Kilit hatalar

Savcı Marcia Clark’ın içi rahattı. Eski sporcu, aktör ve sunucu Orenthal James Simpson’u, çifte cinayetten ölünceye dek demir parmaklıklar arkasında tutabilecek yığınla delil vardı.

Üstelik büyük bir bölümü, teknolojinin son harikası DNA analizlerine dayalıydı. Duruşma 11 ay sürdü, 150 tanık dinlendi, tutanaklar 50 bin sayfayı aştı, 20 milyon dolar masraf edildi. 3 Ekim 1995 sabahı jüri, Simpson’u suçsuz bulduğunu bildirdi. Savcı hanım, Connecticut eyaleti polis kriminal laboratuvar müdürü, Çin asıllı biyokimyacı Henry Chang-Yu Lee’nin savunmaya danışmanlık yapacağını hesaba katmamıştı.

12 Haziran 1994 Pazar gecesiydi ve köpeğin biri neredeyse yarım saattir havlıyordu. Politikacı, yazar ve artistleriyle ünlü Los Angeles’in batısındaki Brentwood sakinleri, başıbozuk köpeklere hiç alışık değildi. Şükrü Boztepe tam dışarı çıkmaya niyetlenmişti ki, kapı çaldı. Gelen, üst kat komşusu Steven Swab’tı. Yanında köpeği vardı. Her akşamki olağan gezintilerinden dönüyorlardı, anlaşılan. "Havlayan köpeğin ayaklarında kan var" dedi Bay Swab. "Sanki bir yeri işaret etmeye çalışıyor. Ben eve dönmek zorundayım, sen peşi sıra gidiver bari."

Büyük, beyaz, Japon Akita köpeği izleyerek arka sokaktaki iki katlı eve giden Şükrü Boztepe, O.J. Simpson’un iki yıl önce boşandığı, kendisinden 12 yaş genç karısının, bir nehir gibi bahçe kapısına doğru akan kanın içindeki, askılı, kısa siyah elbiseli yan yatmış cesedini ilk gören oldu. Saat 22.50’ydi.

Los Angeles polisi, olay yerine gece yarısını az geçe geldi. Şükrü Boztepe yanılmıştı. Bahçede, sadece Nicole Brown Simpson’un ölüsü yoktu. Az ilerisinde, bodur ağaçların arasında, üzerinde blucini ve gömleği, bacaklarını göğsüne doğru çekmiş genç bir adam yatıyordu. 25 yaşında, hayatını modellik, oyunculuk ve birkaç yüz metre ötedeki Mezzaluna lokantasında garsonluk yaparak kazanan Ronald Goldman’dı, bu. Simpson’un eski karısıyla garson arasında bir ilişki olduğu dedikoduları dolaşsa da, Ron’un birkaç kez kadının Ferrarisi’ni alarak, Brentwood sokaklarında gezinmesi dışında, bu dedikoduları destekleyecek başka bir veri yoktu.

ÖLÜME GÖTÜREN GÖZLÜK

12 Haziran 1994 bir pazar günüydü. O.J. ile Nicole, küçük kızlarının bale gösterisi için okulda buluştular, öğleye doğru birbirlerinden ayrıldılar. Akşamüstü O.J., malikanenin bahçesindeki küçük evde kalan kahya Kato Kaelin ile birlikte McDonalds’a gitti. "Nicole’ün eteği yine çok kısaydı" diye sızlandı O.J.

Saat 19.00’da Nicole, annesi, bir-iki arkadaşı ve çocuklarla birlikte evinin yakınındaki Mezzaluna adlı İtalyan lokantasındaydı. Saat 21 gibi lokantadan ayrıldılar. Az sonra Nicole, Mezzaluna’yı telefonla aradı. "Annem, masanın üzerinde gözlüklerini unutmuş, biri eve getirebilir mi? diye sordu. 21.50’de garson Ronald Goldman, beyaz bir zarfa koyduğu gözlükleri Nicole’ün evine götürmek üzere Mezzaluna’dan çıktı. Bir gözlük yüzünden gırtlağının bir boydan diğerine kesileceğini nereden bilecekti.

DEDEKTİFLERİN İLK HATASI

Sabah 3.00 sularında olay yerine gelen polislerin sayısı 18’i bulmuştu. Aralarından dördü, Phillips, Fuhrman, Lange ve Vannatter, Los Angeles polisi özel cinayetler biriminde dedektifti. Olay yeri inceleme biriminden gelecek olanları beklerken etrafı dolaştılar, cesetlerin yanında koyu lacivert renkte bir örme başlık, üzerine kan sıçramış beyaz bir zarf, deri bir eldivenin sol tekini gördüler. Bir polis olay yerinin ilk fotoğraflarını çekti. Kanlı ayakkabı izleri bahçenin arkasına doğru ilerlemekteydi, izlerden birinin sol yanında üç kan damlası vardı. Adli tabip, ancak sabah 8.00’de gelecekti. Dedektif Lange, cesetleri meraklı gözlerden ve medya objektiflerinden koruyabilmek için üzerlerini örtmeye kalktı. Polis otolarında uygun bir malzeme bulamayınca, evdeki kanapenin üzerindeki örtüleri Don ile Nicole’ün üzerine serdi. Böylelikle ilk ve en önemli hatalardan birini yapmış oldu.

İKİNCİ HATA

Bu arada üst katta uyuyan çocuklar emniyete götürülmüştü. Operasyon şefi Keith Bushey olay yerini telsizle aradı ve çocuklarını teslim alması için O.J. Simpson’a haber verilmesini istedi. Dedektif Phillips, Fuhrman, Lange ve Vannatter, iki ayrı araçla, beş dakika uzaklıktaki Simpson’un malikanesine gittiğinde saat sabahın 5’i olmuştu. Bahçe kapısının önünde beyaz Ford Bronco’yu gördüler. Fuhrman, el feneriyle aracı inceledi, arkadaşlarına sol kapı üzerindeki lekelerin kan olabileceğini söyledi. Zile bastılar. Cevap veren olmadı.

O.J. Simpson henüz bir şüpheli değildi. Bu nedenle, evini arama izinleri yoktu. Buna rağmen Fuhrman, bahçe duvarının üzerinden atlayıp arkadaşlarına kapıyı açtı. Bahçede iki küçük kulübe vardı. Birinde kahya Kato, diğerinde Simpson’un ilk eşinden olan kızı kalmaktaydı. Simpson’un saat 23 sularında Chicago’ya gitmek üzere evden çıktığını, şoförünün onu havaalanına götürdüğünü söylediler. Dedektifler O.J.’i kaldığı otelde buldu ve hemen Los Angeles’a dönmesini istedi.

10-15 dakikadır tek başına etrafta dolaşan dedektif Fuhrman, arkadaşlarının yanına gelerek Nicole’ün bahçesinde gördükleri deri eldivenin sağ tekini, malikanenin bahçesinde bulduğunu bildirdi. İnanılmaz bir delildi bu, aynı zamanda Los Angeles polisinin yaptığı ikinci hataydı.

BİR ORADAN BİR BURADAN DELİLLER

Pazartesi sabahı 7.10’da, Los Angeles kriminalistlerinden Dennis Fung, üç ay kadar önce işe alınan yardımcısı Andrea Mazzola ile birlikte, cesetlerin bulunduğu bahçeden delil toplamaya başladı. Bir yandan da fotoğraf çektiler.

Saat 10.30’da buradan ayrılarak O.J.’in malikanesine gittiler. Bahçe kapısının önüne park etmiş Ford Bronco’dan delil topladılar ve Nicole’ün evine döndüler. Savcılık, O.J.’in evini arama izni verince 15.30’da yeniden malikaneye geldiler, önce bahçeden delil toplamaya başladılar. 15.45’te dedektif Vannatter malikaneye geldi ve onlara bir tüp dolusu kan teslim etti. O.J. Simpson’un merkezde alınan kan örneğiydi bu. Fung ve Mazzola daha sonra evin içine girdi. O.J.’in üst kattaki yatak odasında, yere atılmış bir çift erkek çorabı gördüler, birinin koncunda ıslaklık vardı, kan olabileceği düşüncesiyle çorapları paketlediler ve her zaman olduğu gibi, önce fotoğraf çektiler. İki ev arasında gidip gelerek araştırmaların sürdürülmesi, yapılan hataların belki de en büyüğüydü. Ancak Vannatter’in tüpü teslim ettiği saat ile kanın miktarının, dedektifin başına açacağı derdi, kimse hayal bile edemezdi.

DEDEKTİFİN TESLİM ETTİĞİ KAN

O gün saat 13.30’da dedektif Lange ve dedektif Vannatter, Chicago’dan dönen O.J. Simpson’u kent merkezindeki emniyet birimine çağırmış ve bazı sorular yöneltmişti. Daha sonra sağlık memuru Thano Peratis, O.J. Simpson’dan kan almış, içerisine pıhtılaşmayı engelleyen, kısaca EDTA adıyla bilinen bir toz maddenin bulunduğu tüpe boşaltmış ve dedektif Vannatter’e teslim etmişti. İşte, dedektif Vannatter’in saat 15.45’te malikaneye gelerek bahçede delil toplayan Fung ve Mazzola’ya teslim ettiği kan, buydu. Thano Peratis, kaç mililitre kan aldığını hiçbir yere kaydetmemişti. Basit bir ayrıntıydı belki, ancak davanın kaybedilmesinin bir diğer nedeni olacaktı. Bir diğer ayrıntı, Vannatter’in tüpü ilgililere teslim etmeden önce eve girip girmediğini kimsenin görmemesiydi. "Bunların ne önemi var?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Savunma avukatları, kriminal laboratuvar çalışmalarını iyi bilen bir profesyonel tarafından desteklenince, bakın nasıl önem kazanacaklar.

ALEYHİNDE DAĞ KADAR DELİL

Laboratuvar sonuçları çıktığında ne dedektiflerin, ne de görevlendirilen savcı Marcia Clark’ın kuşkusu kalmıştı. Cesetlerin bulunduğu bahçedeki kanlı ayakkabı izlerinden birinin yanındaki üç damla kan, O.J. Simpson’un DNA özelliklerini tutuyordu. O.J.’in sol elinin küçük parmağında bir kesik vardı ve nasıl oluştuğunu açıklayamıyordu. Olay yerinde O.J.’in kanının bulunması, katilin o olduğunu gösteren çok güçlü bir delildi.

Malikanenin bahçesinde ele geçen eldivenin sağ tekinde, Nicole’ün, Ron’un ve O.J.’in kanları birarada bulunmuştu. Aynı eldivende Ron’un saçlarına ve Ford Bronco’nun döşeme liflerine de rastlanmıştı. O.J., her ne kadar Aris Isotoner marka eldivenlere hiç sahip olmadığını iddia etse de, gazetelerde çıkmış pek çok fotoğrafta bu marka bir eldiven giydiği görülüyordu.

Cesetlerin yanında ele geçen örgü başlıkta, ayrıca garsonun gömleği üzerinde Ford Bronco’nun döşemesine ait lifler, ayrıca O.J.’in saçları bulunmuştu.

Savcı Marcia Clark’ın elindeki deliller bunlarla bitmedi. Ford Bronco’nun içinde ve dışında Nicole’ün, Ron’un, O.J.’in DNA özelliklerini taşıyan kan lekeleri vardı. Ayrıca, O.J.’in yatak odasında, yerdeki siyah erkek çorabının bir tekinin koncunda kendi kanından başka, Nicole’ün kanına da rastlandı.

Savcı Marcia Clark, O.J.’in tutuklanmasını emretti. Bir basın toplantısı yaptı. "Elimizde dağ kadar delil var" dedi. Haklıydı. Kim olsa aynı şeyi söylerdi.

EŞLERİNİ DÖVEN KISKANÇ BİR ADAM

O.J. Simpson, Alman göçmeni, uzun boylu, sarışın, mavi gözlü, 18 yaşındaki güzel garson kıza, Beverly Hills’te çalıştığı gece kulübünde görür görmez aşık olmuş, 1985’te yaşamlarını birleştirmişlerdi. İri yarı zenci güzeli adamla beyaz tenli güzel karısı, magazin dergilerinin kapaklarında hep yer buldu. Ne yazık ki, Simpson’un kıskançlığı doğan çocuklarla azalmadığı gibi, kadına karşı şiddeti giderek arttı. Defalarca polisten yardım isteyen güzel kadın, sonunda kocasını bir para cezasına da mahkum ettirdi. 1992’de boşandılar. Nicole, küçük kızı ve oğluyla birlikte, Brentwood’daki eve taşındı. O.J., otomobille beş dakika mesafedeki malikanede kaldı. Çocuklarla yakından ilgilendi. Hatta zaman zaman onları görmek için Brentwood’daki eve gidiyordu.

Aslında bu, O.J.’in ikinci evliliğiydi. Önceki eşinden bir oğlu, iki kızı olmuş, küçük kızları Aaren, iki yaşına basmadan birkaç gün önce yüzme havuzunda boğulduğu yıl, şiddetli geçimsizlikten boşanmışlardı. İlk eşini de dövdüğü biliniyordu. Oğlu Jason, üvey annesi öldürüldüğünde 24 yaşındaydı.

Ufak tefek sanılan başka sorunlar

Gerçi savcı hanımın canı bazı şeylere sıkılmıyor da değildi. Doktor Irwin Golden’in otopsi raporuna göre, önce genç kadının başının arkasına künt bir cisimle vuran, daha sonra tek hamlede boğazını, sol kulağının altından başlayıp sağ kulağına kadar, neredeyse başı gövdeden ayıracak derinlikte kesen saldırgan, daha sonra yarı yaşındaki, boylu poslu genç adamın da önce başının arkasına sert bir cisimle vurmuş ve bıçağını dördü tek başına ölümcül olmak üzere 19 kez göğsüne saplamıştı.

Yaralardan fışkırması gereken litrelerce kana rağmen, Simpson’un çorabının koncundaki kan lekesi dışında, hiçbir giysi ya da ayakkabısında kana rastlanmamıştı. Ayrıca cinayetlerde kullanılan bıçak, sadece mahallenin çöplüklerinde değil, gerek Los Angeles, gerekse Chicago havaalanlarının çevresinde, hatta O.J.’in Chicago’da kaldığı Hyatt otelinin etrafında dahi aranmış ve bulunamamıştı. Olay yerindeki kanlı ayakkabı izlerini inceleyen FBI uzmanlarından William Bodziack, bunun Amerikan 12 numara, el yapımı, İtalyan Bruno Magli firmasına ait, baklava biçimli özel tabanlı bir ayakkabı olduğunu bildirmişti. O.J., böyle bir ayakkabısının hiç olmadığını söylüyordu.

BEKLENEN SON

Aylarca süren dava sırasında, bilirkişiler çapraz sorguya alındıkça işler sarpa sardı. Eylül başında, bir dernek toplantısı vesilesiyle, Washington civarındaki bir meslektaşın evinde 8-10 kişi toplandık. O.J.’in avukatlarına danışmanlık yaptığı için camia içinde eleştirilen Connecticut kriminalin müdürü Henry Lee, elindeki fotoğraf ve belgeleri yere serdi, hepimizin fark ettiği hataları savunma lehine nasıl kullanacağını anlatmaya başladı. O.J., ceza davasında suçsuz bulundu. İki yıl sonra, ölenlerin ailelerinin açtığı hukuk davasını kaybetti ve 33.5 milyon dolar tazminata mahkum edildi. O.J.’in aleyhindeki nice delilin, ceza davasında tek tek nasıl çürütüldüğünü, hukuk davasında ise hangi delile dayanılarak suçlu bulunduğunu ve Amerikan adalet sisteminin delilleri değerlendirme biçiminin ceza ve hukuk davalarında nasıl farklılaştığını gelecek hafta anlatacağım.
Yazarın Tüm Yazıları