Birleşik Amerika'nın Rhode Island eyaletinin Providence şehrinde Brown Üniversitesi'ndeyim. Buradaki işlerimi yaparken eskiden tanıdığım ve uzun zamandır görmediğim arkeolog Martha Joukovsky'le karşılaştık. Kazı başkanlığını yürüttüğü Petra SİT alanının bulunduğu Ürdün'den yeni dönmüştü. Üç aydır çalıştığı Petra'da yepyeni eserleri yeryüzüne çıkardığı için hayatından çok memnundu. Tam on sene Türkiye'de Afrodisias'da Kenan Erim ile çalışmış ve 1985'de ayrılmıştı. Uzun uzun Kenan Erim'i andıktan sonra laf lafı açtı ve eski olaylardan konuşurken sıra içinden hala çıkamadığımız Dorak Hazinesi olayına geldi. Bu hadiseyi o kadar uzun konuştuk ki birden pek çok gencimizin bilmediği bu ilginç olayı burada kısaca anlatmaya karar verdim.James Mellaart, Schliemann (Truva'yı keşfeden adam) gibi Hollanda doğumlu İngiliz bir arkeolog olup sadrazam sülalesinden gelme Kadri Cenani'nin kızıyla evlidir. Bütün dünya, yerleşimlerin sadece Yunan ve Roma medeniyetlerinden oluştuğunu zannederken, James Mellaart Çatalhöyük kazısında M.Ö. 6-7 bin sene evvel daha başka medeniyetlerin varlığını ve yerleşim bölgelerini bularak dünya çapında bir keşif yapmıştı. Bir arkeoloğun hayatındaki en önemli olay, yeni bir medeniyeti keşfederek yeryüzüne çıkartmaktır. Böylece ismi asırlarca anılacak ve yayınları okunacaktır. Dolayısı ile James Mellaart bu konuda muradına ermiş arkeologlardan biridir.*Bu meşhur arkeolog James Mellaart 1958 senesi yaz ayları başlangıcında İzmir yakınlarındaki bazı SİT alanlarında araştırma yapmak üzere İstanbul'dan trene biner ve bir kompartmana yerleşir. Biraz sonra aynı kompartmanda karşısına 20-21 yaşlarında güzelce bir kızcağız gelip oturur. Kızın kolunda muhteşem bir altın bilezik vardır ve aynen Truva hazinesindekileri andırmaktadır. Mellaart, dikkatini çeken bu bileziği arkeolog olduğunu söyleyerek yakından incelemek ister. Ahbaplık daha da ilerleyince kızcağız evinde daha başka eserlerin de evinde bulunduğunu söyleyerek Mellaart'ı davet eder. Trenden inerler, kızın Karşıyaka'daki evine vasıl olurlar. Hava oldukça kararmıştır. Ev eskidir. Yemekler yenir, Mellaart heyecanlıdır ama heyecanını belli etmek istemez. Yemekten sonra kız yavaş yavaş hazineyi göstermeye başlar. Parçaların kimi tozlu, kimi kırık, kiminin üzeri senelerin pası ile örtülüdür. Pamukların içindeki parçaların arasında altın olanları pırıl pırıl yanmaktadır. Mellaart'ın fotoğraf makinası bozuk olduğu için yanına almamıştır, dolayısıyla bunların çizimlerini yapmak üzere kızdan izin alır. Kız da maşallah oldukça cesur olacaktı ki, Mellaart'a gece evlerinde kalmasını teklif eder. Üç gün dört gece kızın evinde kalan Mellaart, Bursa ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki Dorak SİT alanından çıktığı söylenen bu hazineyi sigara almaya bile çıkmamak üzere çizer ve tariflerini, ölçülerini yazarak not alır.Nedense Mellaart bu hazinenin tarifini ve çizimlerini dört sene sonra 29 Mayıs 1962 tarihli Illustrated London News dergisinde yayımlar. Gene nedense bu yayından iki buçuk sene sonra Milliyet gazetesinde, Turan Aytul, bu makaleyi ele alarak Mellaart aleyhinde üç günlük bir kampanya açar. Gene nedense Türk bürokrasisi bu kampanyadan sonra olayın üstüne giderek Mellaart'ı ‘‘persona non grata’’ (istenmeyen adam) ilan eder ve kazı iznini elinden alırlar.*Pek çok araştırmalara rağmen adı Anna Papastrati olan kızcağız ve 217 Kazım Dirik Caddesi numara 217 adresindeki ev bulunamaz. Ortalıkta ne böyle bir kişi vardır, ne böyle adres, ne de böyle bir ev. James Mellaart bu yayını ne diye yapmıştır? Zaten meşhur bir arkeolog olarak bu heyecana ihtiyacı yoktur. Bunca sene geçmesine rağmen böyle bir hazine daha ortaya çıkmamıştır. Garip olan tarafı, ispat edemediği bir hazine için arkeoloji dünyasındaki ismini ne diye yitirmiştir? Bütün bu sualler arkeoloji camiası tarafından hala konuşulmaktadır ve kimse bu olayın içinden çıkamamakta, sırrı kimse çözememektedir. Mellaart gereksiz yere neyi ispat etmeye çalışmıştır, kimse anlayamamıştır.James Mellaart hayattadır. İnşallah bu sırrı bir gün açıklar ve bizleri de aydınlatır.Türkiye eski politikacılarla uğraşırken, ben de böylece değişik bir dünyanın eski defterlerini karıştırmış oldum.