Pederlerin günahları

Onlar ki, bize doğru yolu gösterendiler. Onlar ki, günahlarımızı affettirendiler. Nereden bilecektik çocuklarımıza yaptıklarını. Çocuklarımız büyüyüp her şeyi anlatana kadar.

Omuzlarına dökülen siyah, dalgalı saçlarıyla, güzel ve genç bir kadındı Mary Grant. Kara gözlerinin içine bakmasaydınız eğer, mutlu bir kadın sanabilirdiniz onu. Mahkeme kapısının önünde, göğsüne bastırdığı, 10-12 yaşlarında, uzun siyah saçlı, kısık gözleri ışıl ışıl küçük bir kızın fotoğrafıyla duruyordu. Geçen hafta başında, "Papaz İstismarı Mağdurları Birliği"nin sözcüsü David Clohessy ile birlikte, Los Angeles güneşinin altında, öylece bekliyordu.

Mary Grant, iyi gitar çaldığı için peder John Lenihan’ın ilgisini çeken ve beş yıla yakın bir süre, haftada üç kez arabasıyla evinden alıp kiliseye götürülürken, pederin tacizine uğrayan küçük bir kızdı bir zamanlar. Arkadaşı Clohessy ise, kilise korosunda çalışan, kimsesiz olduğu için Tanrı’nın evine sığınan, günah çıkarmaya giden ve en güvendikleri insanın tacizine uğrayan sayısız çocuktan sadece biri.

4.5 yıl önce, kendileriyle aynı kaderi paylaşanların hakkını aramak üzere yola çıkmışlardı. Rahiplerin çocuklara yazdığı mektuplar, verdikleri hediyeler, olayların yaşandığı mekanlar fotoğraflanmış, görgü tanıkları tek tek bulunarak, anlatılanlar videoya kaydedilmiş, mağdurların tedaviye gittiği psikiyatri uzmanlarının raporları toplanarak yargıya teslim edilmişti.

Öğlene doğru, Los Angeles Roma Katolik Kilisesi Başpiskoposluğu, mağdurların her birine bir milyon dolardan fazla tazminat ödeneceğini açıkladığında pek sevindikleri söylenemez. Tıpkı, aynı tazminatı alacağını öğrenen, 60 avukata vekalet verip, 221 din adamı aleyhine toplam 570 dava açan kadın ve erkeğin sevinemediği gibi. Hatta Kardinal Roger Mahony’nin, en eskisi 1940 yılında yaşanmış bu olaylardan büyük üzüntü duyduğunu, kilise ve okullar dışındaki tüm malvarlıklarını satarak, toplam 660 milyon dolar ödeyeceklerini ve kilise adına özür dilediğini açıklaması da etkilemedi onları. Kaybedilen masumiyetin değeri parayla ölçülebilir miydi hiç? Özür dilense, pederlerin günahı unutulabilir miydi?

YER DEĞİŞTİREN PEDOFİL PEDERLER

Konunun, Amerikan toplumunu en rahatsız eden boyutu, kilise ve ona bağlı yurt, hastane, sosyal hizmet merkezi ve okullarda çalıştırılan görevlilerin, çocukları istismar ettiği bilindiği halde buna göz yumulması ve suçu işleyenin işine son verileceğine, olayın gizlenerek, görevlinin bir başka kilise, yurt ya da okula, hatta bir başka ülkeye tayin edilmesi olmuştur. ABD’de çalıştığı sırada çocuk istismarı suçlamalarıyla karşılaşan çok sayıdaki din görevlisinin, daha önce Filipinler’den Meksika’ya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden İrlanda’ya, görev yaptıkları ülkelerde benzeri olaylara karıştığı ortaya çıkmıştır.

30 yıllık bir zaman diliminde, yüz kilometrekarelik bir bölgede sekiz kez yeri değiştirilen, hatta bir ara psikiyatrik tedavi görmesine rağmen çalışmasına izin verilen peder Eleuterio "Al" Ramos’un 20’den fazla çocuğa yaptıkları, içki içirip porno filmler seyrettirdikten sonra otel odalarında ırzına geçtiği, başkalarına pazarladığı ve fotoğraflarını çektiği, mağdur çocuklardan birinin peşini bırakmadığı şikayeti sayesinde, yargı önüne çıkartılabildiği 2004’te anlaşılmıştı.

Ayrıntıları gayet iyi bilinen onlarca örnekten bir diğeri, peder Oliver O’Grady’nin yaşam öyküsüdür. 20 yıl boyunca Calfornia eyaletinin değişik kiliselerinde görev yapan İrlanda göçmeni Katolik din adamı, Joh ve James Howard kardeşlerle, üç yaşından başlayarak 13 yaşına varıncaya dek defalarca birlikte olması yüzünden 14 yıla mahkum edilmişti. Yedi yıl yattıktan sonra, denetimli serbestliğine karar verilmiş ve İrlanda’ya sınırdışı edilmişti. 2005 yılında peder, aralarında 9 aylık bir bebeğin de bulunduğu 25 kadar çocukla cinsel ilişkiye girdiğini ve eylemleri ortaya çıktıkça bir kiliseden diğerine tayin edildiğini ve hakkında başkaca hiçbir işlem yapılmadığını açıkladı.

Peder Oliver O’Grady’nin eylemlerini örtbas edenler arasında kardinal Roger Mahony’nin de bulunması, hatta bu bilgiye rağmen Los Angeles Roma Katolik Kilisesi Başpiskoposluğu’na terfi ettirilmesi, işi daha da vahim hale getiriyor. Hele, Katolik cemaatinin rahatsız olmaması için, çocuk istismarlarının gizlenmesi emrini Kardinal Joseph Ratzinger’in (yani Papa 16. Benedict) verdiğine ilişkin dedikodular, kilisenin itibarını iyiden iyiye gölgelemiş durumda.

Aslında, Benedict’in bu konuya hoşgörüyle baktığı iddiası insafsızlık olur. 2005’teki seçiminden önce, din görevlilerinin çocukları istismarını cezasız bırakmayacağını bildirmiş, nitekim geçen yıl, bunun ilk uygulamasını, kendisinden önceki Papa 2. Jean Paul’ün yakın dostu olduğu bilinen, "İsa’nın Lejyonerleri" adlı çok etkili bir misyonerlik faaliyetinin kurucusu, 86 yaşındaki Meksikalı peder Marcial Maciel Degollado’nun cemaat karşısında dua etmesini yasaklayarak göstermişti. 7000 üyeli "Papaz İstismarı Mağdurları Birliği" gibi sivil toplum örgütleri ise, arkası gelmeyen bu uygulamanın bir gösteriden ibaret olduğunu, yeni papanın tıpkı öncekiler gibi "kol kırılır, yen içinde kalır" politikasını sürdüreceğinden kuşku duymuyorlar.

VATİKAN BU İŞE NE DİYOR?

Çocukların cinsel istismar ve tacizinin, sadece Katolik din görevlileri ile sınırlı olmadığını ileri süren Vatikan, 17 Temmuz 2007 tarihli resmi açıklamasında, başka kurum ve kuruluşların da bu "çarpıklıkla" savaşması gerektiğinin altını çizdi.

Vatikan sözcüsü peder Federico Lombardi, Los Angeles Başpiskoposluğu’nun 660 milyon dolarlık uzlaşma girişimini, "geçmişteki acıları azaltacak, ileriye bakacak" bir çözüm olarak değerlendirdi ve bu eylemlerde bulunanları, ciddi ve affedilmez davranışları yüzünden suçladı.

17 Temmuz 2007 tarihli basın bildirisi, Vatikan açısından bir ilk. Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı din görevlilerinin pedofilik davranışlarını açıkça dile getirip, kınayan ve bu tür davranışlarla sert biçimde mücadele edeceğini açıklayan Vatikan, geliştirdiği yeni politikalar sayesinde, çocuk ve gençlerin daha güvenli ortamlarda yaşatılacağının sözünü verdi.

Vatikan sözcüsü Lombardi ayrıca, kilisenin dünya genelinde giderek artan pedofiliyle mücadelede öncü olacağını bildirdi. Kilisenin ne ölçüde öncülük edeceğini ve çelik kasalarda tutulan, din görevlilerine ait gizli sicil dosyalarını açıklayıp açıklamayacaklarını elbette zaman gösterecek.

KİLİSELER İFLASA GİDİYOR

Aslında Los Angeles’taki uzlaşma bir ilk değil. 2002’de, aynı nedenle ABD genelinde patlayan skandal, Boston Başpiskoposluğu’nun 550 kişiye 85 milyon dolar tazminat ödemesiyle sakinleştirilmiş, peder John Geoghan’ın çocukları istismar ettiğini bildiği halde, onu görevden almayıp, başka yere tayin ettiği ortaya çıkan Kardinal Bernard Francis Law istifa etmişti.

2004’te, Orange kilisesinin 90 mağdura ödediği 100 milyon dolar, geçen yıl beş ayrı kilisenin 360 kişiye ödemek zorunda kaldığı milyonlar ve geçen ay Portland Başpiskoposluğu’nun 175 kurbana ödediği 52 milyon dolar, ABD’nin Katolik kiliselerini birer birer iflasa götürüyor.

AVRUPA’DA MAHKÛM OLDULAR

Yeri gelmişken belirtelim, bu yazıyı okuyup, pederlerin işlediği günahların ABD ile kısıtlı kaldığı sanılmasın sakın. İrlanda’nın Fern piskoposu Brendan Comiskey, Viyana başpiskoposu kardinal Hans Hermann Groer, görev yaptıkları bölgede olan bitenler gazete manşetlerine taşındığında, toplumun baskısı yüzünden istifa etmek zorunda kalan din büyüklerinden sadece ikisi. Fransız peder Jean-Lucien Maurel’in 10 yıl, Rene Bissey’in 18 yıl hapse mahkûm edildiğini de unutmamak gerek.

Pedofili artmıyor, açığa çıkıyor

Pedofilinin, kiliseyle sınırlı olmadığını ve çocuğun en yakın akraba çevresinden başlayarak, her yapılanma içerisinde yaşanabildiği, ayrıca örtbas edilmeye çalışıldığı, kabul edilen gerçeklerdir. Pedofil olduklarını bildiği halde, 10 öğretmenin atamasını yapan ve bu konuda okul yönetimlerine bilgi vermeyen Eğitim Bakanlığı skandalıyla çalkalanan İngiltere, bir Gürcü çocuğun ortadan kaybolması üzerine, zengin ve güçlü bir grup pedofilin polis tarafından korunduğunu iddia ederek sokaklara dökülen Yunanistan, ilk anda aklıma gelen örnekler.

Bu nedenle Vatikan, pedofilinin kiliseye özgü bir durum olmadığını vurgulamak yerine, kendi personeline yönelik yıllardır yapılagelen binlerce şikayeti ele alacağından söz etse, sanırım daha inandırıcı olurdu.

Öte yandan pedofili, Vatikan’ın öne sürdüğü gibi dünya genelinde artışta değil. Geçmişte ne varsa, bugün de var. Hatta, yakalanıp yargılananların uzun süreli hapis cezalarına mahkûmiyeti, ayrıca kız ve erkek çocukların tacizcileri fark edecek biçimde eğitilmesi sayesinde, düşüşe geçtiği bile söylenebilir. Mağdurlar, olayın sadece kendi başlarına gelmediğini, kabahatin kendilerinde olmadığını öğrenip, failleri ele verdikçe, çocuklar, konuşmak için büyümeyi beklemeyip, kendilerine dokunan saygın ve güvenilir bir din görevlisi olsa bile "hayır" diyebildiğinde, pedofili daha da azalacak.

BUZ DAĞININ GÖRÜNEN KISMI

Genel olarak, toplumlardaki "normal dışı" davranışların boyutuna ilişkin güvenilir verilere ulaşmak güçtür. Bunlar arasında yer alan, cinsel içerikli eylemlerin, hele çocuklara yönelik olanların çapı konusunda ise, bir yorumda bulunmak olanaksız. Çünkü, mağduriyetlerin en paylaşılmayanı olan bu tip eylemlere ilişkin veriler, sadece adli makamlara yansıyan şikayetler, tutuklama ve mahkûmiyetlerle sınırlı kaldığından, gerçeğin ancak çok küçük bir bölümünü yansıtırlar. Bu nedenle buz dağının sadece suyun üzerindeki bölümünden haberimiz oluyor.

Öte yandan, cinsel istismar ve taciz, her ülkede aynı şekilde tanımlanıp cezalandırılmadığı için, resmi verileri birbiriyle karşılaştırmak ve şurada, bundan daha fazla ya da az gibi bir yorum yapmak da mümkün değildir. Ancak dünyanın neredeyse her yerinde, tıpkı Türk Ceza Kanunu’nun 102. ve izleyen maddelerinde tanımlandığı biçimde, "Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar"ın bir eğitici ya da öğretici tarafından işlenmesi, cezayı ağırlaştıran nedenler arasında yer alır.

Failler arasında din görevlilerinin de bulunmasına şaşmamak gerekir. Çünkü, pedofilinin dini, ırkı, yaşı, cinsiyeti olmadığı, iyi bilinen bir gerçektir ve elimizde bu durumun, evlenmesi yasak Katolik din görevlileri arasında daha yaygın olduğunu ya da çocuklara yönelen kişilerin din görevlisi mesleğini tercih ettiğini gösteren hiçbir bilimsel veri yoktur.
Yazarın Tüm Yazıları