Halkımız, hırsızın namuslusunu sever

Bu ülkede bir iş yaptırırken hep şüpheyle yanaşıp, karşınızdakine güvenmeden ihale etmektesiniz, ondan sonra da daima takip etmek durumundasınız.

Çünkü ihale ettiğiniz işin ne derece düzgün ve doğru ve zamanında yapılacağından hiçbir zaman emin olamamaktasınız. Sistem bozuk diyorlar, hayır sistem bozuk değil, denetim bozuk. Nüfus o kadar çabuk artıyor ki, denetim yetişememekte ve ipin ucu kaçmış vaziyette.


Ne demişler, bir hanım politikacımız için? ‘‘Hırsız, mırsız ama namuslu’’... Halkımızın namus ve ahlak anlayışını ne güzel sergilemekte bu cümle.

‘‘Açgözlülük’’, ‘‘ahlak’’ ve ‘‘mesuliyetsizlik’’ ülkemizde içiçe geçmiş kavramlardır. Aç gözlülük ‘‘fakirlik’’, ‘‘görmemişlik’’ ve ‘‘doyumsuzluk’’ anlamına gelir. Bütün bu vasıflar ahlaksızlığı beraberinde getirir, mesuliyetsizlik yani sorumsuzluk ise yetiştirilmenin ve eğitimsizliğin neticesi verilen zararlardan doğan ahlaksızlığı da beraberinde sürükler.

Ülkemiz medyası, politikacılarımızın ahlaksızlığını her dakika vurguluyor ve halkımızı politikadan soğutuyor. Acaba medyamız ne kadar dürüst ve halkımızı ne derece eğitmekte ve topluma ne derecede yararlı olmaktadır? Medyada bir gün şehirleri ve denizleri temiz tutmak için bir çaba gördünüz mü?

Acaba halkımızda dürüstlük ne derece mevcuttur? Hiç düşündünüz mü, acaba eğitilmiş kesimde dürüstlük ne derece geçerlidir?

Mesela, tıp doktorları hipokrat yeminlerine rağmen teşhislerinde ne derecede dürüst davranmaktadırlar veya hastaları ile ne denli içten ilgilenmektedirler veya hastaneye gelmiş bir hastayı muayenehanelerine yönlendirmek için sarfettikleri gayretler bir tarafa, yenilikleri ne kadar takip etmektedirler?

Bilim adamları, profesörler, acaba kendi bilgilerine ne kadar güvenmekte ve intihal yapmadan bilim yaymaktadırlar? Talebelerini ne seviyede yetiştirip onlarla meşgul olup kendi komplekslerini unutup, ülkeye yeni beyinler sunmaktadırlar?

Avukatlar müvekkillerinin işini acaba ne derece takip etmekte, savunmayı nasıl dürüstçe yapıp dürüst hakime düşüp de adaleti sağlayabilmektedirler?

Müteahhitler bizlere depreme ne derece dayanıklı, sağlam binalar yapıp satabilmektedirler?

Sivil toplum örgütleri acaba ne derece dürüsttür? Özellikle de insan haklarını koruyan topluluklar... Bu topluluklarda acaba adil ve kendini öne sürmeyi düşünmeden hizmet etmeyi görev bilen yönetim kurulları var mıdır?

Bürokratlarımız acaba ne zaman sizi kapı kapı süründürmeden hükümet kapısındaki işinizi yapacaklardır?

Daha adını sayamadığım pek çok meslek grubuna ne zaman güven duyabileceğiz ve işlerimizi gözümüz arkada kalmadan o işler bitinceye kadar unutacağız?

Acaba bu ülkede ne zaman araya tanıdık birini sokmadan işimizi görebileceğiz?

Nice okumuş yazmış insanlarımız da mesleki ahlaksızlıklara tenezzül edip bazen prim de almaktadırlar. Zaten ülkemizde yerleşmiş bir anlayış vardır ki, ne dümen çevirirseniz çevirin, yanınıza kár kalmaktadır. Bunun yanında dürüst hareket eden insanın işi ya baltalanmakta veyahut da hak ettiğini alamamakta veya takdir görememektedir. Dolayısıyla kurunun yanında yaş da yanmaktadır.

Bu ülkede bir iş yaptırırken hep şüpheyle yanaşıp, karşınızdakine güvenmeden ihale etmektesiniz, ondan sonra da daima takip etmek durumundasınız. Çünkü ihale ettiğiniz işin ne derece düzgün ve doğru ve zamanında yapılacağından hiçbir zaman emin olamamaktasınız.

Sistem bozuk diyorlar, hayır sistem bozuk değil, denetim bozuk. Nüfus o kadar çabuk artıyor ki, denetim yetişememekte ve ipin ucu kaçmış vaziyette.

Halkımızda ahlak düzgün olsa, mesuliyet sahibi insan yetiştirebilsek, kısa zamanda köşeyi dönmek yerine, adım adım ilerlemek zihniyeti yerleşse... Böylelikle var olan sistemler de gayet güzel işleyecek ve işlere yetişemeyen denetime de gerek kalmayacak, herkes birbirine güvenecek.
Yazarın Tüm Yazıları