Özel bir işim nedeniyle gittiğim Birleşik Amerika'nın Rhode Island eyaletindeydim.
Boş olduğum bir öğleden sonra özellikle New Port liman şehrini de ziyaret ettim. Ziyaretimin sebebi, bir zamanlar Birleşik Amerika'da yaşanmış olan ve adına ‘‘The Gilded Age’’ (Yaldızlı Çağ) dedikleri devreden kalan ‘‘kulübeleri’’ görmekti.
Amerikalıların ‘‘cottage’’ (kulübe) deyip geçtikleri bu evlerin hepsi birer ufak saraydır. Sadece haziran-eylül ayları arasında yaşanan bu kulübe-sarayları yolunuz düşerse muhakkak gidip görün, muhtemelen gözlerinizi ovuşturmanız gerekecektir, ‘‘Acaba bir rüya mı görüyorum?’’ diye.
1850'lerden sonra ve 1900'lerin başında Amerika'da hakikaten müthiş bir ‘‘Yaldızlı Çağ’’ yaşanmış, ticaret ve sanayinin şahikasına eriştiği senelerde, müthiş bir zenginlik furyası ve dolayısıyla müthiş bir zengin grubu ortaya çıkmıştı. Paralarını nereye harcayacaklarını bilemeyen, New York'un ve yaşadıkları Güney şehirlerinin sıcağından bunalan bu zengin aileler, deniz kenarındaki New Port şehrinin latif havasından istifade etmek için sadece yaz aylarını geçirmek üzere, oda sayıları elli ila yüz arasında değişen ‘‘kulübecikler’’ yapmışlardı.
New Port, Amerikan sosyetesinin her zaman yaz aylarını geçirmek üzere geldikleri bir sayfiye şehri imiş. Evvela otellerde kalarak denize giren ve birbirleriyle ahbaplık eden sosyete, daha sonraları ailece evler kiralayıp yazlarını birlikte geçirirlermiş. Daha sonra parlayan sanayinin ve ticaretin ortaya çıkardığı yeni zenginler bu saray kulübecikleri inşa ettirmişler. Şimdi ‘‘Milli Mirasın Korunması Cemiyeti’’ tarafından bir kısmı satın alınarak, bir kısmı da bu cemiyete hediye edilmiş olan bu saray kulübecikler müze gibi geziliyor.
UZUN SÜREN İNŞAATLAR
Avrupa'da kralların, prenslerin ve azilzadelerin sarayları veya saraycıkları vardır. Amerika'da ise bu saraycıklara sanayi veya ticaret devleri sahip olmuşlardır. Amerika'da bu evlerin yaptırıldığı tarihlerde Avrupa savaşlar içindedir, krallıklar düşmektedir ve cumhuriyetler daha kurulamamıştır. Parasız asilzadeler saraycıklarını satmakta veya yıktırmaktadırlar. Amerikalılar ise Avrupa'dan bu saraycıkların bütün dekorasyonlarını sökerek getirip meşhur mimarlara Avrupa saraylarını kopya ettirmekte ve Avrupa'nın attığı dekorasyonları satın alarak içlerine yerleştirmektedirler. Mutfakları son derecede büyüktür ve her evde herhalde en az 12 ila 30 personel çalışmaktadır. Verilen davetlerin haddi hesabı yoktur. Kim daha iyi davet yapacak, kim daha iyi ev sahibesidir yarışına girilmiştir. Evlerin dış terasları kadar iç salonları da vardır ve havaya güvenilmediğinden, yağmur yağdığı takdirde misafirleri aynı nezihlikteki iç mekánlarda bile ağırlayabilmektedirler.
Bunlardan biri olan ‘‘Breakers’’ (Mendirek) adındaki kulübeciğin inşaatı 1893'te başlayıp iki senede tamamlanmıştır. Tren yollarından para sahibi olmuş Cornelius Vanderbilt II'ye ait olan bu kulübecik de 70 odadır ve 33 hizmetkárı vardır.
Gene Vanderbilt ailesinden William K. ve karısı Alva'ya ait olan ‘‘Marble House’’ (Mermer Ev) kulübeciğinin inşaatına 1888'de girişilmiş, 19 Ağustos 1892'de sosyeteye verilen bir davetle içinde artık yaşanmaya başlandığı işareti verilmiştir. İçi ve dışı İtalya'dan getirtilen mermerlerden oluşan bu kulübecik, o tarihlerde 11 milyon dolara mal olmuştur. Bu evin sahibesi Alva Vanderbilt Amerika'da kadınların oy kullanma hakkı hareketini başlatan ilk kişidir. (Bir de bizim ülkeyi düşünün, en çok kadın oyuna sahip olan partilerimizde kaç tane kadın milletvekili var? Rezalet...)
‘‘Elms’’ (Karaağaçlar) adı verilen kulübecik ise, Bay ve Bayan Edward J. Berwind isimli kömür tüccarına aittir. 1899'da başlayan inşaat 1901'de bitmiş ve milyonlarca dolara mal olmuş. O tarihte zenaatkár bir işçinin gündeliğinin 3 dolar olduğunu düşünürseniz, gerisinin hesabı sizlere kalıyor. Bizdeki kömürcüler de böyle bir ev yapmayı düşünmezler mi acaba?
New Port'ta bu kulübeler gibi daha pek çok saraycık var. Burada anlatmaya kalksam sayfalara sığmaz. Amerika'nın yaşadığı bu ‘‘Yaldızlı Çağ’’ neticesinde Amerika daha sonraların ‘‘Altın Çağ’’larını elde etti. ‘‘Darısı başımıza’’ duasındayım... Amin...