Gazetemiz yazarlarından ve Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Sevgi Gönül'ün vefatının 40. günü münasebetiyle, önceki gün Kandilli'deki evinde hatim indirildi.
Sevgi Gönül'ün 40. gün duasında Koç Ailesi’nin mensupları, akrabaları, Gönül'ün yakınları, arkadaşları ve iş dünyasının tanınmış isimlerinin yanı sıra, ailenin yurtdışından gelen bazı dostları da hazır bulundular. Dua için yurtdışından gelenler arasında, Sevgi Gönül'ün daha önce beraberce Türk sanatı sergileri açtığı ve dünyanın en zengin İznik çinileri koleksiyonlarından birinin sahibi olan Suriyeli ünlü işadamı George Antaki de vardı. Yaklaşık 300 kişinin katıldığı hatimden sonra, konuklara Vehbi Koç Vakfı tarafından bastırılan ve Sevgi Gönül'ün Hürriyet Pazar'da çıkmış bütün yazılarını içeren ‘Sevgi’nin Diviti’ isimli kitap dağıtıldı. ‘‘Koç Ailesi’nin torpilsiz yazarı’’ Sevgi Gönül'ün, Hürriyet Gazetesi'ndeki ‘‘Sevgi'nin Diviti’’ köşesinde yayımlanan tüm yazıları artık bu kitapta bir arada. ‘‘Sevgi Gönül Külliyatı’’ olarak tanımlanan kitapta, kardeşlerinin ve yeğenlerinin onun kaybının ardından kaleme aldıkları içten duyguları ve bugüne kadar hiçbir yerde yayımlanmamış aile albümüne ait fotoğraflar da var. n Şenay ORDU
Murat BARDAKÇI (arkadaşı)
Yazılarına eşine seslenerek veda etmesi tesadüf mü ilahi bir takdir mi?
Bu kitap ani başlamış, zarif, hoş, renkli ve dolu dolu geçmiş fakat sadece iki sene gibi kısa bir müddet devam edebildikten sonra başladığı gibi ani şekilde noktalanmış bir yazarlık hayatının hüzünlü mahsulüdür.
Divit'in ne olduğunu bilmeyenler için söyleyeyim: Eski devirlerde kullanılan, içerisine mürekkep hokkası ile kamış kalemlerin konulduğu, takriben beş santim genişliğinde ve 30 santim uzunluğunda bir mahfazadır. Divit sahibinin mali gücüne göre tenekeden altına kadar uzanan bir çizgide değişik madenlerden yapılmıştır ama hangi madenden imal edilmiş olursa olsun tek bir işe yaramıştır; yazmaya.
Sevgi Gönül'ün diviti yetenekten, konuya hakimiyetten, şık, esprili ve zarif bir üsluptan imal edilmişti. Köşesini, yazmış olmak için değil, okuyucusuna bir şeyler verebilmek maksadıyla kullandı. Ama bütün bu yazdıkları arasında en samimi ve en kalbi olanı, hiç kuşkusuz 20 Temmuz 2003 günü yayınlanan ‘‘Dodo keşke hayatta olsaydı ve bu yazımı okuyabilseydi’’ başlıklı son yazısıydı. Yazı hayatına 41 senelik eşine seslenerek veda etmesinin tesadüf mü, yoksa ilahi bir takdirin eseri mi olduğu konusunda hálá kararsızım. Aramızdan apansız süzülüp gitmesiyle dostları, iş alemi, kültür hayatımız ve son asırlardaki en büyük patronu, yani hamisi olduğu Türk sanatı nasıl öksüz kaldıysa, yazı hayatımızdan da bir yıldız kaymış oldu.
Semahat ARSEL (ablası)
İki sefer yazar, bırakırsın demiştim
Sevgiciğim çocukluğundan beri bizlerden değişiktin. Daha otonom, daha cesurdun. Her yönü ayrı parlayan prizmalara benzetirdim seni. Son nefesine kadar ömrün öğrenmekle ve olayları incelemekle geçti. Son yıllarda bir de yazarlığın çıktı meydana. Pazarları Hürriyet'in ilavesinde yazacağını anlatınca alay ettim. ‘‘Hiç başlama Sevgi, bir sefer yazarsın, iki sefer yazarsın, sonra bırakırsın’’ diye uyardım. Cevaben ‘‘Ne kadar negatifsin’’ dedin ve ‘‘Sevgi'nin Diviti’’ne devam ettin. Doğan hastanedeyken bile bütün yorgunluğuna ve üzüntüne rağmen yazılarını ihmal etmedin. Ta ki Doğan'ı kaybedene kadar. Sevgiciğim şimdi sensiz hayatım bomboş ve renksiz.
Rahmi M. KOÇ (ağabeyi)
Babamın başını öper
‘Hey Bab’, derdin
Keşke bu kitap basılmasaydı, keşke bu yazıyı yazmak durumunda kalmasaydım. Küçüklüğünden beri sen bizden değişiktin. Dobraydın, babamı başının tepesinden öper, ‘‘Hey Bab’’ derdin. Babam da kızmaz, gülerdi. Ailemizin bazı geleneklerini sen değişime uğrattın. Partiye girdin, Belediye Meclis üyesi oldun, gazetede yazı yazmaya başladın. O kadar güzel içini döküyor ve samimi yazıyordun ki, okurların her hafta yazını merakla ve heyecanla bekliyorlardı. Evvel Allah mevzu bakımından hiç sıkıntı çekmedin. Tabii Doğan eniştenin arkasından yazdığın son yazı da bir nevi ‘‘Grand Finale’’ oldu. Bu yazıyı defalarca okudum. Fevkalade uyumlu bir çifttiniz, maalesef aramızdan ayrıldınız. Bizi öksüz bıraktınız.
Suna KIRAÇ (kız kardeşi)
Sevgisiz kaldım
Seninle ikiz gibi büyüdük. Hatta bir ara annem bizi bir örnek giydirirdi. Sen hareketli ve gözükaraydın, ben ise temkinliydim. 1 Şubat 1998'de bana teşhis konduğundan beri hep benimle oldun. Seni kaybedince 'sevgisiz' kaldım. Meğer sen çok yönlü, renkli kişiliğinle ailede ışık saçan, sevgi dağıtan bir aile ferdiymişsin. Şimdi koltuğun boş kaldı.
Ömer M. KOÇ (yeğeni)
Keşke bu kitap daha kalın olsaydı
Biricik Sevgiciğim, yazarlık senin çok yönlülüğünün son ifadesi idi. Yavaş yavaş bu işe ısındın, yazıların iyileşti. Dodo'nun ameliyatı için Cleveland'da olduğumuz zaman o en üzüntülü, en kasvetli anlarda bile kesif sigara dumanı içinde bilgisayarında haftalık yazılarını yazmayı ihmal etmedin. Her pazar sabahı, ‘‘Sevgiciğim bu hafta ne yazmış’’ diye heyecanla bakardım. Keşke bu kitap yıllar sonra basılsa, keşke çok daha kalın olsaydı. Biz üç kardeş, senin sıcak muhabbetini, desteğini her zaman arkamızda hissettik. Seni çok ama çok özlüyorum.