Kıyafete bak, ruhunu anla!

Sokağa çıktığım zaman etrafımı gözlemliyorum. Erkeklerin çoğu tıraşsız, sakallar bir karış çıkmış, kravatsız ve pejmürde vaziyetteler. Yaşam biçimleri nedeniyle spor giyinebilirler, kravat takmayabilirler ama derli toplu olmaları gerekir.

İnsanların kıyafetleri her zaman bir statü göstergesi oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk günlerinden beri kıyafete önem verilmiş ve bütün mevkiler her zaman kıyafetlerden anlaşılmıştı. Bir memur, mevkisi için tespit edilmiş bir kıyafeti, bir başka memuriyette giyemezdi. Her seviyenin, her rütbenin kendine özgü kıyafeti vardı, mevkileri bu kıyafetlere bakarak tayin etmek mümkündü ve o memuriyetten istifa edildiği takdirde kıyafet o mahalde çıkarılıp terk edilirdi.

En güzel kıyafetler, en pahalı dokunan kumaşlardan dikilmiş olan Padişah kaftanlarıydı. Bu kaftanlar o kadar önemli idi ki, padişah bir başka ülkenin sefirine hediye vermek istediği zaman, pahalı kumaşlardan dikilmiş böyle bir kaftan hediye ederdi.

Bazı denemelerden sonra, devlet statülerini belirten kıyafetleri değiştirmeye ilk defa Sultan İkinci Mahmut (1808-1839) muvaffak oldu. Yeniçeri ocağını kapatarak Nizam-ı Cedid Ordusu'nu kuran Sultan Mahmut, evvela orduyu yenileyerek ve ordunun üniformasında yenilikler getirerek bir reforma başladı, daha sonra Cumhuriyetimizin kuruluşuyla da bu reforma Atatürk devam etti.

Şimdi artık sadece orduda kalan mevki belirtilerinin dışında demokrasinin dünyamıza yerleşmesiyle, herkes demokratik bir ortamda istediği gibi giyiniyor. 18. yüzyılda Madam Pompadour'la keşfedilen modaya uyuluyor ve statü artık giyim-kuşam sayesinde anlaşılmıyor. Hele hele şimdi moda olan blue-jean'i (nedense Türkiye'de bunun adı kot pantolon) ayağınıza geçirdiğiniz, üzerine de bir T-Shirt giydiğiniz zaman ve bir de beliniz hafif açıksa, mevki, statü falan ortadan iyice kalkıyor.

Buraya kadar her şey iyi güzel ve hoş ama gelgelelim bir de doğru kıyafetleri, doğru kılıkları doğru yerlerde giymek gibi bir adab-ı muaşeret kuralı vardır. Şimdi ‘‘Bu da nereden çıktı, bu da ne demek oluyor’’ demeyin, zira her gidilen yerin, girilen her meclisin kendine göre bir kuralı vardır. Bu kuralları görgü, bilgi ve evvela insanların kendilerine, sonra da bulundukları cemiyetlere olan saygıları tayin etmektedir.

Örneğin, bir cenaze merasiminde başı örtmek, bir köşede sessiz sakin durarak vefat etmiş kişiye ve cenaze sahibine saygıda kusur işlememek lazımdır. Ama gelgelelim bizim cenazelerde sigara içen, uygunsuz kılıklarla gelen ve baş örtmemeyi ‘‘modernlik’’ addeden kişilere rastlıyor ve sinir oluyorum. Sokakta müslümanlığın bir simgesi sayılan tesettürlü kıyafetler nasıl bir simge belirtiyor ve ortama uymuyorsa, cenazelerdeki uygunsuz kıyafetler ve laubali davranışları da aynı şekilde tasvip edemiyorum.

Bir işyerinin bir ciddiyeti vardır. Dolayısıyla buralarda çalışan hanımların da aynı şekilde ciddi kıyafetlere bürünmeleri gerekir. İş yerleri ciddiyetsizliği kat'iyen kaldırmazlar.

Konsere, tiyatroya ve operaya giderken de insanların düzgün kıyafetlere bürünmeleri gerekir. Bu da sahnedeki sanatkárlara ve seyirciye saygıdan dolayı dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Sokağa çıktığım zaman etrafımı gözlemliyorum. Erkeklerin çoğu tıraşsız, sakallar bir karış çıkmış, kravatsız ve pejmürde vaziyetteler. Yaşam biçimleri nedeniyle spor giyinebilirler, kravat takmayabilirler ama derli toplu olmaları gerekir. Ama derbeder bir vaziyetteler; tıraşsız bir halde, yaka bir tarafa kaçmış, son derece çirkin bir görüntü sergiliyorlar. Kadınlarımız erkeklere nispeten daha derli toplu görünüyorlar. Bazı insanlar içten gelme bir muntazamlığa sahipken, bazılarımız ne yaparlarsa yapsınlar giysileri hep üstlerinden akıyor. Pahalı veya ucuz giysilere bürünseler bile tertipsiz bir haldeler. Buna mukabil derli toplu ruha sahip bir kişi ne giyerse giysin saygın bir görüntü verir.

Ama erkeklerimiz genelde giyime kıymet vermiyorlar. İnsanların ilk vitrini olan temizlik ve tertipli giyim ilk intibayı verir, karşınızdakilerin sizi ilk etapta değerlendirmesine yardımcı olur ve kabuğun içindeki kıymetler daha sonra ortaya çıkarlar. Dolayısıyla, mümkün mertebe bulunulan ortama göre giyinmek, temiz ve derli toplu olmak oldukça önemlidir.
Yazarın Tüm Yazıları