Bu maç hayatımda gittiğim üçüncü maç oldu. Ama bundan sonra bir daha o stada gitmeyeceğim. Ayağım ne sandığa, ne de takımıma uğur getirdi. Acaba bizim diğer yazarlar gibi ben de Ak Parti'yi tutup, Fenerbahçeli mi olsam? Şaka, şaka, şaka.
BU sene de göz açıp kapamadan ramazan geldi. Geçen ramazanı dün gibi hatırlarken gene oruç başladı. Zaman uçuyor, seneler geçiyor, bu zaman dediğimiz mefhum galiba yaşlar ilerledikçe daha da süretli geçiyor. Bugün ilk orucumu tuttum. İftarı ettikten sonra heyecanla Şükrü Saracaoğlu Stadı'ndaki Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlemek üzere bazı Galatasaraylı ve Fenerbahçeli dostlarımı da yanıma alarak o güzelim stada gittik.
Televizyonda maç seyretmek çok enteresan değil. Statta bir maçı seyretmek ve o havayı teneffüs etmek bambaşka bir iş. Orada adrenalininiz yükseliyor ve o heyecana kapılıp ortama uyuyorsunuz. Tribünlerle birlikte sevinmek veya söylenmek bambaşka bir duygu. Ama bu sefer ben bir Galatasaraylı olarak tam anlamıyla hüsrana uğradım. Zira 6-0 yenildik. Zaten bu aralık hep hüsran çekiyorum. Sandıkta hüsrana uğradım, maçta başka bir hüsran yaşadım. Nedir benim çektiklerim bu aralık? Allah üçüncüsünden beni korusun diye dua etmekteyim.
Bu maç hayatımda gittiğim üçüncü maç oldu. Birincisi de zaten kırk sene evveldi. Geçen sene stadı görmeye gitmiştim ve hatta stadın mükemmelliğini anlatan bir de yazı yazmıştım. Ama o maç çok önemli bir maç değildi. Bu seferki bir derbi maçıydı ve önemliydi. İlk defa bir derbi maçı seyredecek ve medeni bir mekánda bu maçı izleyecektim. Bu arada bu maçta çok önemli bir noktayı gözlemledim. Biz Türkler her ne kadar demokratik bir seçim yapmış isek de, daha demokrat olamamışız. Zira Fenerbahçe Stadı'nda Galatasaraylı'ya yer yok, aynı vaziyet Ali Sami Yen'de de aynıymış. Yani Ali Sami Yen'deki bir Galatasaray-Fenerbahçe maçında da Fenerbahçeli'ye yer yokmuş. Bu ne biçim iştir anlayamadım. Bence her iki stadda da her iki takımın taraftarları maçları seyredebilmeli. İki takımın taraftarları yanyana oturabilmeli, kimi sevinirken öbürleri üzülmeli ve bütün bu adrenalin yükselten hisler bir arada yaşanabilmeli. Bu vaziyeti anlayamıyorum. Zaten bu ülkede benim anlayamadığım pek çok şey var ya, neyse tam anlayacağım bir zaman gelecek, o zaman da herhalde ben bu dünyayı terk etmiş olacağım.
Stadda Galatasaraylılara ufacık bir bölüm ayırmışlar. Gelenler kavga çıkarmışlar, ortalığı yakıp yıktıkları için tribünleri terk etmeleri istenmiş. Dolayısıyla Galatasaray taraftarları hiç yok gibiydi. Zaten karşı taraftarlar için ayrılmış olan bölüm o kadar ufak ki, olsalar da önemli değil. Maç başladı. Galatasaray çok kötü oynadı. Fenerbahçe'de de iş yoktu ama Galatasaraylılar o kadar kötü oynadılar ki, Fenerbahçe iyi bir takım olsaydı 10 gol bile atabilirdi.
İmparator Fatih Terim artık tahtından biraz aşağı inip de takımı biraz toparlasa çok iyi olacak. Koskoca Avrupa şampiyonu olmuş Galatasaray bu hale düşmemeliydi.
Bu maçta dikkatimi çeken başka bir olay ise bir pankart asılmasıydı. Hicap verici olan bu pankart gene bana demokrat olmadığımızı gösterdi. Pankart, Mesut Yılmaz'a hitaben yazılmıştı ve ‘‘Sandıktan Fenerbahçe çıktı’’ diyordu. Yani, Tayyip Erdoğan seçimi kaybettiği zaman da böyle bir pankart mı asılacak? Parti başkanlarının fanatikler gibi bir takım tutmaya hakları yok mu? Bu ne biçim demokrasi? Ayrıca beni çok sinir eden ve Türk olduğumdan utandıran başka bir olay da Fenerbahçelilerin Galatasaraylı futbolcuların üzerine pet bardakların içinde su atmaları... Saha pet bardaklarla doldu. Bunları da temizlemiyorlar. Bir futbolcunun ayağına takılsa, futbolcu rahatlıkla sakatlanabilir. Bu tür seyirci kitlesi o güzelim stada hiç yakışmıyor. Stat bu kadar güzel ve mükemmel olunca içindeki seyirci de ona göre olmalıydı.
Ankara Belediye Başkanımız İstanbul'a teşrif etmişler ve kendileri ıspanak renkli ceketiyle bitişik locada oturmaktaydı. Anlaşılan o da bir Fenerbahçe taraftarıydı.
Anlayacağınız, ilk iftardan sonra yaşadığım hüsran büyüktü. Bundan sonra bir daha o stada gitmeyeceğim. Ayağım uğurlu gelmedi. Ayağım ne sandığa, ne de takımıma uğur getirmedi. Yoksa acaba bizim diğer yazarlar gibi ben de Ak Parti'yi tutup, Fenerbahçeli mi olsam, ne dersiniz? Böylelikle biraz rahatlarım belki, kimbilir.
Şaka, şaka şaka... Son cümlem bir şakaydı. Böyle bir ramazan gününde haddimi çok iyi bilirim ve asla aşmamaya çalışırım. Zaten bizim dinimizde haddini bilmek en büyük ibadettir.
Bu vesileyle Galatasaray'a geçmiş olsun der, hayırlı ramazanlar dilerim.