Paylaş
Benim sözelci olacağım o zamandan belliymiş ki en çok bu sonuncuyu severdim. Canım sıkıldıkça açıp bakardım, değişik değişik laflar öğrenirdim. (Sonra ortamlarda "Ay vallahi büyümüş de küçülmüş!" tepkileri...)
Gerçi bu atasözleri ve deyimlerin bazıları hiç aklıma yatmazdı. "Saçı uzun aklı kısa" ya da "Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün" mesela. Zamanla cinsiyetçilik denen kavramla tanıştıkça bu nahoş ifadelerin de arka planını anladım. Lakin şu yaşımda hâlâ anlayamadıklarım da var. Örneğin hurma tüketiminin uzun vadeli olumsuz etkilerine dair şu meşhur sözümüz... "Bıldır yediğin hurmalar, bu yıl gelir tırmalar" diye giden hani. Neden hurma seçilmiş, gerçekten çok merak ediyorum. Halbuki hurmacık, ne güzel ne faydalı bir meyvemizdir.
Açıkçası ben geçtiğimiz aralık ayına kadar ağzıma hurma sürmüş bir insan değildim. Ramazanlarda evde mutlaka bulunsa da hiç ilgimi çekmemişti. Muhtemelen daha da çekmezdi de o dönem şekeri kesmeye karar verince alternatif arayışları beni hurmaya yöneltti. Şekersiz yaşayan herkes hurma öneriyordu ve ben Abu Dabi'de sadece hurmacılardan ibaret sokaktan, bir saatin sonunda "Ben yıllarca neler kaçırmışım" diyerek çıkmıştım.
Hurma aslında palmiye ailesinden bir ağacın meyvesi. Özellikle Ortadoğu ve İndus Vadisi gibi coğrafyalarda binlerce yıldır tüketiliyor. (Arap Yarımadası'nın doğusunda MÖ 6000'lerden kalma hurma tarımı kalıntıları bulunmuş.) Hz. Muhammed'in en sevdiği, her gün muhakkak yediği gıdalardan biri olarak adı çok sayıda hadiste geçtiği için Müslümanlar için özellikle çok değerli. Son zamanlarda Batı'da da çok tüketilir oldu. Epicurious, Food52 gibi sitelerde bol bol hurmalı tarif bulabiliyoruz artık.
Türkiye'de Ramazan dışındaki zamanlarda hurma bulmak biraz sorun olabiliyor. Ama sırf hurma satışı yapan internet siteleri olduğunu keşfettim bu yazıyı hazırlarken. Bundan sonra hurmasız kalmak yok.
Piyasada Acve (Peygamber hurması da deniyor), Medjul (Kudüs hurması diye de görebilirsiniz), Medine (Suudi hurması) gibi hurma türleri var. Hepsinin özellikleri farklı ama 100 gram hurma için aşağı yukarı bazı rakamlar verebiliriz:
-285 kalori
-75 gram karbonhidrat, 65 gram şeker, 10 gram lif, 0,5 gram yağ, 2,5 gram protein
-Çeşitli miktarlarda A, B1, B2, B3, B5, B6, B9, C, E, K vitaminleri
-Yine çeşitli miktarlarda potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir gibi mineraller
Peki hurmanın nelere faydası var? Öncelikle yapısındaki lif bağırsakları çalıştırıyor, kabızlığı önlüyor (Fazla yiyince tırmalama meselesi buradan mı ki?). Demir sayesinde kansızlığa, potasyum sayesinde sinir sistemi ve beyne iyi geliyor. Vücudu toksinlerden arındırıyor, kötü kolesterolü ve trigliseridi düşürüyor.
Bize ayrılan hurmanın sonuna geldik... (Yani Abu Dabi'den aldığım hurmalardan sonuncusunun çekirdeği)
Bunların hiçbiri sizi ikna edemiyorsa o zaman buyurun buradan yakın: İnsan şöyle güzellerinden 2-3 tane hurma yedi mi ne açlık kalıyor, ne de tatlı ihtiyacı. Denemeden inanamazsınız muhtemelen, ben de inanmıyordum ama 3 tane hurma nice çikolatadan çok daha doyurucu. (Hatta fazla tatlı bile bulabilirsiniz. O zaman biraz ılık suda bekletip şekerini azaltarak tüketebilirsiniz.)
Üstelik bir kez mutfağınıza sokunca fark edebileceğiniz üzere çok da esnek bir malzeme. Kendi başına yendiği gibi, bir sürü tarife de şahane eşlik ediyor. Ben denemedim ama smoothie'lere ve yakışan salatalara eklendiği tarifler gördüm. (Deneyen ses versin!)
Denediklerime gelince, blender'dan geçirip hamur kıvamına getirdikten sonra içine kırılmış cevizler ekleyip şahane hurma topları yapabilirsiniz örneğin. Süslerseniz trüf çikolata gibi oluyor. Bu hurmalı cevizli karışımı 'muffin' kaplarının diplerine yerleştirir üzerine de rendelenip tarçınla pişirilmiş elma ekler, bir gece dolapta tutarsanız şahane tartöletler elde edebilirsiniz. Bir arkadaşım hurmalı muhallebi, bir başka arkadaşım ise muzlu hurmalı krem şokola gibi bir şey yapmıştı. Yani sütlü tatlılara da iyi gidiyor.
Bu kadar konuştuk, yazıyı da bir tarifle kapatalım bari:
HURMALI CEZERYE
250 gram kadar hurmayı çekirdeklerini çıkarıp blender'da hamur kıvamına gelecek şekilde parçalıyoruz. İçine 80 gram tuzsuz Antep fıstığı ile 25 gram yulaf ekleyip, fıstıklar iri kalacak şekilde biraz daha döndürüyoruz. Sonra bu karışımı tezgâhta açarak ya da dibine streç film yayılmış bir tepsinin tabanına yayarak, 1 parmak kalınlığında bir satıh elde ediyoruz. (Mümkün olduğunca dikdörtgen ya da kare yapın, kesmesi daha kolay oluyor.) Sonra da eşit 2-3 parmak genişliğinde kesip fotoğraftaki gibi dikdörtgenler elde ediyoruz. (10 tane çıkıyor.) Bu dikdörtgenlerin altını üstünü güzelce Hindistan cevizi rendesiyle kaplıyoruz. Bu kadar! (Tarifte karışıma 1 yemek kaşığı bal ve 1 yemek kaşığı da su ekleniyordu ama bence gerek yok. Siz yine de isterseniz ekleyin. Bir seferde tüketemezseniz, hava almayan kapta buzdolabında 1 aya kadar dayanıyormuş.)
(Çevreci şef Tom Hunt'a ait bu tarifi The Guardian'da görmüştüm, fotoğrafı da oradan aldım. Onlar 'breakfast bar' demişlerdi ama bana çok cezerye gibi göründü.)
Paylaş