etin, tavuğun, yumurtanın doğal olması, balıkların cıvasız olması ön kabulü söz konusu fakat gerçekten doğal, katkısız hayvansal gıdaları nereden bulabileceğimiz sorusu ortada duruyor.
Üstelik et, süt ve yumurta üretimine yönelik hayvancılığın, yarattığı aşırı kaynak tüketimini, doğaya verdiği zararları, hayvanların yaşama koşullarını da akıldan çıkarmak mümkün değil. (En azından ben çıkaramadım.)
Özetle vegan ya da vejetaryen besleniyorsanız ve bunu ketojenikle birleştirmeyi düşünüyorsanız, Allah kolaylık versin. Belli başlı sebzeler ve yağlı tohumlar haricinde çok fazla seçeneğiniz olmadığını en baştan bilmelisiniz.
Kendi adıma, bu kitapları, araştırmaları okudukça, gönül rahatlığıyla yiyebildiğim tek şey memleketten gelen soğuk sıkım zeytinyağı oluyor. Sivas esnafının isyanına benzer bir isyan içindeyim: Ne yiyecek bu insanlar?
Bu konuda geçenlerde çok tatlı bir Funny or Die videosu izledim. Yazıyı onunla bitireyim, vaktiniz olursa siz de bakın. Türkçe altyazısı yok ama olan bitenler diyaloğa ihtiyaç bırakmadan anlatıyor derdini zaten. İyi seyirler...
Paylaş