Önümüzdeki hafta, bir vatandaş olarak oyumu kullanacağım. Oyumun nereye gideceği bellidir.
Militan değilim. Aklımı kullandığımı zannediyorum ve doğru partiyi seçtiğimden de eminim. Pek tabii ki, bu benim seçimim. Bu arada ufak bir anekdot: İnsanların beyinlerini pazarda satışa çıkarmışlar, herkes gene gidip kendi beynine talip olmuş. Dolayısıyla herkes kendince doğruyu seçecektir. İnşallah bu doğrular Türkiye'nin de doğrusu olur.
Başbakanımızı seçeceğimiz şu günlerde bazı kavramları düşünüyor ve 'karizma' kelimesinin anlamını pek çok insanla tartışıyorum. Bu kelimeyi tartıştığım kişilerle, bir türlü müşterek bir noktaya gelemedim. Şimdi, kendime göre 'karizma'nın anlamını yorumlayacağım.
Galiba karizmatik insanlar akıllı ve zeki olurlar. Akıllı ve zeki insanlar ise sevimli olurlar, karşılarındaki insanlara yumuşak ve kararlı yaklaşırlar ve derhal etkileri altına alıverirler.
Eski Amerikan Başkanı Bill Clinton, bu vasıfları taşıyan bir kişiliğe sahipti. Bence halen işbaşında olan liderlerin hiçbirinde bu vasıf bulunmamakta, yani karizmatik değiller. Ülkemizdeki adayların da hiçbirisinde bu özellik olmadığına göre bu sefer başka bir kelimeye, başka bir vasfı, 'liderliği' ve liderliğin ne olduğunu sorgulamam gerekiyor.
'Liderlik' vasfının bugünlerde ne anlama geldiğini araştırmaya başladığımda, karşıma kardeşim Suna Kıraç'ın derleyerek yaptığı bir konuşmadan alıntılar çıktı.
Liderlik nedir?
Tek başına bir insan, bir kişidir.
İki kişi bir araya gelince, bunlar arkadaş olurlar.
Bunlara biri daha katılınca, içlerinden hiç olmazsa birisi bu liderlik oyununu başlatır. Lider olma isteği her ne kadar tabiatın gereği ise de, herkesin lider olamadığı da bir gerçektir.
Liderlik doğuştan gelen ve daha çocukluk yaşlarında kendini gösteren bir unsurdur. Bu vasıf, ya vardır veya yoktur. Varsa sonradan edineceğiniz birikimlerle bunu daha da pekiştirirsiniz.
Bazı kişiler yönetir (memurlar gibi) ama yönlendiremez, bazı kişiler ise yönlendirir (akademisyenler gibi) ama yönetemez. Gerçek bir lider ise hem kendini hem de etrafını yönlendirerek yöneten kişidir.
Dolayısıyla 'liderlik' bir sonuç değil, devamlı bir yolculuktur.
Liderlerin başarısı düşüp kalkmalarla dolu bir yolculuk olarak kabul edilebilir. Başarılarının sırrı ise kabiliyet olmakla birlikte, bıkmadan usanmadan çalışmaktır.
Bizim ülkemizdeki liderler her daim 'liderlik sultası' ile haksız yere suçlanıyorlar. Bu suçlamaları yapanlar hakikaten bu liderlik vasfına haiz olsalardı zaten başa kendileri geçerdi. Ben, şahsen, bu suçlamaları hoş göremiyor, hoş karşılamıyorum. Bir cerrah bile ameliyathanede kendisine uyum sağlayan bir ekiple çalışır...
Hakiki bir lider ise, değişen şartlara uyum sağlayan kişidir.
Bu arada kendilerinin çok değiştiğini iddia eden iki liderimiz var. Bakalım, başa geçtikleri zaman değişen şartlara ne kadar uyum sağlayabildiklerini de göreceğiz.
Sevgili okuyucularım, önümüzdeki hafta Türkiye'mizin kaderini eline alacak liderimizi seçeceğiz. Lütfen kendinizi değil, Türkiye'yi düşünerek karar verin. Oyunuzu mutlaka kullanın. Şayet oyunuzu kullanmazsanız kimseyi beğenmek veya tenkit etmek hakkınız olmaz, olamaz. Bir dahaki seçime kadar susup bir köşede oturursunuz.
Dolayısıyla bağırıp çağırmak veya tenkit etmek hakkını elde etmek istiyorsanız kıymetli oylarınızı mutlaka sandığa atınız. Vatandaş olmak hakkınızı elinizde tutunuz.
Türkiye için yatırım yapan, bütçeyi doğru kullanacağına inandığınız lideri seçin.