Elhamdülillah, Türkiye'mizin yüzde doksan dokuzu Müslüman...
Dolayısıyla günde beş vakit namaz kılanlarımız bol miktarda mevcut. Demek ki, günde beş vakit abdest almakta ve yıkanmaktayız, dolayısıyla biz Müslüman Türkler çok temiz insanlarız. Ama acaba öyle miyiz?
Japonya, dar yüzölçümü ile son derece kalabalık bir ülkedir. Orada trenle veya otomobille seyahat ederseniz, hiç kırsal bölgeye rastlamazsınız. Şehirler adeta birbirlerine yapışıktır. Son derece temiz, mis gibi insanların dolaştığı, yerlerde en ufak bir çöpün olmadığı bir ülkedir. Taksilerde başınızı dayadığınız koltukta bembeyaz dantel örtüler, şoförlerin elinde bembeyaz eldivenler vardır, en ufak bir kire rastlamazsınız. Şoförler sizi beklerken bagaj kapaklarını açar ve beni hem eğlendiren hem de hayretlere düşüren malzemelerini çıkartıp arabalarını temizlerler. Bagajda bir ip gerilidir. İpte bezlerini kuruturlar. Burada bir kova ve bir saplı fırça ile temizlik için gereken sabun türü malzeme dizilidir. Bu malzemenin arasına bavulları da gayet güzel yerleştirirler.
Bir defasında, bizdeki taksiler gözümün önüne geldi. Çok merak edip Japonlar'a sordum. ‘‘Bu temizlik kültürünü nasıl edindiniz?’’ diye. İlk mekteplerde çocuklara evvela okullarını temizletiyorlarmış, daha sonra da parkları. Tabiatıyla bu çocuklar büyüdükleri zaman çevrelerini temiz tutmaya özen gösteriyorlar ve böylece temiz bir ulus yetişiyor. Bu heyecanla, acaba bizim Milli Eğitim Bakanlığı'na böyle bir teklif götürerek bizim okullarda da bu tür bir işin müfredata konulup konulamayacağını düşündüm ama sonra bakanlıkta kime ne laf anlatabileceğimi bilemedim. Zaten böyle bir iş için bakanlığa gitseydim, muhtemelen her konuştuğum kişi beni bir başkasına yollayarak işi çorbaya çevirecekti.
Bizde asfaltların kenarı hep birikmiş toprak ile doludur. Asfaltlanmamış yollardan ve inşaatlardan gelen kamyon lastikleri pisliği ana caddelere bırakırlar ve böylece güzelim asfalt kenarlarında toprak birikir. Yağmur yağınca her taraf çamur olur, drenaj bulunmadığı için de geçen arabalar etrafa bu çamuru sıçratırlar.
Bir kadının temiz olup olmadığı mutfağından ve banyosundan belli olur. Misafir bulunduğunuz evlerde en azından elinizi yıkamaya gittiğinizde, evin hanımı hakkında fikir edinebilirsiniz.
Halkımızda bir fikr-i sabit vardır, evlerinde titiz de olsalar sokağı ve umumi mekánları hiçe sayarlar. Her çöpü fütursuzca sokağa atmayı mübah addederler. Bu, beni deli ediyor. Hele hele ‘‘Hak tuuu!’’ diye yola balgam bırakan insanlara tahammül edemiyorum. Bir gün trafik lambalarında durduk, yanımızda da gıcır gıcır bir Mercedes durdu. Direksiyondaki adamın arabanın sahibi oldukça besbelli idi. O sırada pencereyi indirdi ve dolu dolu bir balgamı bütün kuvvetiyle mevzii olarak tükürdü. Bu harekete dayanamayan bendeniz, bütün temizlik hislerimle ve milliyetçi duygularımla pencereyi açtım, ‘‘bu yaptığınız, altınızdaki arabaya hiç yakışmıyor’’ dedim. Demez olsaydım, zira adam bütün pişkinliğiyle, ‘‘sen ne karışıyorsun orospu!’’ diye cevap verdi. Böyle bir adama ne yapabilirdiniz ki?
Alışageldiğimiz çöplerden biri sigara izmaritleridir, çekirdek kabukları ise her yerdedir. Hele hele denizlerimiz artık çöp tenekemiz olmuştur. Hiç unutmuyorum, bir akşam üzeri rahmetli yazarımız Gülçin Telci'nin Rumelihisarı'ndaki yalı dairesinde idik. Yandaki yalıların birinden bir pencere açıldı ve bir torba çöp fütursuzca denize fırlatıldı. Çok şaşırdım. Yalıda oturan insanların bir görgüsü olması lazımdı. Deniz Temiz (TURMEPA) derneğinin işi çok zor. Allah onlara kolaylık versin.
Halkımızda deodorant kullanma ageleneği de yoktur, hep ter kokarlar.‘‘Deodorant kullan’’ dediğimiz zaman da kullanır ama gömleğini yıkamadığı için sinmiş olan ter kokusu deodorantın gücünü yitirir. Bir arkadaşımız vardı, hep ter kokardı ve kimse yanına oturmak istemezdi. Kendisine söylemeye de utanırdık ve kocası nasıl fark etmiyor diye de şaşardık. Neyse ki kocası burnundan ameliyat oldu da biz de kokudan kurtulduk.
Apdesthane terbiyemiz de ayrı bir felakettir. Pek çok erkek tuvalet kapağını kaldırmadan iş görür. Tuvalete giren insanlarımız kendinden sonrakini hiç düşünmezler. Kadınlar ise bazı mahrem işaretlerini aldırmadan ortalıkta bırakırlar. Kendi işlerini bitirdikten sonra rahatlamışlardır ve bıraktıkları mekánın durumu onları hiç ilgilendirmez.
Tıraş olmak da bir temizlik alametidir. Bizim erkeklerimiz nedense bu olayı bir görüp tıraş olmayı zül sayar ve bu yüzden de yakışıklı olmak vasıflarını kaybederler.
Bence temizliğin fakirlik veya zenginlikle hiçbir ilgisi yoktur. İnsanın ruhunda temizlik nosyonu varsa, temizdir. Ama temiz olmak, temizliğe dikkat etmek bir terbiye, bir görgü, bir kültür ve bir eğitim meselesidir. İnşallah Avrupa Birliği'ne gireriz, zira bence son derece önemli olan bu temizlik meselemize de bu birlik dolaylı olarak yardımcı olacaktır. Galiba bu birliğe katılmamız şart.